Fatih sultanın Türklere bakışı

Cevapla
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Fatih sultanın Türklere bakışı

Mesaj gönderen biralevi »

FATİH SULTANIN TÜRKLERE BAKIŞI

İstanbul’un fethinden sonra kendilerine iş sahası açılacağını ve saygınlık göreceklerini düşünen Türkmenler iş, güç sahibi olmak hevesiyle akın akın İstanbul’a gelirler. Fakat bekledikleri ilgiyi göremezler. Fatih Sultan Mehmet başta Kapadokya, Pontus bölgesi olmak üzere Sırbistan, Mora ve Karaman’dan İstanbul’a ahali göçürür. İstanbul’a göçürülenlerden yalnızca Karamanlılar Türk’tür. Karaman’dan gelen Türklerin önemli bir bölümü umduklarını bulamadıklarından bir süre sonra onlar da geri döner. Ayrıca İstanbul, Selanik’le birlikte bir süre sonra yoğun bir Yahudi göçü de almaya başlar.
Devletteki en mutevazi görevler bile devşirmelere ve gayrimüslimlere verilir. Şehrin işçi ihtiyacı da Türkler dışından karşılanır. Hatta Fatih’in vezir-i azamı olan Rum Mehmet Paşa, İstanbul’a gelen Türklerden ağır vergiler alarak İstanbul’un Türkleşmesini önler. Bu politika, yine Rum asıllı iki vezir-i azam İshak ve Mahmut Paşalar zamanında da devam eder. Bu ve benzeri uygulamalar Anadolu’da yaşayan Türkleri çok üzer.
Metin Kazancı makalesinde, Anadolu insanının devletiyle didişmesinin, devletle halk arasındaki kopukluğun başlangıcının bu dönemlere kadar uzandığını söyler ki, doğrusu ilginç bir yaklaşımdır. Anadolu insanına taşralı muamelesi yapan zihniyetin günümüzde etkisini ne ölçüde kaybettiği de ayrı bir konudur.
Akşemseddin Fatih’e küstü mü?
İstemedikleri ve beklemedikleri gelişmelerden sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Türkmenler Anadolu’ya geri dönmeye başlar. Anadolu’da çoğunluğu saran küskünlük, bir süre sonra kızgınlığa dönüşür. Fatih’e çocukluğundan beri çok emeği geçmiş olan hocası, aynı zamanda sekiz yıl seyhülislamlık yapan Molla Gürani başta olmak üzere Akşemsettin, Molla Hayrettin, Molla Ayas gibi bir çok alim, olup bitene üzülerek İstanbul’u terk eder. Halil İnalcık’a göre, yaşananlar karşısında üzüntüye kapılan Akşemsettin İstanbul’u terk ederek memleketi Göynük’te inzivaya çekilir ve orada ölür.
Metin Kazancı bu noktada oldukça ilginç saptamada bulunur. Anadolu’da İstanbul’a ve Osmanlı’ya küs geniş bir kitlenin oluşması, başta Karaman olmak üzere Orta Anadolu’nun çok zor denetim altına alınabilmesine, Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’yu egemenliği altına almakta oldukça zorlanmasına, bölge halkının iki de bir başkaldırmasına zemin hazırlar.
Kazancı, o dönemde yaşanan olayları yalnızca Alevi-Sünni ayrımıyla açıklamanın yetersiz kalacağını söyler. Nitekim Fatih’in vefat ettiği 1481 yılına kadar Batıda Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan gibi halkı Hıristiyan olan topraklar Osmanlı topraklarına kolayca dahil edilirken, Adana, Malatya, Diyarbakır gibi halkı Müslümanlardan oluşan yerlerin Osmanlı egemenliğine alınamasını ve Osmanlı Devleti’nin bu bölgelerde hakimiyet kurmakta zorlanmasını, bölge halkının Osmanlı’ya olan güveninin sarsılmasına bağlar.
Kazancı’ya göre, Fatih Sultan Mehmet ile başlayan bu tatsız olaylar daha sonra yıllarca sürecek halk-devlet ilişkilerindeki aksaklık ve yanlışlıkların da temelini oluşturur. Kurtuluş Savaşı ile birlikte Türkiye’nin mukadderatının İstanbul’a bırakılamayacağı ilkesi benimsenmiş, daha sonra da Cumhuriyetle birlikte bunun gerekleri yavaş yavaş yerine getirilmiştir. Yani Anadolu İstanbul’ dan intikam alma fırsatını ancak Cumhuriyetle birlikte yakalayabilmiştir. 1950’den sonra İstanbul’a yaşanan büyük göç ise, 500 yıl gecikmeyle de olsa bir hakkın teslimi gibidir.
Görüyorsunuz, tarihi değerlendirirken sadece savaşlar tarihi olarak bakmamak gerekiyor. Özünde insanı barındıran psiko-sosyal boyutları da var hadiselerin. Tarihi iyi okuyabilirsek, günümüzdeki birçok sosyal sorunu da daha kolay çözme fırsatı elde etme şansımız var gibi görünüyor. Öyle değil mi?
Not:Yazı Prof.Dr.Osman Özsoydan alıntıdır.
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Osmanlı için din siyasi maniveladır. Çok Türkçü geçinenlerin, Fatih’in Farsça mektup yazarken, Akkoyunlu Hükümdarı’nın ise Türkçe yazmasına rağmen, Fatih’in "yandaşı" olmaları da komik gerçekten.
Tıpkı aynı türkçü geçinenlerin tamamen türk ve türkçe kullanan şah ismaile karşı , farsça yazan yavuzu tutmaları gibi.
Bizim saklı tarihimizde çok büyük paradokslar var.
umitaktas
Mesajlar: 167
Kayıt: 05 Tem 2011, 18:18

Re: Fatih sultanın Türklere bakışı

Mesaj gönderen umitaktas »

arkadaşlar, bu sitede fatih için hadis uydurulduğunu ifade ettiniz. ben de böyle düşünüyorum. osmanlı yaptığı her işte meşruiyet sağlamak için dini hep kullanmıştır. mesela yavuz askerlerini şaha karşı gaza getirmek için "rüyamda peygamberimizi gördüm" yalanını uydurmuştur. fatih içinde güya peygamberimiz "istanbulu alan kumandan ne kutlu kumandandır" diye hadis söylendiği iddia ediliyor. bu site gerçekten ezber bozuyor. pek çok yeni şey de öğrendim alevilikle ilgili.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: Fatih sultanın Türklere bakışı

Mesaj gönderen ali muhsin »

Osmanli yandaslari Osmanlinin devamli sasali yönlerinden bahsedip hatta onlari Evliya görenlerde var.Osmanliyi göklere cikarmak icin bazi Hadis uydurduklarida dogrudur ! Ama birde Perde arkasindaki Karanlik bölgelerine baksalar ögrenecek cok seyleri var,ama Cogu, Osmanlinin karanlik mazilerini duymak isitmek istemedikleri gibi Osmanlinin Cinayetlerini mesrulastirmak icin "Kurunun yaninda Yasda yanar " gibi Sözlerle kendilerini avutup Osmanlinin Katliamlarini israrla ört bas etme niyetinde olduklarinida görüyoruz ,hatta bazilari ileri giderek "Osmanliyi sevmeyen Vatan Hainleridir " diyenlerde var. Bu ise irkciliktir Fasizanliktir " Ya sev,Ya terket" diyenler Diger Toplumuda horlayip asagilamalaridir .kimse kimseyi zorla birseyi sevdirmeye haklari yoktur ama gelde bunlara anlat .....
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: Fatih sultanın Türklere bakışı

Mesaj gönderen Çeri »

Tarihe günümüz mantığıyla bakmak doğru değildir.Öncelikle o zaman ki şartları ve zihin yapısını da düşünmek gerekir.O zamanlar bugün anladığımız anlamda bir Milliyetçilik ve Millet anlayışı yoktu.
Milletler dine göre ayrılıyordu.Vatan´da padişahın hakim olduğu topraklar demekti.
Fatih haklı olarak İstanbula olacak dengesiz bir yerleşmeyi uygun bulmamış olabilir.
Günümüz´de de Türkiye´nin ve İstanbulun belki´de en önemli sorunu kentlere olan dengesiz göçtür.
Karamanlı derken İstanbula Karamanlı diye bilinen Türkçe´den başka bir dil bilmeyen Ortodokslar da yerleştirilmiş.
Fakat şunu duymuştum O zamanların anlayışına göre İstanbul Osmanlıya direndiği için yani İstanbul zorla alındığı için Halkı Müslüman olmaya zorlamak ve toplu sürgün normal bir şeymiş.Bazı devlet adamları Fatih´ten bunu uygulamasını istemişler.Ama Fatih bunu uygulamamış.Fener Patriğine´de çok geniş haklar verir.Sadece Ayasofya ve bir kaç kilise cami´ye çevrilir.

Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan´da Osmanlıyla savaşırken askerlerini bunlarla motive etmiş.Çünkü asker Kafirle savaşırken ölse Şehit olacak cennete gidecek ama Müslümanla şavasırken ölse ne olacağı belli değil.
Ayrıca Osmanlının ön önemli avantajı Hristiyanlarla komşu olması ve savaşmasıdır.O zamanın anlayışına göre Müslümanların Kafir ülkelerine saldırmaya hakları vardır.Ama Müslümana saldırmak o kadar kolay değildir.Kafirle savaşılırken asker gaza niyetine, şehit olmak için savaşır ama Müslüman devletle ancak emir gereği savaşır.Ayrıca Kafirle olan savaşlara diğer beyliklerin tebaası da katılmaktadır.

Tarihte hatalar olmuş olabilir.Bize düşen ise o hatalardan dersler çıkarmaktır.
Fatih Sultan Mehmet´in hocası Çorumlu bir Türkmen olan Akşemsettindir.Akşemsettin´de Hacı Bayramı Veli´nin talebesidir.Hatta Fatih padişahlığı bırakıp kendini tamamen tasavvufa vermek ister.Akşemsettin ise Devletin milletin sana ihtiyacı var sen devlet işleriyle uğraş diye Fatihin bu isteğini red eder.Hatta Ebul Vefa(İstanbula giderken gemiye Rodoslu korsanlar saldırlar ve Ebul Vefa´yı rehin alırlar.Karamanlı Beyi kurtuluş fidyesini öder ve İstanbula gider ve Vefa semtine dergahını açar.) kendisini ziyaret eden Fatihe tekkesinin kapısını bile açtırmaz.Koskoca padişah Ebul Vefa´nın kapısın´dan döner.
Cevapla

“Osmanlı'nın Gerçek Yüzü” sayfasına dön