Osmanlı Devleti (bektaşi anlayışına Göre)

Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Osmanlı Devleti (bektaşi anlayışına Göre)

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar Bugün sizlerle Osmanlı İmp. luğunun Kuruluşu ve bilinmiyenlerinden bahsetmek istedim..

Öncelikle bilinmesinde fayda olan gerçek, tarihte osman bey adında biri yoktur.. Bütün bilimsel araştırmalar, osmanlı devleti'nin Kurucunu "OTTOMAN" VEYA" ATAMAN" olarak verir. nitekim Bizans kaynaklarında ve diğer batı kaynaklarındada osman ismi yer almaz... Oysa hem batı hem diğer kaynaklar halife Osmanın ismini osman olarak aktarmaktadır...

yani sünni çevrelerin osmanlıyı sünni gösterme aldatmacasından başka bir şey değildir.. osman bey hikayesi...

Otman ve ottoman yada Ataman gerçek isimdir.


Nitekim Otman, Beyliğin başına aday seçildiğinde Hacı bektaş'a götürülür ve kılıç kuşatılıp kutsanır..

Şeyh Edebali (Edeb-ALİ) kesin olmamakla beraber 1206 yılında Horasan in Merv sehrinde M,1206 yilinda doğmuş, 1326 yılında hakka yürümüştür. Ahi ve Kalenderi şeyhidir.. Otman Gazi'nin (Osman Gazi) kayınpederi ve hocası, Orhan Gazi'nin dedesi bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti'nin (Ottoman Emperier) fikir babasıdır...

İlk tahsilini memleketinde yapan Edebali, tahsilini Şam’da tamamlamıştır. Hacı Bektaş ve diğer Horasan Erenleri ile yakın ilişki içinde olup, sohbetlerinde bulunmuştur. Alevi öğretisi dahilinde Şii-batıni zümreden olan Baba İlyas halifelerinin ileri gelenlerindendir...

Kaynaklar her ne kadar Edebali ile ilgili değiştirici bilgiler vermiş olsalar da sonuçta yollar aynı yere çıkmaktadır. Kimi kaynaklar bu büyük Şeyh’i, Baba İlyas’ın halifesi gibi gösterirken, kimi kaynaklar da onu bir Ahi Şeyhi olarak noktalamaktadır. Sonuçta her iki yol da aynı yere çıkar. Ali yandaşlığı ve Alevilik.

Edebali’nin Bir Alevi-betıni evliyası olan Ebul Vefa ’nin bir mensubu olduğunu Katip Çelebi “Vefaiyye tarikatına mensup Edeb Ali” diye vermektedir.”

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük emeği geçen Alevi pirleri gibi Edebali de her nedense gözlerden uzak tutularak Sünnileştirilmek istenmektedir. Ancak kaynakların incelendiğinde onun bir Alevi piri olduğu her noktada ortaya konmaktadır.Zaten ilk Osmanlı Devleti’nde ki dinsel hoşgörü ve hümanist yapı bu pirlerin öncülüğünde kurulmuştu.

Ertuğrul Gazi’nin. oğlu Otman Gazi, (Osman gazi) Anadolu topraklarına geldiklerinde Müslümanlıkla pek ilgileri yoktu. Öğrenmeleri gerekli tüm bilgileri ve Kuran-i Hz. Muhammed hakkında ne öğrendilerse Edebali tekkesinde öğrenmişlerdir

İşte bu süreçte küçücük bir beylik olan Osmanlı Beyliği’ne destek veren Horasan Erenleri olan Alevi pirleri, bu Beyliğin kısa sürede büyüyüp, bir devlet kuracak duruma getirmişlerdir. Hacı Bektaşlar, Sarı Saltuklar, Abdal Musalar, Geyikli Babalar ve niceleri Osmanlı Devleti’nin kuruluş süreçlerinde bilginleri, yöneticileri, öğretmenleri olmuşlardır. Taa ki, ne zaman Alevi inancının ve Alevi’nin toplumsal yaşamının Osmanlı devlet erkanına ve feodal toprak beylerine ters gelmeye başlamasıyla bu ilişkiler tersine dönmüş, 15. yy.lın ortalarından başlayarak kopmaya ve adeta da Aleviler Osmanlı Devleti’nce düşman olarak görülmeye başlanmıştır.

Söz konusu ayrışmanın olduğu ve herşeyin tersine döndüğü 15 yüzyıla kadar..Horasan Erenleri hem Selçuklu, hem de Osmanlı devletinin ilk yıllarında o ülkenin birer yöneticisi gibi sorumlu davranıyor, aynı sorumluluk içerisinde de görevlerini yerine getiriyorlardı. Örneğin Osmanlı Devleti’nin oluşumunda Otman Gazi’ye (osman gazi) kızını vererek kayınbabası olan Edebali, Osmanlı Devleti’nin örfi ve dini konularında hüküm verendir... Osmanlı'nın ordusu olan yeniçerilerde Horasan erenlerinin denetimindeydi.. Osmanlı devletinde alevi-batını egemenlik.. yavuzun mısırdan halifeliği getirdiği döneme kadar etkinir.

EY OĞUL!!!!

Ey oğul, artık Bey’sin!
Bundan sonra
öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoşgörmek sana.
Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana...

Ey oğul, sabretmesini bil,
vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma;
insanı yaşat ki devlet yaşasın.

Ey oğul, işin ağır,
işin çetin, gücün kula bağlı.
Allah yardımcın olsun...
Güçlüsün, kuvvetlisin,
akıllısın, kelamlısın!
Ama; bunları nerede,
nasıl kullanacağını bilmezsen
sabah rüzgarında savrulur gidersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı, sebatlı ve
iradene sahip olasın!
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi
değildir. Bütün bilinmeyenler,
feth edilmeyenler,
görünmeyenler, ancak sen faziletli ve
ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır.

Ey oğul ! Ananı , atanı say !
Bereket büyüklerle beraberdir.
İnancını kaybedersen ,
yeşilken çöllere dönersin.
Açık sözlü ol ! Her sözü üstüne alma !
Gördüğünü görme ! Bildiğini bilme !
Sevildiğin yere sık gidip gelme !

Ey oğul ! Üç kişiye acı :
Cahil arasındaki alime ,
zenginken fakir düşene,ve
hatırlı iken itibarını kaybedene.

Ey oğul! unutma ki,
yüksekte yer tutanlar,
aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklıysan mücadeleden korkma !...
Şeyh Edebali

Allah Eyvallah Gerçeğin demine Huu Diyelim...
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Yeniçeriler ve Bektaşilik

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...


Bilindiği gibi yeniçeriler Bektaşi olup.. Hacı bektaş dede-babalarına bağlıydılar... yeniçeriler yavuzdan sonra pasifleştirildi.. başlarında yer alan Bektaşi dede-babaları baskı altına alındı.. ve nihayetinde 1876 yılında yeniçeriler kaldırıldı.. bunla birlikte Bektaşilik yasaklandı..


Bütün Bektaşi babaları hakkında ölüm fetvaları çıkarıldı.. Bu dönemlerde Bektaşi tekkelerine nakşibendi dervişeri getirildi... Hacıbektaştaki cami 1800 lü yıllarda bu nakşi dervişlerince yaptıldı...

Yeniçerilerin sancaklarında İmam-ı Ali.. İmam-ı Hasan.. İmam-ı Hüseyin adları vardır..

Yine yeniçeri sancaklarında "La Feta İlla Ali La Seyfe İlla Zülfikar" yazardı..

Yeniçerilerin okuduğu iki gulbank sunmak istedim..


Allah, Allah, illallah
Baş üryan sine püryan
Bu meydanda nice başlar kesilir hiç olmaz soran
Kulluğumuz padişaha ayan
Üçler, yediler, kırklar
Gülbengi Muhammedi
Nur-ı Nebi
Kerem-i Ali
Pirimiz, sultanımız
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Demine devranına hû diyelim...
Huuuu....


YENİÇERİ SANCAĞINDAKİ SÖZLER

Hacı Bektaş Veli'nin bindiği cansız duvar. Mazharı Nur-i Ali'dendir ona ol yadigar.
Nare-i düldül ederdi arşı âla da karar.
Şad hazare bin kâfiri bir narada etti şikar.
Dedi: Arslanım Ali'dir, kudretine girdikar.
Lâ fetâ illa Ali
Lâ seyfe illa Zülfikar
Koydular başın ol şahın Kerbela Meydanına.
Bastılar parmakların Şah Hüseyin kanına
Urdular miskin pelitle kıymadan gerdanına
Bu hakaretler yaraşmazdı o şahın şanına
Düşmeden kanı yere, ol demde çağırdı gübar
La fetâ illa Ali
Le seyfe illa Zülfikar
Padişahım çok yaşa
Devletinle bin yaşa
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Yavuz Sultan Selim ve Balım Sultan

Mesaj gönderen Dede-baba »

Balım Sultan (1462-1516)


Alevi-bektaşilerin Hacı bektaş-ı Veli sonrasında ikinci Piri (Pir-i Sani) kabul edilir.....

Alevi- Bektaşiliğe ait kuralları derlemiş ve dergahta bir düzen içerisinde yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Sözel olan Bektaşi geleneğinde düzenlemeler yaparak, yazılı metin haline getirmiştir. Yapısal olarak Bektaşiliği “kurallara bağlamış”tır. Balım Sultan’la Bektaşilik erkannamesi son biçimini almıştır. Böylece geniş bir coğrafik alana yayılan Bektaşilik uygulamasında “bir-örneklilik” sağlanmıştır.



II. Beyazıt Han.. ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde yaşadı.. II. Beyazıd. Bektaşi erkanına sıkı sıkıya bağlı hatta Ayin-i Cem'lere bizzat katılan, Bektaşi değişleri olan Osmanlı Padişah'ıdır.. Şah Hatayi II. Beyazıt'a baba diye hitap eylerdi...

Ancak hemen belirtmek gerekir ki babasını Önce zehirleyip.... sonra yedi kule zindanlarında bogduran Yavuz'dan sonra, bektaşilik geri dönülmez bir yola girmiştir...

Yavuzun Şah İsmail ile savaşa girmesi... iki Alevi-bektaşi ordunun karşı karşıya gelmesi...ve sonrasında bektaşiliğin Osmanlı sarayında kan kaybedip, yerini sünni şafii ve nakşi şeyhlere bırakması.. Bektaşiliğinde sonu olmuştur.. Yavuz'dan sonra artık osmanlıya bektaşi yada Alevi demek olanaksızdır.. Bu tarihten sonra katliamlar.. ve sürgünler dönemi başlayacaktır.

Yine burada bazı gerçekleri hatırlamakta yarar var.. yavuz'u diğer padişahlar'dan ayıran en temel özellik, savaş anı gelinceye kadar kimle savaşacağını bir sır gibi saklamasıdır... yani aslında ordu doğuya hareket ettiğinde.. şah ismail ile yeniçeririlerin savaşacağını yanlızca kendi biliyordu..

Savaş meydanında iki ordu.. ya Allah ya Muhammed ya Ali naralarıyla.. 12 İmam isimleriyle birbirine karşı savaştı... savaş sonunda... Ordu içinde büyük kargalaşalar olduysada.. bu bastırıldı... savaş meydanını terk eden Şah İsmail, peşinden ordu önce Tebrize oradan güneye yöneldi.. Mısır'a varıp halifeliği alarak gei dönüldü... yavuz' Şah İsmail peşinden giderken.. Anadolunun güvenliğinden sorumlu Kürt beylerine katliam fermanları verdi.. bilinenin aksine 40. bin aleviyi katleden yeniçeri değil.. İdrisi Bitlisi gibi, Şafiii kürt beyleridir.. ( yedi Aleviyi öldüren cennete gider fermanları Bu şafiii kürt beylerine aittir.)

Fakat ordu içerisinde huzursuzluk dinmiyordu.. büyük bir isyan hareketi başladı.. amaç yavuzun tahtan indirilmesi idi.... Durum ciddiyetini korurken.. Yavuz yeniçeri Piri ile birlikte orduyu da yanına alarak Hacı Bektaş Dergah'ına Pir huzuruna vardı... Bektaşi geleneğinde mengüc olarak adlandırılan.. ve Yola erkana girenlere takılan Küpe taktırdı... mengüc takdırmanın anlamı ise şudur.. eğer ki bir talip yola erkana.. ve ikrarına asi olursa, Küpe Pir yada dede tarafından koparılır.. kulak delik olurdu herkes bilirdi ki Bu talip yol düşkünü olmuş.. tarikat makamından düşmüştür.. düşkün sayılan bir padişah yeniçerilerein padişah'ı olmaz... tahtanda düşerdi..

Yavuz yeniçerilerin huzurunda mengüç kulağına takdı... 12 İmam'a ve 4 kapı kırk makama bağlılık andı içti.. fakat tarih böyle yazmayacaktı,,, İhanet ve Alevi-bektaşi katliamları durmayacaktı.... bundan sonrası için.. yavuz her ne kadar bektaşi dergahına bağlılık yemini etmiş..ve dergaha çok büyük maddi yardımlarda bulunmuş olsada bu hiç şüphesiz yeniçerileri yatıştırmak içindi.... Yavuzdan sonraki dönem de.. Osmanlı Padişahları tamamen sünni/nakşi/Şafii ekolünün etkisine girecek.. nihayet 1876 da II. mahmut.. Bektaşiliği yasaklıyacaktı.. II. Mahmut Döneminde.. birçok Bektaşi babası Alevi dedesi asıldı.. öldürüldü.. Alevi dergahları yakılıp yıkıldı.. Çok az Seyid nesli dede baba dağlara, ucra köşelere kaçmak durumunda kalarak kurtuldu..

Bu baskı ve Zulüm... Mustafa Kemal Atatürk dönemine kadar sürdü..

Saygı ve Sevgilerimle
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Yavuz Sultan Selim ve Bilinmiyenleri

Mesaj gönderen Dede-baba »

Degerli canlar...

Hem yavuz ile hemde çaldıran savaşıyla ilgili bazı gerçeklerin bilnmesinde yarar görüyorum...


Öncelikle Sultan selim'e "YAVUZ=KAN İÇİÇİ ZALİM, VAHŞİ" Anlamlarına gelen sıfat bir hakarettir.. daha sonraki yıllarda. bu hakaret sözcüğü anlam değişmesine uğrayarak olumlu hale getirilmiştir.. ama bu kelimenin asıl anlamı budur..

yavuz Sultan Selimin'in babası II. Beyazıt gerçektende Bektaşi ayin-i cemlerine katılırdı... Hatta Şah İsmail.. II. Beyazıta baba diye hitap ederdi aralarında mektuplaştıkları da bilinir.. Osmanlıyı Kuran Alevilerdir.. Fakat Aleviler osmanlıyı yavuz dönemine kadar savunurlar ve bizimdir derler... Gerçektende osmanlı padişahları Bu döneme kadar ayin-i cemlere katılır.. Pir dede-babalardan destur alırlardı..

Bir bilinmiyende şudur.. tarihte "OSMAN" diye biri yoktur.. Osman bey'in asıl adı "OTMAN BEY" dir... Şeyh Edebalı Bektaşidir... Bizzat Söğüt ve bursanınn fethine geyikli baba ve Abdal Musa katılmıştır.. Yine Bursada somuncu baba Osmanlının kuruluşunda emeği geçenlerdir..

Yavuzdan sonrası yani Halifeliğin osmanlıya geçmesiyle İmparatorluk nakşibendi ve sünni din adamlarının etkisine girdi bu tarihten sonra Alevi-bektaşiler için katiamlar başladı..

Yavuz Sultan selim.. şehzadeliğini Trabzonda yaptı.. Bu sırada hem Yavuz hemde hemde Şah İsmail... Yezcan'da (ERZİNCAN) bir kıza aşık olurlar... hatta bu dönemde Erzincan birçok kereler el değiştirir.. Yavuz ve Hatayi arasındaki çekişme Şehzadelik dönemlerinde başlar..


Yavuz saraya döndüğünde.. babasını önce zehirler sonra boğdurarak öldürüp yerine sultan olur...

Bu dönemde Bütün padişahlar Hacı Bektaş-ı Veli dergahına bağlıdır.. ve Oradan İcazet name alarak Tac giyinirlerdi... Ve her Padişah Bektaşi dergahına bağlılıklarını sunardı
...

Yavuz'un Kulağındaki küpe bunun işaretidir... Eskiden Bektaşi Dergahına talip olanların sol kulağına bir küpe takılırdı.. Eğer can.. "yoldan düşerse" Piri yani Dede-baba'sı tarafından küpe çekilir.. kulağı yırtk olurdu.. böylece can'ın yol düştüğü anlaşılırdı...

Yavuz Sultan olduğunda Anadolu 'da halk Hatayi'nin tarafına geçti.. hatta kafileler halinde Halk erdebile gidiyor Şah İsmail'e biat ediyorlardı... Dahası Şah hatayi Erzincan'a kadar gelmiş 12 İmam soyundan bütün ocakların dede'leriyle toplanıp.. Kızılbaş Türk Devletini kurmuştu.. Bu Osmanlının toprak bütünlüğünü ve otoritesini sarstı.. ve Şah Hatai ile şavaş kaçınılmaz oldu...

İki ordu.. çaldıranda karşılaştı.. savası yavuz kazandı.. fakat Söylentilerin aksine Halkı asan ve 40. bin kişiyi katleden Osmanlı ordusu değildi.. ordu Çaldırandan'dan sonra Şah İsmail'in peşine düştü.. İran fethedildi.. oradan güneye inildi mısıra gidildi.. ve halifelik alınarak İstanbula geri dönüldü..

Anadolu'daki Alevi katliamını ise osmanlı askerleri değil... Şafiii Kürtler yaptı.. savaştan sonra Osmanlı içindeki nakşibendi ve şafiii şeyhüsselamlar ve din adamları Şafii Kürtlere Alevi-Kızılbaş halkı katletmesi için fetva yani dinen izin verdiler (İdrisi Bitlisi katliam yapan bu kürt beylerinin başında gelir)..

halen Şafii kürtler arasında bilinen ve aslı Topkapı sarayında olan

" Yedi Alevi-Kızılbaşı öldüren cümle günahlarından arınır Cennet-i Ala'ya gider.."

sözü işte bu fetvaya dayanır.. Gerçekten de Şafii kürtler her dönemde olduğu gibi Alevi-Kızılbaşları katlettiler ve ve adete sürek avına girdiler.. bütün mallarını talan ettiler.. kızlarının kadınlara tecavüz ettiler.. Alevi-Kızılbaşlar Atatürk dönemine kadar dağlara sığındı...


Ordu istanbula döndüğünde Yeniçeriler içinde ayaklanma ve huzursuzluk çıktıysada sonradan Balım Sultan'a ve bektaşi dergahına bağlılığın yenilenmesiyle yeniçeriler sakinleştirildi..

Fakat katliamlar halifeliğin Osmanlıya geçmesi ve saraya nakşibendi ve sünni şeyhüsselemların egemen olmasıyla daha da arttı.. ve 200 yıl sonra II. Mahmut bektaşi ocaklarını bastı.. dede-babaları ve anadoludaki bütün Alevi ocaklarını dergahlarını ve başlarında bulunan seyid dedeleri astı haklarında idam fermanları çıkardı.. bektaşidergahlarına nakşibendi hocaları yerleştirdi...


Saygı ve Sevgilerimle..
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Yeniçeri Gulbankleri

Mesaj gönderen Dede-baba »

Yeniçeriler sefere çıkmadan mutlaka pir evi hacıbektaşa giderek destur alır cem yaparlardı...

Hz. Muhammed hz. Ali ve Ehlibeyt yad edilir... Erenler alperenler anılır... Dualar aldıktan sonra sefere çıkarlardı… akıncı beyleride zaman zaman zaman destur almaya gelir uç akıncılar ise görevli dede baba halife babalarla beraber kandaş olur akınlar yapardı (battal gazi,Hüseyin gazi,malkoç oğlu,sarısaltuk,bunlardan bililen akıncı dede-babalarıdır. Hu)


Mü'miniz kalu-beli'den beri...
hakkın birliğine eyledik ikrar...

bu yolda vermişiz seri...
nebimiz vardır ahmed-i muhtar...

la yezal mestaneleriz...
nur-ı ilahide pervaneleriz..

sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile...
on iki imam pir-i tarikat cümlesine dedik beli...

üçler, beşler, yediler...
nur-ı nebi kerem-i ali,

pirimiz üstadımız hünkar hacı bektaş veli...
demine devranına hu diyelim hu!'



Allah Allah celilü'l- cebbâr,muinü's-settâr,hâliku'l-leyli ve'n-nehâr,lâyezâl,

zü'l-celâl,birdir Allah!

Ânın birliğine,
resûl-ü enbiyâ peygamberimiz cenâb-ıahmed-i mahmûd-u muhammed Mustafa
Âli evlâd-ı resûl-i müctebâ imdâd-ı
ruhâniyetine...

piran mürşidin,
âşıkin, vâsilin hamele-i kur'ân,

güzeştegân, ehl-i imân ervâhına,
avn-ü inâyetine!halifetü'l-islâm es sultân ibni's-sultânbil-

cümle islâmın necât ve seâdet ve selâmetine

pirler, erenler, üçler, yediler, kırklar,
göçenler,demine devrânına hû diyelim



Bir yeniceri gülbengi

Allah Allah İllallah, baş üryan, göğüs kalkan, dide al kan, sine püryan Bu meydanda nice başlar kesilir hiç olmaz soran ,kahrımız, kılıcımız düşmana ziyan kulluğumuz, padişaha ayan, sayılmayız parmakla ,tükenmeyiz kırmakla


Üçler, Beşler, Yediler, Kırklar

Nur-u Nebi, kerem-i Ali, Keramatı Vela

Pirimiz, hünkarımız, Üstadımız Kutb-Arifîn

Hacı Bektaş-ı Veli

Dem-ü, devranına hü diyelim

Hüüüüüüü



Vur pençe-i Ali'deki şimşîr aşkına
Gülbankı asumanı tutan pir aşkına

Ey leşker-i müfettihül-evvab, vur bugün
Feth-i mübıni zamin o teşhir aşkına

Vur! Ruh-i pürfütuh-i Muhammedle yekzeban
Fecr-i hücum içindeki tekbir aşkına

Vur! Deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilal için,
Gelmiş o şehsüvar-ı cihangir aşkına

Düşsün çelengi Rumun eğilsin ser-i Firenk,
Vur! Türk'ü gönderen Yedd-i takdir aşkına


Yahya Kemal Bayatlı

Olup yeniceri çektim cefayı
Piyade eyledim nice gazayı

Muhammed alidir yolum
Pirim hacı pektaş velidir

Elimde zulfikar hureğimde haydar
Yarap bu gazayı bana mübarek

Evliya hikmetine hayır eğle
Hu…..


Yeniçerilerin kendilerine özgü ayrı kahvehaneleri bulunurdu. Burada bir Bektaşi Babası dönemi... Yeniçeri şairlerinden Teslim Abdal'a ait bir nefes şöyledir:

arzulamış gelir koca Bağdad'ı
Şah Süleyman başı telli geliyor
Yardımcısı ola oniki imam
Önü sıra Serdar Ali geliyor

Yüz bini birden der: "Allah'ım Allah
Yüz bini der: "La ilahe İllallah"
Yüz bin katarı var, yüzbin de sipah
Yüz bini de darplı sallı geliyor

Mü'minler "Hu" çeker münafık erir
Mü'minin muradın ol Hüda verir
Yüz bin de zırh giymiş sipahi gelir
Yüz bini de bahar ballı geliyor

Teslim Abdal der ki hey canlar canı
Bunca Süleymanlar dünyada hanı
Yüz bin nutku vardır yüz bin de canı
Yüz bin de kolu kolçaklı geliyor."


Viyana'ya, Arap Yarımadası'ndan Bağdat ve Hicaz'a ve oradan Cezayir, Mısır ve İran'a kadar fetihten fetihe, zaferden zafere koşmuşlardır.
Yahya Kemal, Bektaşi Yeniçeri'deki fetih coşkusunu şu mısralarla dile getirir:


Vur, Pençe-i Ali'deki şimşir aşkına
Gülbank-i Asumanı tutan, pir aşkına,
Son savletinle vur ki, açılsın bu surlar,
Fecri hücum içinde ki, tekbir aşkına!."

Ol zamanda şah idi Sultan Murad
Mülk-i Rûm'da idar idi adli âd
Edrene'i (Edirne'yi) itmiş idi tahtgâh
Bursa'ya da gelûr idi gâh gâh

Dileğince devrederdi mâh-ü sâl
Devlet-i şemsi bulurdu hoş kemâl
Hacı Bektaş'a muhib oldu emir
Kim bilûr, ceddine virdiydi serir

Şah Otman geydi Bektaş kisvetin
Şem'i andan yakup aldı himmetin
Kasdederdi hazretine varaydı
İşiğin öpüp yüzini süreydi

(Noyan, 1986: 449)



Nice bir yatursun gafletten uyan
Bu işlere agah ol Padişahım!
Birkaç rical ile Valide Sultan
Mu'indir kafire bil Padişahım

Hiç haberin var mı Mısır halinden
İçinde kalmadı kızdan gelinden
Alalım Mısır'ı kafir elinden
Dini bütün vezir Sal Padişahım

Ne yazıklar oldu Mısır şehrine
Kilise yapıldı mescid yerine
İmdad gönder din İslam'ın carına
Koyma hayfımızı al Padişahım
...
Hacı Bektaş ocakları uyansun
Yürüsün dalkılıç küffara dalsun
Ol Nil-i Mübarek kana boyansun
Kafire bir kılıç çal Padişahım"


Hazır ol vaktine Nemçe kralı
Yer götürmez asker ile geliyor
Patriklerin inmiş tahttan diyorlar
Bir halife kalmış o da geliyor

Yetmiş bin var siyah postal giyecek
Seksen bin var Allah Allah diyecek
Doksan bin var tatlı cana kıyacak
Yüz bini de Tatar Han'dan geliyor

Gelen Ahmed Paşam kendidir kendi
Altmış bin dalkılıç kusuru cündi
Kaçma kafir kaçma, ölümün şimdi
Hacı Bektaş Veli kalkmış geliyor
...
Karacaoğlan der ki: burda durulmaz
Güleryüze, tatlı cana doyulmaz
Gökteki yıldızdan çoktur, sayılmaz
Yedi iklim, dört köşeden geliyoriii


KAYNAKÇA

Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet VI, Üçdal Yayınları, İstanbul 1993.
ÂŞIK PAŞAOĞLU TARİHİ, (Atsız Neşri), Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992.
BIRGE, John Kingsley, Bektaşilik Tarihi, Ant Yayınları, İstanbul 1991.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Hattı Hümayun Tasnifi (HH), nr.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi, (HR.MKT.)
GÖLPINARLI, Abdülbaki, Alevi Bektaşi-Nefesleri Bedri Noyan, Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik, Ankara, 1999, Ardıç
Dede-baba
Mesajlar: 469
Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00

Alevi İnancında kadın Erekek eşitliği

Mesaj gönderen Dede-baba »

Kadın ve erkek karışık ibadet etme, semah dönme, Hemen hemen Bütün Türk devletlerinde vardır.. Aleviler, şölen, toplantı ve eğlencelerde içki içiyorlarsa da, (Erenler cemi hariç), Görgü cemlerinde yani ibadet sırasında asla içki içmezler, içkili ise Cem'e girmezler, girerse suçlu olurlar, Ceme tertemiz, güzel kokular sürünerek, güzel giysiler giyinerek sade bir biçimde gelirler.

Aleviler her türlü etkinliğinde, kadın-erkek ayrımı yapmazlar.. kadın ve erkeğin eşitliği heryerdedir.



Örneğin, Tümur saltanatında ULUĞ BEY'in düğününde, böyle bir ziyafet tertiplenmiş, kadınlarında katıldığı bu toy'da ( Düğün) bol miktarda içki içilmiş, ve çalgılar çalınmış, oyunlar oynanamıştır...

OSMANLI SARAYINDA DA, Böyle şölenler tertiplenirdi. LÜTFİ PAŞA TARİHİ ADLI ESERDE, OTMAN GAZİ ( OSMAN) 'nin beyliğini kurduktan sonra Yapılan şölen şöyle anlatılır:

"... Oğuz resmince, üç kere yükünüp baş koydılar. Andan, dürlü ballardan ve KIMIZLARDAN getürüp, OTMAN ( OSMAN) GAZİYE) sağrak sundular.."

II. Murad devri tarihçilerinden, Yazıcıoğlu Ali Efendi, kadınlı-erkekli yenilip içilen şölenleri şöyle anlatır:

işbu tertib üzre oturmak gerek
Önlerinde müçeler durmak gerek
KIMIZ-U komran da bu tertip ile
Ağa ile ini arasında içile


İBN-İ BATUTA, Kırım Sarayında, beyler ve hatunlar tarafından karşılanıp ağırlanmıştır. En çok at etinden yapılmış yemekler, KIMIZ VE BOZA ikram ediliyordu. Yemekten sonra, güzel sesli hafızlar KUR'AN okuyor, bir hatip hutbe veriyordu.

Kaynak:

1- Mehmet ERÖZ, Türkiye'de Alevilik- bektaşilik, s. 309

2- Seyahat-name-i İbn Batuta, Çev: M. Şerif tercümesi, III. cilt, s. 205

3- Mehmet YAMAN, Alevilik ( İnanç- Edeb- Erkan)
Ebu Hasaneyn
Mesajlar: 383
Kayıt: 13 May 2009, 03:47
Konum: Hatay'lıyız Hak Muhammed Ali'ye Can feda'yız

Re: Osmanlı ve Alevilik (alevi-bektaşi islam anlayışına Göre)

Mesaj gönderen Ebu Hasaneyn »

$UNA BEKTASI INANCINDA DESENE DAHA DOGRU OLUR KARI$TIRMA SONRA $A$I KALKARSIN YANI KIRKLARDA KADINLARDA VARDI HAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA
LA İLAHE İLLALLAH (celle celelehu) - MUHAMMEDEN (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) RESULULLAH - ALİYYEN (aleyhisselam) EMİR-EL MÜ'MİNİN VELİYULLAH -(KURTULUŞ YOLU) Allah (c.c) Hz.MUHAMMED (s.a.a.v) Hz.12 HAK İMAMLAR (a.s)
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: Osmanlı ve Alevilik (alevi-bektaşi islam anlayışına Göre)

Mesaj gönderen ali muhsin »

Daha kirklarin isimlerini bile sayamayan birine Bektasimi denilir :D

söyle düsünürsek hic fark yok ..

Ali Baba ve kirk haramiler = Kirklar Cemi
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler = 7 Ulu Ozan
Besiktas = Bektas

Sonrada gel bunlara Alevilik de olsun bitsin Sanki Cocuklara Masal anlatiyorlar !
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Re: Alevi İnancında kadın Erekek eşitliği

Mesaj gönderen alone_man »

Dede-baba yazdı:Kadın ve erkek karışık ibadet etme, semah dönme, Hemen hemen Bütün Türk devletlerinde vardır..

dedebaba pinokyosu Türk devletlerinin töresinden bize ne? Alevilik Hz.Alinin yolu değilmi? Bİz Kuran ve Ehli beyt yolunda değilmiyiz? biz 12 imamların yolundan gidiyoruz türk yada kürt yada fars devletlerinin tada ırklarının yolundan değil seni yüz defa kültürle dini birbirine karıştırma diye azarlıyorum laf anlamıyorsun tipik bektaşi dede sömürge tarzı asla laf dinlemezler




Aleviler, şölen, toplantı ve eğlencelerde içki içiyorlarsa da, (Erenler cemi hariç), Görgü cemlerinde yani ibadet sırasında asla içki içmezler, içkili ise Cem'e girmezler, girerse suçlu olurlar, Ceme tertemiz, güzel kokular sürünerek, güzel giysiler giyinerek sade bir biçimde gelirler.


içki pisliğini temiz halka bulaştıran bektaşi pisliklerinden kurtulmaya başladık paniğiniz birazda bundandır 12 imamlar içkiyi Allahın emri üzerine haram kabul ederler ve dostlarıda uzak durur var sen iç dur bektaşi töreni kendine sakla


Aleviler her türlü etkinliğinde, kadın-erkek ayrımı yapmazlar.. kadın ve erkeğin eşitliği heryerdedir.

sadece laf salatası yapıp trübünlerede oynama artislikte yapma


Örneğin, Tümur saltanatında ULUĞ BEY'in düğününde, böyle bir ziyafet tertiplenmiş, kadınlarında katıldığı bu toy'da ( Düğün) bol miktarda içki içilmiş, ve çalgılar çalınmış, oyunlar oynanamıştır...

bize ne timurun düğününde içilen içkiden



OSMANLI SARAYINDA DA, Böyle şölenler tertiplenirdi. LÜTFİ PAŞA TARİHİ ADLI ESERDE, OTMAN GAZİ ( OSMAN) 'nin beyliğini kurduktan sonra Yapılan şölen şöyle anlatılır:
"... Oğuz resmince, üç kere yükünüp baş koydılar. Andan, dürlü ballardan ve KIMIZLARDAN getürüp, OTMAN ( OSMAN) GAZİYE) sağrak sundular.."

tamam işte osmanlı sultanlarının ne mal oldukları burdan belli yezitte şarap havuzlarında eğlenir içerdi,yavuzda kanunide içerdi çünkü bunların hepsi aynı soydandır anladınmı? bizi hiç ilgilendirmez sen git bu örnekleri osmanlı yada türk hayranlarına aktar


II. Murad devri tarihçilerinden, Yazıcıoğlu Ali Efendi, kadınlı-erkekli yenilip içilen şölenleri şöyle anlatır:

işbu tertib üzre oturmak gerek
Önlerinde müçeler durmak gerek
KIMIZ-U komran da bu tertip ile
Ağa ile ini arasında içile


İBN-İ BATUTA, Kırım Sarayında, beyler ve hatunlar tarafından karşılanıp ağırlanmıştır. En çok at etinden yapılmış yemekler, KIMIZ VE BOZA ikram ediliyordu. Yemekten sonra, güzel sesli hafızlar KUR'AN okuyor, bir hatip hutbe veriyordu.

Kaynak:

1- Mehmet ERÖZ, Türkiye'de Alevilik- bektaşilik, s. 309

2- Seyahat-name-i İbn Batuta, Çev: M. Şerif tercümesi, III. cilt, s. 205

3- Mehmet YAMAN, Alevilik ( İnanç- Edeb- Erkan)

Artık kafana soksan iyi olur biz 12 imam dostlarıyız KUran ve Ehli beyte inanırız türklüğe farslığa kürtlüğe lazlığa osmanlıya değil bize örnek verecek isen 12 imamdan ver hemen uyarız,tamamı pinokyo hazretleri
Kullanıcı avatarı
mucteba22
Mesajlar: 108
Kayıt: 30 May 2009, 09:43

Re: Osmanlı ve Alevilik (alevi-bektaşi islam anlayışına Göre)

Mesaj gönderen mucteba22 »

ya niye beşiktaşı bektaş olarak kullanıyorsun ne alaka yani dikkat edelim lütfen
İKİ TAŞ ARASINDA BİR DAL GELİNCİK GİBİ YALNIZIM
Cevapla

“Osmanlı'nın Gerçek Yüzü” sayfasına dön