İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Cevapla
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen alone_man »

Osmanlı saltanatı için halka yalan söylemekten hiç utanmamıştır bu dini konularda olduğu gibi siyasettede olmuştur hatta bu gelenek cumhuriyet dönemindede devam etmektedir.
İŞte bugün istanbulda eyüp sultan kabri diye binlerce kişinin ziyaret ettiği mezarlıkta kimin yattığı belli değildir ama halen burayı Eyüp sultanın sanırlar
Araştırmavı Soner yalçın bu yalanı deşifre etti yazı aşağıdadır.



İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Resmi tarih” ve “resmi ideoloji”, TV’ye çıkan, gazetelere konuşan herkesin ağzında bu iki kavram var. Moda oldu!

Herkes “tarihi yıkayıp” yeniden yazmaya, önyargıları kırmaya pek heveskâr. Madem öyle, ben de İstanbul’un fethinin 557’nci yılında, toplumda hâkim olan bir anlayışı/görüşü sorgulayayım! Hazır mısınız gerçekle yüzleşmeye...

ADI: Hz. Halid bin Zeyd Ebu Eyyub El Ensari.Sahabi’ydi.Hz. Muhammed’i Medine’deki evinde 7 ay misafir etti.
Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı’nın kahramanlarındandı.
Hz. Ali’nin hilafeti döneminde onunla birlikte Haricilere karşı savaştı.
Hz. Ali döneminde Medine kaymakamlığı yaptı.
Hz. Ebu Eyyub’un (Aba Ayyup) hayatına dair bundan sonraki bölümler tamamen rivayettir. Yani söylentiden ibarettir.
Bunlardan biri de İstanbul Eyüp Sultan’daki mezarıdır.
Eyüp Sultan’daki sandukada aslında ne var?..

80 yaşındaki savaşçı

Yer: İstanbul.
Yıl 667’de olabilir, 668’de veya 669; ya da 674’tür.
Çünkü, Emevi halife Muaviye döneminde İslam ordusunun İstanbul’u ilk ne zaman kuşattığı tam olarak bilinmemektedir.
Orduya kimin komuta ettiği de belli değildir. Kimine göre komutan İslam dünyasında zulmün ve kötülüğün sembolü olarak bilinen, Hz. Hüseyin’in katili Yezid’dir; kimine göre ise Sufyan İbn-i Avf’tir.
Rivayetlere göre, Sahabi Hz. Eyyub da İstanbul’u kuşatan bu sefere katıldı.
Hemen diyeceksiniz ki, “Hz. Eyyub bu sefere katılmak için yaşlı değil mi?”
Evet ama tarih böyle yazıyor!
Oysa siz haklısınız; Hz. Muhammed 622 yılında Medine’ye hicret etti. O’nu evinde misafir eden Hz. Eyyub, o tarihte kaç yaşındaydı?
Bilinmiyor.
Ama Peygamber’i misafir edecek olgunlukta olduğunu tahmin edebiliriz.
O halde hesapladığımızda, İslam ordusu İstanbul’a dayandığında Hz. Eyyub’un yaşının 80-90 yaş aralığında olduğunu düşünebiliriz.
Bu kadar yaşlı biri, ulaşımın deve sırtında ilkel şekilde yapıldığı bir dönemde böylesine uzun bir sefere çıkar mı?
Bakınız bugünün 80-90 yaşlarından bahsetmiyoruz; 1300 yıl önceden bahsediyoruz. Ki o yıllarda normal karşılanan ölüm aralığı 40-50’dir.
Neyse, tarihin doğru yazdığını şimdilik kabul edip konumuza devam edelim.
Bu arada:
Hz. Ali ile birlikte Haricilere karşı savaşan Hz. Eyyub, nasıl oluyor da düşmanı Muaviye’nin ordusuyla sefere katılıyor, tuhaf değil mi?
Tamam tamam devam ediyoruz...

Avrupa’ya nasıl geçtiler

İstanbul/Eyüp Belediyesi’nin (ki referans olarak Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakın ve Prof. Dr. Hüseyin Algül’ü vermişler) resmi internet sitesine göre, uzun bir yolculuk yapan Hz. Eyyub yaşının çok ilerlemesinden dolayı İstanbul’a yaklaştıkları bir sırada hastalanıyor; komutanı Yezid’e, öldüğü takdirde cenazesinin hemen gömülmeyerek ordunun varacağı en ileri noktaya kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyet ediyor.
Tahmin ettiğiniz gibi, Hz. Eyyub’un defnedildiği yer, bugün Eyüp Camii’ndeki türbe. Evet, genel görüş bu.
O arada, Arap kültüründeki ölü-mezar geleneğine hiç girmeyelim.
Ancak: Avrupa’nın önemli Osmanlı tarihçilerinden Paul Witter, Hz. Eyyub’un Eyüp Camii’nde değil Ayvansaray’daki kalenin dibinde şehit olduğunu, oraya gömüldüğünü ve hatta bu nedenle “Ayvansaray” adının, Eyyub El Ensari’den geldiğini iddia etti.
Bu arada gözünüzden kaçmasın, tarihçi Witter, Hz. Eyyub’un hastalıktan değil savaşarak şehit olduğunu söylüyor.
Peki mezarı neredeydi; Eyüp Sultan da mı Ayvansaray da mı?
Prof. Dr. Halil İnalcık, 1455 yılına ait İstanbul bina ve nüfus tahrirlerini inceledi ve “Ayvansaray” adının Rumca olduğunu ortaya çıkardı. Ayvansaray’ın Hz. Eyyub ile ilgisi yoktu. Oh!
Peki Hz. Eyyub’un mezarı Eyüp Sultan’da mıydı?
Eğer öyle ise, demek İslam ordusu Eyüp Sultan’a kadar ilerlemişti.
Yani.
Yanisi şu: İslam ordusunun Avrupa’ya geçtiği (İstanbul’u bilmeyenler için yazalım, Eyüp semti Avrupa’dadır) ortaya çıkıyor!
Oysa, bilinen İstanbul’a gelen İslam ordusu kara ordusuydu ve Kadıköy’e kadar gelmiş ve denizi geçemeden geri dönüp gitmişti.
Zaten o dönemde Bizanslılar, başkentin savunmasını güçlendirerek Persleri geri püskürtmüşlerdi. Yani İstanbul’u almak hayli zordu.
Bırakın İstanbul’u, İslam ordusu (bugünkü Kadıköy’deki) surlarla çevrili Kalkedon’u bile alamamıştı.
Yine soracaksınız:
“O halde Hz. Eyyub’un mezarı nasıl Avrupa topraklarında olur?”
Bilinen dönemin Bizans tarihçileri Hz. Eyyub’un İstanbul’u kuşatan orduda bulunduğundan hiç bahsetmiyorlar.
Hz. Eyyub’un orduda bulunduğundan ilk bahseden İslami kaynak, İbn Sad’ın “Tabakat” adlı eseriydi. Sonra yazılanlar hep bu kitabı kaynakça göstermişti. İşin garip yanı ise, bu kitap İslam ordusunun İstanbul’a sefere çıkmasından iki yüz yıl sonra yazılmıştı!
Tamam tamam, lafı dolandırmayacağım, dönelim tekrar Hz. Eyyub’un mezarı meselesine...

Hammer ve Babinger dalga geçiyor

Bu arada:
Hz. Eyyub’un, Bizans İmparatoru (tarih tam bilinmediği için ya II. Konstans ya da IV. Konstantis olmalı), izin alarak İstanbul’a tek başına girdiği; Ayasofya’da namaz kıldıktan sonra taşlanarak öldürüldüğü ve bugünkü mezarına gömüldüğü gibi akılla, tarihle, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan uydurulmuş hikâyeleri de vardır!
Uzatmayalım, işin aslı şudur:
Büyük devrimci Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle, Hz. Eyyub’un mezarı arasında derin bir bağ vardır.
Osmanlı tarihini en iyi bilen tarihçilerden olup, mezar taşında “Yusuf Bin Hammer” yazan Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer (1774-1856), Hz. Eyyub’un mezarının İstanbul’un fethi sırasında mucizevi olarak bulunmasının, psikolojik ihtiyaçtan kaynaklandığını “Osmanlı Devleti Tarihi” eserinin I. cildinde yazdı.
Türk tarihi ve dili üzerinde yetkin eserler vermiş olan Alman tarihçi Franz Babinger de (1891-1867) “Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı” adlı eserinde Hz. Eyyub’un mezarının İstanbul’un fethi sırasında bulunmasından, “Dini hisleri kamçılayan bu aldatmaca hiçbir çağdaş kaynakta yer almaz” diye bahsetti. Babinger’e göre Fatih, İslam dünyasına gönderdiği fetihnamelerin hiçbirinde Hz. Eyyub hakkında bir tek söz sarf etmemişti.
Halil İnalcık ne diyor
Bu konuda son sözü bizden birine, Prof. Dr. Halil İnalcık’a bırakalım. Neymiş bu “psikolojik ihtiyaç” meselesi anlayalım:
“İstanbul’un fethi sırasında 4 düşman gemisi Haliç’e gelerek yardım getirdi. İstanbul’da halk, surlara çıkarak Türklere karşı gösteriler yaptı. Bizim asker arasında ümitsizlik doğdu, hatta bir kaynağımıza göre (Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın da kışkırtmasıyla) bazı askeri gruplar, ‘Bu işin sonu yok’ diye kuşatmayı bırakıp gitmeye başladılar. Çok nazik bir durum vardı. O zaman Akşemseddin, Fatih’in şeyhidir. Hacı Bayram tarikatındandır. Eyüp El Ensari’nin mezarını bulmak için kolları sıvadı.
(...) Moralin düştüğü bir anda, Peygamber’in sahabesi’nden olan Eyüp’ün mezarını bularak askere moral vermek amacıyla padişahtan müsaade istiyor. Bugünkü Eyüp mevkiinde kazı yapıyorlar, orada eskiden manastırlar vardı, toprak altında yazılı mermer parçalar buluyorlar. ‘İşte mezar burası’ diye orduya ilan ediyorlar. Askere savaş için yeni bir şevk ve heyecan geliyor.” (Tarihçilerin Kutbu s. 431)
750 yıl sonra, 1453’te Hz. Eyyub’un mezarı Bizans azizlerinin mezarlarının bulunduğu “Kozmodion” adı verilen bölgede, Akşemseddin’in istiareye yatmasıyla mucizevi şekilde böyle bulunuverdi işte. Ve Yeniçeriler bu moralle İstanbul’u fethettiler. Bizim tarihimizde psikolojik savaşı en iyi kullananlardan birinin Akşemseddin olduğunu söyleyebilir miyiz?
Fatih, fetihten sonra Hz. Eyyub’un mezarının bulunduğu yere cami, türbe yaptırdı. Müslümanlar 557 yıldır Eyüp Sultan’ı ziyaret ediyor.
Sonuçta görülüyor ki, sorunun sorulmadığı yerde kutsal olaylar yaratma ve onu resmileştirme çok kolay gerçekleştiriliyor.
Ne diyor Sadi: “Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı”.

BATTAL GAZİ TÜRK MÜYDÜ BİLMİYORDUM

- Hıristiyan Bizans’ta, İslam dünyasında olduğu gibi önemli kişilerin lahitlerinin (sanduka) üzerlerinin bir kumaşla örtüldüğü bilinmektedir. Evliya türbeleri içindeki mezarların üzeri yeşil bir örtüyle örtülür. İncelendiğinde bu âdetin bize Bizans’tan geldiği ortaya çıkar.
- Müslümanlarda tabutların üzerine fazla gösterişli olmayan örtüler konulması Bizans’ta da vardır.
- Ölümden sonra uygulanan ritüeller Bizans ve Osmanlı’da benzerdir. Bizans’ta ölü kişinin yatırılma şekli (kleine), gözlerinin kapatılması (kalyptein), ağzının kapatılması (syaklein), bedenin yıkanması (apoplysis) bugün Anadolu’da hâlâ uygulanan törenlerdir.
- Hıristiyan azizlerinin en ünlülerinden Anadolu doğumlu Aziz Georgios (George), İngiltere’nin koruyucu azizi kabul edilmiştir. Beyaz üzerine kırmızı haçlı İngiliz bayrağı Aziz Georgios’un simgesiydi. Zaten bu bayrak Aziz Georgios bayrağı olarak isimlendirilmektedir. Aynı zamanda İspanya, Gürcistan, Litvanya, Portekiz, Almanya, Yunanistan ve Rusya’nın en saygı duyulan azizidir.
- İstanbul’da Kocamustafapaşa semtinde Çifte Sultanlar Türbesi vardır. Burası kadın evliya türbesi olarak, özellikle Şii Müslümanlar tarafından muharrem ayında ziyaret edilir. Kocamustafapaşa Camii’nin karşısında Sümbül Efendi Türbesi’nin hemen başucunda, etrafı demir parmaklıklarla çevrili iki kız kardeşin mezarları olduğu kabul edilir. Bu mezarda yatanların Hz. Ali’nin torunları Fatima ve Sakine olduğu ileri sürülür.
Sözde bu iki kız kardeş, “haçlı seferlerinin birinde(?)” esir edilip Bizans İmparatoru Konstantinos Pagania (Porphyrogenitos) veya VII. Konstantinos’a (913-959) cariye olarak gönderilirler. Hıristiyan olmadıkları için de öldürülürler.
Hikâye böyle gerçeküstü anlatımlarla devam eder. Bu hikâyenin gerçeklerle çelişen yönleri çoktur.
Öncelikle, Hıristiyanlığı kabul etmeyen iki Müslüman kadın neden öldürüldükten sonra Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen bir kilisenin yanına gömülmüştür?
İkinci çelişki de, 500 yıl sonra buraya gelen Müslümanlar nasıl olup da bu mezarları doğru olarak tespit etmişlerdir?
- Müslümanlar Bizans imparatorunun mezarını bile evliya mezarı kabul ederek ziyaret etmişlerdir. Bunun bir örneğini Trabzon’da görüyoruz. Trabzon İmparatoru IV. Aleksios Komnenos (1416-1429) Anadolu’daki Akkoyunlu Türk beyinin kızıyla evliydi. Oğlu IV. İoannes Komnenos’un (1429-1459) iktidarı ele geçirmesiyle 1429’da öldürülmüştü. Büyük olasılıkla bu nedenle mezarı Hıristiyanlar tarafından kutsal sayıldı ve IV. Aleksios Müslümanlara da “Hoşoğlan” isimli evliya olarak geçti.
Trabzon’da Hisar Camii’nin yanındaki türbede Trabzon’un Türklerce fethinde etkinliği olan ermişlerden Hoşoğlan’ın gömülü olduğuna inanılır. Bu nedenle asırlarca Hoşoğlan’ın türbesine bezler bağlandı, adına adaklar adandı, ruhundan şefaatler umuldu.
Fakat umumi harbin işgal zamanlarında Rus arkeologlardan Ospenski türbede hafriyat yaptırıyor ve ne çıksa beğenirsiniz, sandukası ile IV. Aleksios’un mezarı!
- Osmanlılar döneminde ve bizim bugün de kahraman olarak gördüğümüz, zaman zaman da kutsallaştırdığımız tarihsel gerçeklerle bağdaşmayan diğer bir kişilik de Battal Gazi’ydi. Pek çok yerde mezarı bulunan yine Anadolu’da Türk kahramanı olarak efsaneleştirilmiş, evliya mertebesine çıkarılmış Battal Gazi’nin yaşam hikâyesinin gerçekle bir ilişkisi bulunmaz. Battal Gazi Anadolu’da Bizanslılarla yaptığı savaşlarda efsaneleşen ve 740’ta Eskişehir yakınlarında bugün kendi adıyla anılan kasaba (Seyitgazi) yakınında şehit olarak oraya gömülen Arap kökenli bir Emevi komutandı.

ÖĞRENDİM

Kimden mi, “Bizans-Osmanlı Sentezi” kitabının yazarı İsmail Tokalak’ın kitabından. Bizans kültür ve kurumlarının Osmanlı üzerindeki etkisini ele alan bu değerli çalışmayı, “inancı pamuk ipliğine bağlı olmayanlara” öneririm.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen 3nokta »

Zeynebiyeli kardeşlerimiz de bilinçsizce Hz Eyyub'un türbesini ziyaret ediyorum diye oraya gidip bunu internete haber yapıyorlar.
Eleştiriler çok yerinde. Tarihe eklenen bir uydurmayı daha görmüş olduk. Teşekkürler kardeş.
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Türkiyenin pek çok yerinde böyle kimin yattığı bilinmeyen yada yatanın inandığı görüşü bilinmeyen yatır mezar türbe var

mesela en meşhurlarından biride abdal musa türbesi
kim bu adam bilinmiyor
kitabı eseri varmı yok
ama alevi önderi kabul ediliyor neden?
çünkü öyle sebebi yok
ama aynı adamın osmanlıyla birlikte osmanlı için osmanlı adına savaştığı osmanlı kaynaklarında yazılıyor
peki bu adamı nasıl alevi önderi kabul edebeliriz?
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen 3nokta »

Bu tür uydurma türbelerin üç nedenle uydurulduğunu düşünüyorum:
1. Toplumun manevi duygularını sömürmek. Ehl-i Beyt as'ın mübarek türbelerinin ziyaretini engellemek.
2. Gömülerin bulunmasını, çalınmasını engellemek. Zira Anadolu'da Ermenîlerden kalan birçok gömü var. Buralar açılmasın diye buralara kutsallık atfedilmiştir.
3. Bölge halkının rant elde etme niyetleri. Bir yere kutsallık atfederek (bir yeri türbe ya da ziyaret olarak adlandırarak) oraya gelecek olanlardan para koparmak onların kestikleri kurbanlardan faydalanmak. Bedava geçim :)
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen Çeri »

Persler o dönemdemi yaşadılar?

İstanbul Anadolu yakasına kadar geldikten sonra karşıya yüzerek bile geçilir.
Yani Bizansın elinden koskoca Suriye`yi, Filistini alacaksın Anadoluyu baştan sona kat edeceksin Torosları, Bolu Dağlarını aşacaksın bir İstanbul Boğazını geçemiyeceksin.

Piri Reis görevinin başındayken idam edildiği zaman 89 yaşındaymış.Ve o yaşta gemiyle seferlere çıkıyormuş.Turgut Reiste Şehit düştüğünde pek genç değilmiş.
Hem savaşa gitmek demek sadce kılıç kalkanla savaşmak demek değil.Askerlre moral vermek için gelmiş olabilir.
Ayrıca Eyüp İstabul Merkeze yakındır.Ama dışındadır.90 sene öncesine kadar Eyüp çevresinde köyler varmış.
Eyüp civarın`da sadece Eyüp Sultanın değil.Binlerce Sahabe mezarı vardır.O smanlı Dönemin`de Eyüp`e gayri Müslimler ayak basamazmış.Eyüp Sultan`da kılıç kuşanan padişahlar ancak İstanbul içine girdikten sonra Avrupalı Elçilerin ve gayri Müslim ileri gelenlerin tebriğini kabul ediyormuş.

Battal gaziye gelince zaten adı Seyyid Battal Gazidir.Malazgirt öncesi yaşamış bir kahramanın Türk Düşüncesine göre oluşmuş bir destanıdır.Bu lise Edebiyat kitaplarında bile yazar.Anadolu Türk Halk kültüründe değer verilen belli başlı Halk hikayelerinden biridir.Ama gerçekte Battal Gazi yaşadımı o bilinmiyor.Ama Battal Gazi gibi pek çok isimsiz kahraman yaşamıştır.Zaten Battal Gazi onları temsil ediyor.

Ayrıca Osmanlı Ordusu sadece Yeniçeriler`den oluşmuyordu.Yeniçerilerin özelliği başkentte oturmaları ve direk padişaha bağlı olmalarıdır.Yeniçerilerin ortalama sayıları 12 Bindir.Bazen bu sayı kapı kulu süvarileriyle birlikte 25 bine kadar çıktığıda olmuş.
Kazdağlarında oturan Tahtacılar atalarının Fatih Sultan Mehmet tarafından gemiler için kereste hazırlamalar için yerleştirildiklerini gururla anlatırlar.Hata benim fikrime göre gemilerin karadan yürütülmesi sırasında kalasları hazırlayanlar Osmanlı Ordusundaki Tahtacılardı.

Abdal Musa Hazretleri Bursanın Fethine Tahta Kılıçıyla katıldığı rivayet edilir.Kaygusuz Abdal gibi türbesi Mısır`da bugün bile ziyaret edilen birini yetiştirmiş. Tabi Ala Geyik,(Yağmurca) suretine girebilen bir insanı anlamak kolay değil.
Türkiye`de en çok ziyaret etmek istediğim türbelerden biri Abdal Musa Hazretleri`nin türbesidir.

Benim gördüğüm Türbelerin çoğu yıkık dökük denecek kadar kötü durumdaydı.Etrafında rant elde edende kimse yoktu.Sadece bir-ikisinde satıcılık yapanlar vardı.Ama onlarda bir şeyler satarak ekmek paralarını kazanıyorlardı.
Eyüp Sultan Tepesin`de Piyer Loti`nin de romanlarında bahsettiği zaten Piyer Loti kahvesi`ne çok yakın olan Hasan Dede Türbesi var.Biraz aşağı inince Kaşgari Camisi var. Adından`da anlaşılacağı gibi 17.yy.`da Kaşgar`dan İstanbula gelip yerleşen bir Kadiri Şeyhi tarafından kurulmuş ve türbesi`de orada.Yine Eyüp Sultan Tepesin`de Karyağdı Sultan Tekkesi adında bir Bektaşi Tekkesini restore ediyorlardı.
Bu arada Fransa`ya gitsem Piyer Loti`nin de mezarına uğramak isterim.Hatta mezarına Boğaziçi ve Haliç suyu götürmek isterim.Ama tabi Haliç suyu biraz kirli olur.
ali muhsin
Mesajlar: 3121
Kayıt: 24 Nis 2007, 18:41

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen ali muhsin »

meshedi313 yazdı:Bu tür uydurma türbelerin üç nedenle uydurulduğunu düşünüyorum:
1. Toplumun manevi duygularını sömürmek. Ehl-i Beyt as'ın mübarek türbelerinin ziyaretini engellemek.
2. Gömülerin bulunmasını, çalınmasını engellemek. Zira Anadolu'da Ermenîlerden kalan birçok gömü var. Buralar açılmasın diye buralara kutsallık atfedilmiştir.
3. Bölge halkının rant elde etme niyetleri. Bir yere kutsallık atfederek (bir yeri türbe ya da ziyaret olarak adlandırarak) oraya gelecek olanlardan para koparmak onların kestikleri kurbanlardan faydalanmak. Bedava geçim :)
1 ve ücü onayliyorum tabiki ilk etapta birincisi dogru bir tespit .
Aleviler, Al-i Muhammedin Yetim ( UNUTULAN ) Evlatlarıdır
Allahume Salli Ala Muhammed ve Al-i Muhammed
------
Insana Secde etmek ,insanlik onurunu ayaklar altina almak demektir !
Insana Secde etmek ise insanlik icin bir Zillettir !
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen Çeri »

İran Devlet Başkanı Sayın Ahmedinecat bile bu akşam akşam namazını Eyüp Sultan Camiin`de kılmış.
Eyüp Sultanı ziyaret etmiş.
Ali
Mesajlar: 636
Kayıt: 24 Ara 2006, 08:34

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen Ali »

Çeri yazdı:İran Devlet Başkanı Sayın Ahmedinecat bile bu akşam akşam namazını Eyüp Sultan Camiin`de kılmış.
Eyüp Sultanı ziyaret etmiş.
bu konuda bilim ve kanıt önemlidir
ziyaret edenin şahsı değil
bilmiyor olabilir
popülist davranmış olabilir
davete icabet etmiş olabilir vs vs
Ahmedinecat leninin mezarınıda ziyaret etti chavezlede kucaklaştı yani tarih bilmini ilgilendiren konuya bu açıyla bakamayız
Zülfükaaar
Mesajlar: 214
Kayıt: 04 Eki 2008, 01:25
Konum: İstanbul

Re: İstanbulun Fethindeki Eyüp Sultan Yalanı

Mesaj gönderen Zülfükaaar »

Yazının yazarı soner yalçın olunca dikkat etmek gerekir. Birde yazı sadece yoruma dayalı bir makale olmuş hiç bir tarihsel belge ve döküman içermiyor. Şu bunu demiş bu şöyle söylemiş v.s. v.s... Yok efendim anadolu yakasına kadar gelmişlerde karşıya geçememişler. O zaman sorarlar bugün karaköyde perşembe pazarının yukarısındaki azap kapı yakınındaki emevilerin yaptığı halk tarafındanda Arap Camii olarak bilinen camiyi kim yaptı acaba ? Karaköyde kime sorsanız gösterir size merak eden gidip baksın. aşağıda resimini veriyorum.

Resim
Resim

İstanbul, Hazreti Peygamber’in bu konudaki ifadeleri üzerine sahabe orduları tarafından 668 ve 674 yıllarında iki kez muhasara edildi. Eyyub Sultan Hazretleri ilk muhasarada (kuşatma) gelmiş ayvansaraya yani bizans surlarına 500 - 600 metre mesafesinde şehit olmuştur. Emevî hükümdarı Süleyman bin Abdülmelik zamanında (717) gerçekleştirilen üçüncü muhasarayı ise hükümdarın kardeşi Mesleme bin Abdülmelik kumanda ediyordu. Süleyman’ın vefatından sonra idareye gelen Ömer ibni Abdülaziz, şartların uygun olmadığını gördü; askerleri daha fazla mağdur etmemek için 720’de muhasarayı kaldırdı. İşte Arap Camii, bu muhasaranın yâdigârı. Mabed, Arapların İstanbul’u terk etmesinden sonra Galata’da yaşayan Latinler tarafından kiliseye çevrildi. Latinlerin San Paola adını verdikleri ve Dominikan mezhebine hizmet eden bina, İstanbul’un fethinden sonra tekrar cami haline getirildi.

Soner yalçın bir sallıyor. Dalgasından herkes etkileniyor. Önce araştırın sonra inannın.
Fatır Suresi 5. Ayet :Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi
aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak)
aldatmasın.
Cevapla

“Osmanlı'nın Gerçek Yüzü” sayfasına dön