Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Cevapla
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Mesaj gönderen biralevi »

Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Bizlere büyük diye yutturulan kişilerin hata yaptıklarında görmezden gelinmesi osmanlı töresidir halen devam eder hatta "KOl kırılır yen içinde kalır" lada bu süslenir,
Onlara hesap sorulmaz 35 sivil köylüyü uçakla bombalarlar da kim sorumludur bilinmez bulunmaz,kuvvet komutanlarıda ayaktadır iç işleri bakanıda valide,
bir iki küçük komutan görevden alınır olay biter,böylece kamuoyu susturulmuş olur, çoğu zaman bu dahi olmaz belki yıllar yüzyıllar sonra birisi olayı deşerde gerçeği açıklar,
Osmanıl tarihini anlatan resmi tarih ve tarihçiler hep kahramanlıklardan zaferlerden iyiliklerden bahsederler ve doğal olarakta dinleyenler osmanlıyada tarihinede aşık olur
zaten başka ne yapsın
aşıka maşuk bulunacaksa onuda biz buluruz değil mi?
Her yıl aralık ayı sonlarında Kars Sarıkamış dağlarında "Şehitlere yürüyüş " adı altında binlerce kişi bu dağa çıkıp anma töreni düzenlerler
ama düzenleyenler dahi olayın gerçeğini bilmezler
Osmanlıyı yönetenlerin beyinsizlikleri ve öngörüsüzlükleri yüzünden düşmana bir tek mermi bile atmadan yüzbine yakın insanın neden donarak öldüğünü bilmezler ,
hatta bu insanların sayısını bile bilmeyiz 50 binden 100 bine kadar rakam ortada uçuşur,
isimlerini zaten bilmiyoruz hiçbir yerde kayıt yok belki var ama çıkarılmadı bunuda bilmiyoruz
sorumlu başkomutan padişahın ismini bilmiyoruz çünkü sorumlu değil
sorumlu başkomutan vekilinin ismini bilmiyoruz anmıyoruz bile
Onlar şehit! bu yetmezmi? YETMEZ

Onları donduran bu faciaya sürükleyenler ne? Bu vahim korkunç hatayı yapan osmanlı padişahı,başkomutanı,hükümetinin adı ne?
onlar şehit ise
Onları katledenlerin durumu nedir?
Osmanlı bu yüzbinlerce kişi donarak öldü onlar hiç hesap dahi vermeden yoluna devam etti
osmanlı kafasında iş hep böyledir
ve bu kafa halen yaşıyor ne yazıkki içimizde yaşıyor

ha koyunlar telef olmuş ha askerler
tek farkı koyunlar şehit ilan edilmiyor....
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Re: Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Mesaj gönderen Hasan Akça »

İnternette buldum güzel bir yazı ve bazı soruların cevabını veriyor

SARIKAMIS'I BILIR MISINIZ?
(Kaynak: Semerkand dergisi, 12/2000 Muzaffer Tasyürek )

Tarihimiz ihtisamli zaferler kadar facialarla da dolu. Zaferlerimizle övündügümüz kadar, yasadigimiz hezimetlerden de dersler çikarmak zorundayiz. Bunu yapmadigimiz sürece tarih bizim için ne ölçüde anlamli olabilir?

Facialardan söz ederken, Sarikamis’i özellikle dikkate almamiz gerekir. Orada, hiç de uzak olmayan bir zamanda 100.000’e yakin yigidimizi karlara gömdük. Üstelik tek kursun atamadan... Üstelik sadece bir hayalperestin kisisel ihtirasi ugruna...

Ihtiras... Bu kavrami iyi düsünmeliyiz. Kimi kendi ebediyyetini bu atesle yakip kül ederken, kimileri de koca memleketi harabeye döndürebiliyor.

Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.”

Tarih, 16 Aralik 1914. Soguk bir kis günü. Talebesi ögretmenini azarlamaktadir: “Hatali davrandiniz! Basarili olamadiniz! Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Simdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarikamis’ta yok edeceksiniz!”

Cephelerin ve harp okulunun emektar komutani Hasan Izzet Pasa, küstahlasan ögrencisine pervasizca cevap verir: “Olmaz! Havalari görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakis baslamistir. Bu sartlar altinda, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüsebilir. Kis siddetini kaybetsin, yollar açilsin, düsmana haddini bildiririz.”

Her verdigi emrin hemen yerine getirilmesine aliskin padisah damadi ve ordularin baskomutan vekili 34 yasindaki Enver Pasa, asabileserek su tehdidi savurur: “Eger hocam olmasaydiniz, sizi idam ettirirdim!”

Bir facianin esiginde, Hasan Izzet Pasa istifa ederek ordudaki görevinden ayrilir.

Çöl atesinden Köprüköy ayazina

Çok geçmeden, tarihler 21 araligi gösterirken, tarihe “Sarikamis Faciasi” olarak geçen harekât baslatilir. 125 bine yakin iman abidesi insan, kis kiyamette paltosuz, postalsiz, gömlekle, çarikla cehennemî tipinin ortasina sürülürler. O günlere sahit olan bir askerin mektubu, facianin küçük bir boyutunu günümüze söyle tasir:

“Bu yaz, iki alayimizla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamizdan dört ay sonra buraya ulastik ki, Arabistan’in cehennemî sicagi Köprüköy’deki ayaz yaninda nimet-i ilâhi imis. Burada çadirin perdesi buza kesmis oglak kulagi gibi kirilmakta ve kopmakta. Bölük kumandanim, beni sihhiyeye nakletmis ise de, tabip ve ilaç yoklugundan çaresiz kalip tekraren takimima döndüm. Aksam yaklasinca Köprüköy’e civar daglardan tipi bosanir. Kumandanimiz, gelecek cuma Baskumandan Enver Pasa Hazretleri’nin teftis ve hücum için gelecegini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltolarin verilecegini ve Yemen yazliklarini atacagimizi müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Baskumamandan Pasa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacagindan ve kâfirin, karsimizdaki tepelerde geceleri seyrettigimiz ocakli ve mutfakli karargâhlarini ele geçirecegimizden subaylarimiz çok emin. Safak söktügünde 2059 rakimli Kizkulagi Tepesi’nden Moskof obüs yagdirir ama sükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastirdiginda, tepelerdeki Moskof ocaklarinin atesi gözlerimizdeki ayazi tandir közüne tebdil eyler. Baskumandan Pasa Hazretleri acele gelse ki, atese kavussak...”

Igdirli Ali Çavus yazlik giysiler içerisinde titreye titreye bu mektubu yazip Istanbul’dan gelecek olan kislik giysileri beklerken, Karadeniz’de baska bir facia yasaniyordu. Ruslar Osmanli ordusuna erzak, mühimmat ve giyecek getirmekte olan gemileri sulara gömmüslerdi. Bu durumu askere bildirmeyen Enver Pasa, ihtiraslarina maglup olarak bütün birliklere su mesaji çeker:

“Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayaginizda çarik, sirtinizda paltonuz olmadigini gördüm. Lâkin karsinizdaki düsman sizden korkuyor. Yakin zamanda Kafkasya’ya girecegiz. Orada her türlü nimete kavusacaksiniz. Islâm Alemi’nin bütün ümidi sizsiniz.”

Böylece “Turan Fatihi”, “Sarikamis Fatihi” olma ugruna, binlerce insan dehsetli bir can pazarina sürülür.

‘Üç beyinsizin ugruna üç milyon halk’

Koca bir cihan devleti olan Osmanli, sahsi ihtiraslar ugruna böylesine yanlis kararlarla askeri harekâta girme asamasina nasil gelmisti?

Sultan Abdülhamid Han’in bir entrika sonucunda darbe ile tahtindan uzaklastiran Ittihatçilar, 1914 yazinda Avrupa’da esmeye baslayan savas rüzgarlarinda Almanlarin yaninda yer alirlar. Sultan Abdülhamit Han’in Avrupa’da yillarca emek vererek sagladigi dengeler bir anda alt üst olur ve Ingiltere ve Fransa’nin sömürgecilik yarisindan pay kapmak isteyen Almanya’nin aleti oluruz. Almanlar, Fransiz ve Ingilizlerin yaninda yer alan Ruslara karsi Osmanli askerini kullanarak bati cephesinde rahatlamanin plânlarini yapmaktadirlar. Bunun için Kayser’in “Alman ordusuna eklenen bir süngü” olarak tasvir ettigi Osmanli neferleri kullanilir. Sömürgecilik yarisinda hiçbir çikari olmayan Osmanli, felaketlerle sonuçlanacak olan bir macereya sürüklenmektedir.

Darbe ile iktidara gelmis, ayak oyunlariyla rütbe almis ittihatçi subaylar, milletin gelecegini, refahini, kalkinmasini degil, gazete sayfalarina kahraman olarak geçmeyi düsünüyorlardi. Hiç yoktan girilen Birinci Cihan Harbinde, 1 Kasim 1914’te Kafkas Cephesi açilir ve Ruslar Dogu Anadolu’ya girerler.

Ziya Gökalp’in “melekler bu milletin kurtulacagini ona fisildarlar” diye yücelttigi “hürriyet kahramani” Enver Pasa’nin halkin dini duygularini galeyana getiren beyannamesi ile Seyhülislam’in mukaddes cihad fetvasi yayinlanir. Ziya Gökalp’in “turancilik” fikriyle yazdigi siirler üniversite gençliginin slogani olmustur:

“Düsman ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Turan olacak!”

Ama Türkiye büyümek bir yana gün geçtikçe erimekte, küçülmekte ve parça parça koparilmaktadir.

Devlet-i Ebed Müddet’ten Enverland’a

“Turan Fatihi” olmanin hayallerini kuran Baskumandan vekili Enver Pasa (baskumandan pasidahtir), padisah damadi olarak birçok yetkiyi elinde tutmaktadir. Padisahin bir çok seyden haberi bile olmamaktadir. Enver Pasa, verdigi harekât emrinde hedef olarak Tahran ve Aksabat’i gösterir. Tahran harekat merkezine 1350 km. Askabat ise 2000 km. uzakliktadir.

Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in Ülkesi’ne) gider” yazmaktadirlar. Kibir ve ihtiras demistik ya! Pasa’nin su ifadelerine bakin: “Beni Napolyon’a benzetmislerrdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam.”

Etrafinda bulunan subaylar da ihtiras ve hayalcilikte ondan geri kalmiyorlardi. Çetecilikleriyle meshur Dr. Bahaeddin Sakir ve arkadaslari Erzurum’a gelirlerken, yol kavsaklarina “Turan’a buradan gidilir!” diye isaret levhalari koyuyorlardi. Alman Von der Goltz Pasa bunlar için söyle demisti. “Kafkasya’da maalesef Napolyon Bonapart oldugunu iddia eden ve cahil yetisen birçok adam vardir. Bunlar, ordularina güçleriyle bagdasmayan görevler vermislerdir ve bu yüzden ordularini büyük zarara ugratmislardir.”

Zararin asil sorumlularindan biri, ihtirasta Enver’den geri kalmayan Hafiz Hakki’ydi. Bu adam hiçbir arazi arastirmasi yapmadan Enver Pasa’nin ihtiraslarini kamçilayacak su telgrafi çekmisti: “Daglar üzerindeki yollari kesfettim. Bu mevsimde bu yollardan hareketin mümkün olduguna inandim. Buradaki kolordu ve ordu komutanlari yeterli ölçüde inançli ve kararli olmadiklarindan böyle bir saldiriya samimiyetle taraftar olmuyorlar. Bu saldiri vazifesi rütbem düzeltilerek bana verilirse ben bu isi yaparim.”

Enver Pasa, Hocasi Hasan Izzet Pasa’yi azlederek görevi sekiz gün önce yarbayliktan albayliga terfi eden Hafiz Hakki Pasa’ya verdi. Hafiz Hakki Pasa artik tümen komutani olmustu ama gözü ordu komutanligindaydi.

Niçin olmasindi? Orduyu politikalarina alet eden bu darbecilerin basi Enver, 18 gün içinde yarbayliktan pasaliga yükselmemis miydi? Bunun yani sira harbiye naziri (savunma bakani) olmamis miydi? Ondan neyi eksikti?

Politika ile rütbe alan bu komutanlar arazi ve yol incelemesini yanlis yapmis ve sonuçta “tekerlekli araçlarin geçmesine uygundur” raporu verilen yollardan askerler yaya zor geçmislerdi. Tekerlekli araçlar ve kisitli mühimmat karlara saplanip kalmis, tek tek birerli siralarla yürüyen askerler, güçleri tükenmis, hasta ve mecalsiz olarak Ruslarin karsisina dikilmisler çogu kursun bile atamadan donarak ölüp gitmislerdi.

Kardan heykeller

22 aralikta Enver Pasa’nin emriyle 120-125 bin civarinda Osmanli askeri dondurucu soguga ragmen yollara sürülmüstü. Bölge çogu senenin dört ayi boyunca karlarla örtülüydü. Kar yükseklikleri kimi yerlerde bir metreyi geçiyordu. Zemheriler diye bilinen en soguk günlerdi. Sifirin altinda kirk dereceye düsen soguk, düsmandan daha düsmandir. Yapilan harekât plânina göre 9. Kolordu Sarikamis Daglari’ni, 10. Kolordu ise Allahuekber Daglari’ni asarak Ruslari Sarikamis’ta kusatip imha edecekti.

Gündüz baslayan yürüyüste çariklari yumusayan askerlerin çariklari gece donmaya, bir mengene gibi ayaklarini sikmaya baslar. Adim atmak neredeyse imkansizdir. Askerler oldugu yerde ziplar, atlar, kendini karlarin içine vurur ve ayaktan baslayan donma yavas yavas tüm vücuda yayilir. Düseni kaldirmamak için emir vardir. Zaten kimsede de kimseyi kaldiracak güç kalmamistir. Neferler ordunun isaret taslari gibi yollara dizilirler. Kimi çömelmis, kimi oturmus, kimi yuvarlanmis, kimi bir agacin gövdesine dayanmis kardan heykellere dönüsürler.

90.000 sehit. Tek kursun atmadan...

O yil kurtlar insan etine doyar. Birçok cesedin gözlerini kuslar oymustur. Arkadan gelenler, gördükleri korkunç manzara karsisinda moralmen yikilmaktadir. Ayrica açlik da son haddine ulasmistir.

Onbes saatlik yürüyüsün sonunda, 16.300 kisilik 30. tümenden geriye 1.400 asker kalir. Ölenler, düsmana karsi tek bir mermi atamamislardir. Diger birliklerin de bunlardan farki yoktur. Kayiplarin sayisi, en iyimser rakamla 70 bin kisidir. Bazi kaynaklarda bu sayi 90 bin kisiye kadar ulasir. Sonuçta, sadece bir gecede binlerce asker beyaz karlarin üzerine cansiz serpilmisti. Kalanlar ise açlikla, bitlerle, tifüsle, sogukalginligi ve kangrenle ugrasiyorlardi.

Tarih ne böyle bir faciayi yazmis, ne de görmüstü. Oysa Istanbul’a çekilen telgraflarda inanilmaz ifadeler vardir: “Kafkasya daglari ve tepeleri beyaz bir örtüyle örtülüdür. Kar hemen hemen bir metreyi geçmistir. Harekâttaki sessizlik bundandir. Kahraman askerlerimizde ilerleme istegi o kadar çoktur ki, ellerinden gelse soluklariyla karlari eritip yol açacaklardir. Kari daha az olan kesimlerde kahramanlarimiz basarilar elde ediyorlar. Dün süngü saldirisiyla düsmandan iki mevzi ele geçirilmistir.”

Enver Pasa inadindan dönmedi. Son bir gayretle Sarikamis’a yüklenmek istiyordu. Acimasiz emrini verdi: “Saldiri sirasinda her üst, bir adim geri atani derhal tabancasi ile öldürecektir.” Askerler, bu durum karsisinda dillerinde kelime-i sehadet ile bir kere daha bile bile ölüme yürümeye basladi. Sonuçta Sarikamis’a ancak bir avuç kahraman ulasabildi. O da geçici bir süre için.

‘Onlari teslim alamadim. Çünkü...’

Rus Kurmay Baskani Pietroroviç, anilarinda Sarikamis’a kavusan o bir avuç kahramani söyle anlatacaktir:

“Ilk sirada diz çökmüs bes kahraman. Omuz çukurlarina yasladiklari mavzerleri ile nisan almislar. Tetige asilmak üzereler. Ama asilamamislar. Kaput yakalari, Allah’in rahmetini o civan delikanlilarin yüreklerine akitabilmek istercesine semaya dikilmis, kaskati... Hele biyiklari, hele hele biyiklari ve sakallari! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler?.. Dinmis olmasina ragmen su kahredici tipinin bile örtüp kapatamadigi gözleri!.. Apaçik!.. Tabiata da, baskumandana da, karsisindaki düsmana da isyan eden ama Allah’ina teslimiyetle bakan gözler... Açik, vallahi apaçik!..

Ikinci sirada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltras benzerini yapmayi basaramamistir. O ürkütücü ayaza ragmen, saglarinda fisekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemis iki katirin yaninda baslari semaya dönük, alti masal güzeli Mehmed... Sandiklari bir avuçlamislar ki, hayati biz ancak böyle bir hirsla avuçlayivermisizdir. Öylesine kaskati kesilmisler.

Ve sag basta binbasi Mustafa Nihat. Ayakta... Yarabbi, bu bir ayakta durustur ki, karsisinda düsmani da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’in huzurunda diz çöküs halinde gibi. Endami, düsmani dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fiseklerinin yuvalarini tipi ile kapatmaya bütün gece düsen kar bile razi olmamis. Sol eli boynundaki dürbünü kavramis. Havada donmus, Kale sancagi gibi... Diger eli belli ki, semaya uzanip rahmet dilerken öylesine taslasmis. Hayrettir, basi açik. Gür erkek kömür karasi saçlari beyaza bulanmis...”

Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satirlarin sonu söyle biter: “Allahuekber Daglari’ndaki Türk müfrezesini esir alamadim. Bizden çok evvel Allah’larina teslim olmuslardi. 24.12.1914 Persembe.”

Ve bitisimizin itirafini olayin bas sorumlularindan Hafiz Hakki Pasa, baskumandan vekiline su sözlerle özetler: “Bitti pasam, ordumuzun kism-i küllisi mahvoldu.”

Enver Pasa hiçbir sey olmamis gibi Istanbul’a döner. Arkasinda binlerce kefensiz kar çiçegi birakarak... Basini ele geçirmis bu darbeci güruh siki bir sansür uygulayarak halkin Sarikamis cephesinde olup biteni ögrenmesine engel olurlar. Faciayla ilgili bilgiler Ruslar vasitasiyla Avrupa ve Dünya’ya yayilir ama hersey için artik çok geçtir. Bir sohbet sirasinda Harbiye Nezareti Ordu Daire Baskani Behiç Bey’e bu facia için Enver Pasa söyle der: “Bunlar nasil olsa birgün ölecek degiller miydi!”

Birinci Cihan Harbi’nin alevleri, Sarikamis’tan Çanakkale’ye, Galiçya’dan Trablusgarp’a kadar binlerce kilometre karede müslüman kaninin ihtiraslar ugruna akmasina sebep olur. Ve Akif gözyaslari içinde söyle inler:

“Gitme ey yolcu beraber oturup aglasalim,

Elemim bir yüregin payi degil, paylasalim.

Karsimda vatan namina bir kabristan yatiyor!”

Ihtiras demistik ya! Bazilarinin ihtirasi sadece kendilerini degil, milyonlarca vatan evladini ve tarihin gördügü en ihtisamli cihan devletlerinin birini yakabiliyor.
3nokta
Mesajlar: 3381
Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
Konum: Meşhedi313

Re: Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Mesaj gönderen 3nokta »

Resmî tarih sanırım hep bunu yapıyor. Kendi hatalarını, rezaletlerini, mağlubiyetlerini gizlemek için olaya apayrı bir gizem, bir kahramanlık vs katarak insanların duygularını okşayıp sorgulamasını engelliyor. Çanakkale için de böyle yapmıyorlar mı? Elbette kahramanlıklar olmuştur ama savaşların nedenine, amacına ve sonuçlarına dikkat çekilmiyor hiç!
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Zaman gazatesinden mehmed niyazi sanki bize cevap yazmış okuyun


Sarıkamış şehitleri

Önemli savaşlar, zaferler, yenilgiler tarih şuurunu uyanık tutmak, yeni nesillere bizler için ölenleri unutmadığımızı göstermek, yapılan hatalardan ders almak, başarılarının sebeplerinin ne olduğunu bilmek gayretiyle anılırlar.


Bunların gerçekleşmesi ancak olayın doğru ve mümkün olduğu kadar eksiksiz anlatılmasıyla kabildir. Enver Paşa, askerî okulları üstün başarılarla bitirmiş, yabancı ülkelerde mesleğiyle ilgili eğitimler almıştır. Bunlar bir yana, fındık kadar beyni olan karakışta böyle bir hareket yapar mı? Bunca yıldır Sarıkamış şehitlerinin anılmasına şahit oluyoruz; sebebine dair bir cümle duyduk mu?

İş yapan elbette hata yapar. Enver Paşa Trablusgarb Savaşı'nda komutanlık yapmış, İkinci Balkan Savaşı'nın birkaç önemli aktöründen birisiydi; Birinci Dünya Savaşı'nda fiilen başkomutandı. Bu kadar önemli görevlerde bulunan Enver Paşa'nın muhakkak ki hataları olmuştur; ama gelecek nesillerin bunlardan ders çıkarmaları için somut olarak işaret edilmeleri gerekir. İdeolojik gayretlerle yapılan düşmanlıklar aklı erenleri ikna etmeye yetmez; fakat körpe dimağları ideolojik saplantılara sürükler. Bugünkü sıkıntılarımızın kaynağı da bu değil mi?

Birinci Dünya Savaşı'nın bizim açımızdan daha doğru dürüst bir analizi yapılmamıştır. Çıkış sebebi petrol değil miydi? O dönemde bilinen güçlü rezervlerin bulunduğu Kerkük, Musul, Kuveyt, Osmanlı topraklarında olduğuna göre savaşın dışında kalabilir miydik? İngiltere, Fransa ve Rusya'nın oluşturduğu blok daha kuvvetli görünüyordu; saflarında yer almamamız hata mı idi? Yoksa çabalarımıza rağmen bizi kabul etmediler mi? Reddedildikten sonra yanında yer almasaydık Almanya ne kadar dayanabilirdi? Almanya saf dışı kaldıktan sonra bu üç büyük devlet üstümüze çullanmaz mıydı? Böyle bir durumda Türkiye Cumhuriyeti'ni gün ışığına çıkarma şansını bulabilir miydik? Bütün bunların değerlendirilmesi varken Alman hayranı olan Enver Paşa'nın kararında Kayzer'in dik bıyıkları da rol oynadı ve bizi savaşa soktu iddiası komik değil mi? İnsanın içinden; "Ne bıyıkmış be!" diyeceği gelmez mi?

Aslı olmayan olaylarla abartılarak Sarıkamış Harekâtı'nın anlatılması insanı düşündürüyor. Bunlara ne lüzum var; hangi maksat güdülüyor? Genelkurmay'ın yayınladığı "Kafkas Cephesi - 3. Ordu Harekâtı" adındaki kitapta muharip askerimizin toplamının 76 bin olduğunun altı çiziliyor. Geriye kalan ordumuzun 15 Şubat 1915'teki sayımında 42 bin olduğu belirtiliyor. 10 binin üzerinde askerin firar mı ettiği, açlıktan çevredeki köylere mi dağıldığının tespit edilemediğine işaret ediliyor. Toplam şehit sayımızın 23 bin olduğu ortaya çıkıyor; bunların kaçı donarak hayatını kaybetti? Aslında donma olayının Erzurum'un Şenkaya ilçesine bağlı Baldız köyünden Sarıkamış'a hareket eden 25 bin kişilik piyade birliğinde gerçekleştiği biliniyor. Bunlardan 10 bininin Sarıkamış'a ulaştığı kesin. Hangi sihirbaz, nasıl bir maharetle kalan 15 bin kişiden 90 bin insanı dondurabiliyor?

Sarıkamış bölgesinde kışın askerî harekâtta bulunmak aklın alabileceği bir husus değildir. Fakat bahar gelince Ruslar kuzeyden, İngilizler güneyden bindirecekti; aynı anda iki tarafa karşı koyamayacağımızı düşünerek Bitlis'te buluşmayı planlamışlardı. Zayıf orduların galip gelmeleri zoru başarmalarıyla mümkündür. Kaldı ki Mareşal Fevzi Çakmak gibi değerli bir askerimiz, "Kumanda kadememiz bu harekâtın başarılı olacağına inanmış olsaydı, Rusları Kafkaslar'ın öte yakasın atar, milletçe rahat bir nefes alırdık." diyor.

Öyle anlatılıyor ki sanki 90 bin askerimiz hiçbir şey yapmadan donmuştu. Halbuki ordumuzun bir kolu Narman'ı, Ekrek'i, Ardahan'ı geri aldı; diğer kolu da Sarıkamış'a girdi. Enver Paşa'nın, Hafız Hakkı Paşa'ya emri şöyleydi: "Sakın Ardahan'a girmeyeceksin; biz Sarıkamış'ı alırız; fakat orayı elimizde tutabilmemiz için Kars-Sarıkamış tren hattının kesilmesi şarttır; aksi takdirde yorgun askerimiz Kars ve Batum'dan getirilecek kuvvetlere karşı koyamaz, Sarıkamış'tan çekilmek zorunda kalırız." Aynen dediği gibi olmuştur. Zafer kaprisinin insanı felakete sürükleyeceğini Enver Paşa biliyordu. İlk vuruşta Rusları sarstıkları için zafer tutkusuyla Hafız Hakkı Paşa emre aykırı olarak Ardahan'a girmiş, Kars-Sarıkamış tren hattını kesmekte gecikmiştir.

Doksan bin şehit, 1926 yılında dillerde dolanmaya başladı. Diyelim ki Enver Paşa ve emrindekiler olayı örtbas etmişlerdi. Onlar 1918'de ülkeden ayrıldılar, sekiz yıl sonra bu işin gündeme getirilmesinin bir anlamı yok mu?

Rusların, savaşlardaki ölü sayılarını az gösterdikleri tarihçilerin arasında adeta ittifakla kabul edilmektedir. Sarıkamış Harekâtı'nda 32 bin civarında ölü verdiklerini yazıyorlar. Oradaki komutanların başarısız oldukları için geri alındıkları, yerlerine yenilerinin görevlendirildiği herkesin malumudur. Bu da bize gösteriyor ki felaket sadece tek taraflı değil, iki taraflıdır. Ruslar kayıplarının ucuza gitmediğini milletlerine anlatmak amacıyla şehit sayımızı doksan bin olarak telaffuz ediyorlar. Güya şehitlerimizi anmak maksadıyla yapılan toplantılarda Rusların verdiği bu sayının tekrarlanması kime hizmettir?
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Re: Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Mesaj gönderen Musa Özateş »

sarıkamışı bile savunuyor ama padişahın adını bile ağzına almadan sanki başkomutan padişah değilmiş havalarında Enver paşayıda hafifçe suçluyor
AMA asıl suçladığı Atatürk 1926 ya kadar neden gizlenmişmiş yani diyorki Enveri suçlamak için bunu kemalist yönetim abarttı dilinin altında bu var vede sayı abartılı diyor sanki beş bin kişi ölse neredeyse suçsuz ilan edecek
düşünemiyorki bir kişi dahi hatayla ölse masum ölse yönetim basiretsizliğinden ölse bu dahi önemlidir ama bunlar osmanlı çocuklarıdır bunlar için canın değeri yoktur yeterki iktidar olsunlar
Çeri
Mesajlar: 815
Kayıt: 28 May 2009, 10:06

Re: Sarıkamış Faciası (Rezaleti)

Mesaj gönderen Çeri »

Resmi tarih tam tersine Sarıkamış Faciasına abartarak yer veriyor.Cumhuriyetin ilk yıllarında halka vatanseverlik, milliyetçilik duygusunu güçlendirmek için şehit sayıları çok fazla gösterilmiş.Gerçekte 1.Dünya Savaşın`da tüm Kafkas Cephesin`de 45 Bin şehit verilmiştir.Tek kurşun atamadan donma diye bir şey yok.Askerlerimiz pek çok defa Ruslarla silahlı çatışmaya girdiler,O kadar askerin için`de donarak şehit olmuş olanlar olmuş olabilir.Ruslardan`da çok donan asker olmuş.Hem o sıralar da şimdi bizim olan Kars,Ardahan,Sarkamış,Allahüekber Dağları 93 Harbinden beri Rusların elindeydi.Savaşta kaybedilen toprakları geri almaya çalışmak haktır.
1.Dünya Savaşına Turancılık yüzünden girildiğini iddia etmek ideolojik bir yorumdur.Sonuçta Osmanlı Devleti savaşa girmiş tabi ki elinde ki bütün kozları, sloganları kullanacaktı. Osmanlı Devleti Savaşa girmese itilaf Devletleri 2 sene`de Almanya`nın işini bitirirler ve Osmanlı Devleti savunmasız kalırdı.Rusya`da Devrim`de olmazdı.Ruslar, ingilizler, Fransızlar Osmanlı Devletini araların`da paylaşmışlar.Osmanlı Devleti itilaf Devletlerine katılmak için bile başvurmuş adamlar muhatap bile almamışlar.Çaresizlikten Almanya`nın yanın da savaşa giriliyor.Sonuçta savaş en az iki sene uzadı.Rusya`da ihtilal oldu.Kars, lğdır, Ardahan kurtuldu.Orta Asya`da ve Kafkaslar`da kısa sürelide olsa Türk ve Müslüman devletler kuruldu.Aydın bir nesil yetişti.Sonra Azerbaycan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri parça parça`da olsa çok şey kaybetseler bile Sovyetler Birliği için`de özerkliklerini korudular ve 1991`de Sovyetler Birliği dağılınca bağımsız oldular.1.Dünya Savaşın dan aldığımız tercübe ile istiklal Harbi verdik ve Türkiye Cumhuriyetini kurduk.

1.Dünya Savaşı sırasın`da ki padişahımız Sultan Reşat 5.Mehmet tamamen sembolik bir padişahtı.Zaten tahta geç bir yaşta geçmişti ve sağlık sorunları vardı.

Semerkant Dergisi ise yani Menzil Cemaati bir zamanlar Anadolu`da kendini Milliyetçi Cemaat diye tanıtıyordun.Masum Türk gençlerini nasıl kandırdın.Ne oldu?Devran değişti.Devir değiştimi?Anadolu`da sizi kimler tanıttı?Kimler yaydı?Sizlerin bu Millete verdirdiğiniz kayıp Sarıkamıştan bile acıdır.
Cevapla

“Osmanlı'nın Gerçek Yüzü” sayfasına dön