Kur'an da Kadın Ayetleri ve Batıni Yorumlar
-
- Mesajlar: 469
- Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00
Kur'an da Kadın Ayetleri ve Batıni Yorumlar
Bugün alevi-bektaşi anlayışında kadının yeri ve konumu üzerine, konuşmak istiyorum
Alevilik ve bektaşilikte herşeyden önce kadın bir insandır.anadır, bacıdır ve eşit kurallar içinde erkeğinin eşi,hayat arkadaşıdır.alevilik ve bektaşilikte tesettür, yoktur.
Alevi-bektaşilikte kadının üç konumu vardır. kadın Dede-babanın eşi olması sebebiyle Ana'dır. Ona bütün canlar ana derler. Öyle sayarlar,öyle severler.
Bunun dışında, her kadın bir Anadır.. çocuğu doğuran, büyüten, yetiştiren Ana, Alevi-bektaşi geleneğinde, erkeğinin yanında eştir burada karşılıklı saygı-sevgi,temel olarak tarikat geleneğidir.
Dede'nin eşi olan Ana'nın ise, önünde niyaz olunur.. hayır duası alınır..hatta dede olmadığı zaman Ayin-i cem bile yapabilir.. dede yada Pir'den sonra, sözü en keskin olandır...
Yine kadın'a Bacı diye hitap edilir... Bu manada Erkeğin eşinin dışında... bütün kadınlar, erkeğin kardeşidir. Alevi-bektaşi anlayışta, Kadın sunniliğin koyduğu bütün yasakların, baskıların dışındadır, bağımsızdır... Bütün ortak kararlarda Oyu onayı vardır. Erkeğin yanında bir ''gölge'', bir ''tarla'' değildir. Hatta yaşı büyük kadın, Nine sözü en keskin olan, en son karar verendir.
Alevilik ve Bektaşilikte'ki kadın anlayışı denilebilirki dünyadaki tüm uluslara ve gelmiş geçmiş tüm uygarlıklara nazaran en üst düzeydedir...
şimdide Alevi-bektaşilikte kadının yeri üzerine değişi sunalım....
Bektaşi kimsenin malın çalamaz,
İbadet etmekçün tembel kalamaz,
Bir kadın üstüne bir daha alamaz,
Boşamaz, oldukça zevcesini sağ.
Arifler namus u ırzın veremez
Tesettür ne demek aklı eremez,
İnsan dua ile rızkın yeremez,
Edeb içinde her şeye mesağ
Alevi-Bektaşi tasavvufunda, kadın erkeğin eşidir. Eş demek ise eşitlik demektir. Eşit olan şeyde fark olmaz, eğer fark olursa eşit olmaz. Kadın erkeğin tamamlayıcısıdır. Alevi-bektaşilikte çok kadın almak DÜŞKÜNLÜK sebebi sayılmıştır, cemlere alınmamış, bu surette cezalandırılmıştır.
Allah EYVALLAH, ŞEYEN İLALLAH,
Alevilik ve bektaşilikte herşeyden önce kadın bir insandır.anadır, bacıdır ve eşit kurallar içinde erkeğinin eşi,hayat arkadaşıdır.alevilik ve bektaşilikte tesettür, yoktur.
Alevi-bektaşilikte kadının üç konumu vardır. kadın Dede-babanın eşi olması sebebiyle Ana'dır. Ona bütün canlar ana derler. Öyle sayarlar,öyle severler.
Bunun dışında, her kadın bir Anadır.. çocuğu doğuran, büyüten, yetiştiren Ana, Alevi-bektaşi geleneğinde, erkeğinin yanında eştir burada karşılıklı saygı-sevgi,temel olarak tarikat geleneğidir.
Dede'nin eşi olan Ana'nın ise, önünde niyaz olunur.. hayır duası alınır..hatta dede olmadığı zaman Ayin-i cem bile yapabilir.. dede yada Pir'den sonra, sözü en keskin olandır...
Yine kadın'a Bacı diye hitap edilir... Bu manada Erkeğin eşinin dışında... bütün kadınlar, erkeğin kardeşidir. Alevi-bektaşi anlayışta, Kadın sunniliğin koyduğu bütün yasakların, baskıların dışındadır, bağımsızdır... Bütün ortak kararlarda Oyu onayı vardır. Erkeğin yanında bir ''gölge'', bir ''tarla'' değildir. Hatta yaşı büyük kadın, Nine sözü en keskin olan, en son karar verendir.
Alevilik ve Bektaşilikte'ki kadın anlayışı denilebilirki dünyadaki tüm uluslara ve gelmiş geçmiş tüm uygarlıklara nazaran en üst düzeydedir...
şimdide Alevi-bektaşilikte kadının yeri üzerine değişi sunalım....
Bektaşi kimsenin malın çalamaz,
İbadet etmekçün tembel kalamaz,
Bir kadın üstüne bir daha alamaz,
Boşamaz, oldukça zevcesini sağ.
Arifler namus u ırzın veremez
Tesettür ne demek aklı eremez,
İnsan dua ile rızkın yeremez,
Edeb içinde her şeye mesağ
Alevi-Bektaşi tasavvufunda, kadın erkeğin eşidir. Eş demek ise eşitlik demektir. Eşit olan şeyde fark olmaz, eğer fark olursa eşit olmaz. Kadın erkeğin tamamlayıcısıdır. Alevi-bektaşilikte çok kadın almak DÜŞKÜNLÜK sebebi sayılmıştır, cemlere alınmamış, bu surette cezalandırılmıştır.
Allah EYVALLAH, ŞEYEN İLALLAH,
-
- Mesajlar: 469
- Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00
Kur'an da Kadın Ayetleri ve Batıni Yorumlar
Alevi-Bektaşi islam Anlayışında belkide kadının yerini en iyi ifade eden, Harabi'dir..
Ahmed Edîb Harâbî kadınların eksik etek, nakıs varlık, tahrik unsuru, değersiz görülmelerine karşı divanında şu güzel sözlerle cevap vermiştir.
Ya Muhammed bize nakıs diyorlar
Nedendir erlerin bu hataları
Ehl-i Beyte karşı düşkün olurlar
Çünkü doğru değil iddiaları
Validemiz Havva Bacı değil mi
Haticet’ül Kübrâ Bacı değil mi
Fatımatü’z-zehrâ Bacı değil mi
Kur’anda bunların var senâları
Ezvâc-ı tâhirat nâkıs olur mu
Nâkıs deyen erler Hak’kı bulur mu
Böyle kem söz er’den hiç umulur mu
Kim doğurdu bunca evliyâ’ları
Abes bir şey hâlk etmemiştir Hüdâ
Nâkıslığı kabul etmeyiz asla
Bacılar büyüttü işte esselâ
Bu dünyaya gelen evliyâları
Sanmayın ki ersiz olmaz dünyayı
Düşünün bir kere Meryem Anayı
Pedersiz doğurdu koca İsa’yı
Bacı’ların yokdur mudarâ’ları
Ey erler biz sizden dünyâ’da eriz
Çünkü size hürmet hizmet eyleriz
Gittiğiniz yolda hep beraberiz
Etmeyiniz böyle boş davaları
Gerçi kıyafette size uymayız
Hakikatde sizden geri kalmayız
Malumunuz olsun er’den saymayız
Bize nâkıs diyen budalaları
Nâkısdan mı geldi Ahmed-i Muhtar
Nâkıszâde midir Hayder-i Kerrâr
Ananıza nâkıs demeyin zinhâr
Tesir eder size bedduaları
Zehrâ’nın nutkunu güzel dinleyin
Ey Erenler, erler doğru söyleyin
Biz doğurmadık mı beyân eyleyin
Sizi irşâd eden bu babaları
Senâ: övgü,
Ezvâcı tâhirat: Peygamber eşleri,
Nakıs: eksik,
Abes: gereksiz, boş,
Esselâ: “kendine güvenen meydana çıksın” anlamındaki söz
Zinhar: sakın
Ahmed Edîb Harâbî kadınların eksik etek, nakıs varlık, tahrik unsuru, değersiz görülmelerine karşı divanında şu güzel sözlerle cevap vermiştir.
Ya Muhammed bize nakıs diyorlar
Nedendir erlerin bu hataları
Ehl-i Beyte karşı düşkün olurlar
Çünkü doğru değil iddiaları
Validemiz Havva Bacı değil mi
Haticet’ül Kübrâ Bacı değil mi
Fatımatü’z-zehrâ Bacı değil mi
Kur’anda bunların var senâları
Ezvâc-ı tâhirat nâkıs olur mu
Nâkıs deyen erler Hak’kı bulur mu
Böyle kem söz er’den hiç umulur mu
Kim doğurdu bunca evliyâ’ları
Abes bir şey hâlk etmemiştir Hüdâ
Nâkıslığı kabul etmeyiz asla
Bacılar büyüttü işte esselâ
Bu dünyaya gelen evliyâları
Sanmayın ki ersiz olmaz dünyayı
Düşünün bir kere Meryem Anayı
Pedersiz doğurdu koca İsa’yı
Bacı’ların yokdur mudarâ’ları
Ey erler biz sizden dünyâ’da eriz
Çünkü size hürmet hizmet eyleriz
Gittiğiniz yolda hep beraberiz
Etmeyiniz böyle boş davaları
Gerçi kıyafette size uymayız
Hakikatde sizden geri kalmayız
Malumunuz olsun er’den saymayız
Bize nâkıs diyen budalaları
Nâkısdan mı geldi Ahmed-i Muhtar
Nâkıszâde midir Hayder-i Kerrâr
Ananıza nâkıs demeyin zinhâr
Tesir eder size bedduaları
Zehrâ’nın nutkunu güzel dinleyin
Ey Erenler, erler doğru söyleyin
Biz doğurmadık mı beyân eyleyin
Sizi irşâd eden bu babaları
Senâ: övgü,
Ezvâcı tâhirat: Peygamber eşleri,
Nakıs: eksik,
Abes: gereksiz, boş,
Esselâ: “kendine güvenen meydana çıksın” anlamındaki söz
Zinhar: sakın
-
- Mesajlar: 469
- Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00
Kur'an-ı Kerim'de Çok Eşlilik Var mı?
Degerli canlar...
Öncelikle belirtmek gerkir ki, İslamiyet öncesi arap toplumunda evlilik kurumu yoktur.. Bir gece birinin eşi olan diğer gece başka birinin eşi olabiliyordu.. Çok zengin olan kabile reislerinin ise, sayıları onlarla ifade edilen haremleri vardı...
Kadının bu anlamda araplarda yeri ve hiçbir degeri yoktu.. alınan satılan ve bazende diri diri gömülen idi..
İşte Peygamber Hakk emriyle kadının adının bile olmadığı bir dönemde evlilik kurumunu getirdi. Nikah böyle bir ortamda var oldu...
Şimdi Bu girizgah bölümünden sonra ilgili ayeti ve hangi olay yada durum üzerine indiğini inceleyelim...
Yapılan açıklamalardan göreceksiniz ki Kur'an çok eşliliği değil, eğer hala varsa çok eşliliği Tek indirmeyi emreder... Ve yetimlerin öksüzlerin korumayı buyurur..
İsmişah! Bismişah Allah Allah...
Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...
Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...
"...Yetimlerin mallarını verin.Temizi murdara değişmeyin.Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.Bu büyük bir günahtır...Öksüzlere haksızlık yapmaktan korkuyorsanız hoşlandığınız kadınlardan dörder, üçer ikişer evlenin; eğer haksızlık yapmaktan korkuyorsanız tek, ya da sahibi olduğunuz esir kadınlardan birisi ile evlenin. Bu, ilâve yapıp durmamanız bakımından daha hayırlıdır." (Nisa; 4/3)
Öncelikle Degerli canlar Kur'an'ın indiği dönemde çok eşlilik vardı.. ve Peygamber bu durumdan hoşnutta değildi.. Nitekim Hakk Emriyle Mevcut durum önce 4-3 üçe ve daha hayırlısı olduğu için tek eşle evlilik Kur'anda emredildi
Nitekim, Zamanın Sahabeleri bu ayeti şöyle anlamıştır:
"Cenab-ı Hakk çok eşli olmamızın haksızlıklara yol açmasından rahatsız; azaltmamızı, hatta teke kadar indirmemizi istiyordu."
Bunun böyle olduğunu anlamak için "nuzül ortamına" yani arka plana gidelim ve ortamı biraz tasvir edelim..
Kuran'ın ilk hitap ettiği toplum, daha çok ekvator kuşağı ikliminde görüldüğü gibi "poligaminin" (çokeşlilik) yaygın olduğu bir toplumdu. Kadınların durumu çok kötüydü. Alınıp satılıyorlar, bırakın mirastan pay almayı kendilerine mirasçı olunuyordu. Boşanmış bir kadının üzerine paltosunu (gömleğini, entarisini, şalvarını) atan erkek onu "kapatmış" sayıyordu. Bırakın şahitliği, evlenirken de boşanırken de onlara bir şey sormak zûl addediliyordu. Onlarla evlenmenin ve boşanmanın sınırı yoktu.
Mekkedeki 7-8 büyük tefeci bezirgan (Kâbe çetesi) şehrin kaderine el koymuştu. Kâbe'nin arka sokaklarında lüks genelevleri işletiyorlardı. Gariban Mekkelilere faizle borç veriyorlar, ödeyemeyenin karısına kızına el koyuyorlardı. Onları açtıkları gayet lüks döşenmiş fuhuşhanelerde Yemen'den, Habeş'ten, Mısır'dan, İran'dan vs. gelen zengin tüccarlara sunuyorlardı. Kimi Mekkeliler de ileride bunların eline düşmesin diye çocuğu kız olunca diri diri toprağa gömüyordu. Bu şekilde Mekke'de insanlık dışı, vahşi bir düzen/iktidar (Yeda Ebu Lehep) vardı ve büyük bir dram yaşanıyordu
İşte Böyle bir ortamda nisa Suresi İndi... Dolaysıyla Ayeti doğru anlamak için Kur'an'ın ilk ilk muhataplarının bu ayetten sonra ne yaptıklarına bakmak gerekir:
Bütün rivayetler bu ayetten sonra sahabe arasında evlenme olaylarının ikişer, üçer, dörder "arttığını" değil tam tersi "azaldığını" göstermektedir. (Kurtubi, İbn Kesir, Razi).
Bu ayetten sonra neden çok-eşlilik olaylarında değil de, giderek dörder, üçer, ikişer, boşanmalarda artış olmuştur? Çünkü sahabe bunu çok-eşliliğe teşvik olarak anlamamıştır. Bilakis, çoğu zaten çok-eşliydi. Yani çok-eşli olmaktan çekinen yoktu ki üstüne üstlük bunu teşvik için ayet gelsin. Zaten öyleydi çoğu…
Tam tersi "Cenab-ı Hak bu kadar çok-eşli olmamızı istemiyor, az eşli olmamızı, hatta teke kadar indirmemizi; bizim için hayırlı olanın bu olduğunu söylüyor" diye anlamışlar ve dörder, üçer, ikişer, bire kadar… azaltmak suretiyle evliklerini sürdürmüşlerdir.
Bunu "dörde kadar" izin olarak anlayan da olmuştur. Lakin bir emir veya ruhsat değil, bire kadar indirme tavsiyesi vardır.Demek ki ayetin sevk yönü, çok-eşliliği teşvik değil; çok-eşlilikten sakındırma, en azından dörde, üçe, ikiye hatta sonuçta "teke" indirme yönündedir. Yani genellikle tek-eşli evliliklerin olduğu bir toplumda giderek ikiye, üçe, dörde kadar çoğalma değil; zaten çok-eşliliğin yaygın olduğu bir toplumda giderek dörde, üçe, ikiye hatta bire kadar azaltma amaçlanmaktadır...
Ayetin sonundaki [zalike edna taulu] ifadesinin çoğu meallerde geçtiği gibi "Arzularınızın çoğalıp taşmaması (azmamanız) için bu daha uygundur" değil; "Eşlerinizi çoğaltıp artırarak haksızlıklara yol açmamanız için bu daha uygundur" şeklinde okumak bu nedenle bağlama uygun düşmektedir
Görüldüğü gibi Kuran'ın bu ayetini "çok-eşliliğe ruhsat" hatta "teşvik" olarak anlayanlar yanılıyorlar. Burada ruhsat verildiği filan yoktur. Çünkü konu erkeklerin tek-eşle yetinememe sorununu çözmeye yönelik değildir. Zaten böyle bir sorun da yoktur. Ayetin ilk muhatapları zaten bol bol evlenmişlerdi. Bu ayet indiğinde zaten sahabelerin çoğu çok-eşliydi.
Yani ortada dullar ve yetimler kalmış da, bunları ne yapacağız diye sahabe kara kara düşünmüş de, ayet imdatlarına yetişerek onlara çokeşlilik yolunu açmış değildir. Bunlar zaten yapılmıştır. Ortada kalan dullar ve yetimlerle zaten evlenilmiştir. "Arap" bunu zaten yapmaktadır. Ayet bunlar yapıldıktan sonra geliyor ve bunların yarattığı sorunları çözmeye yöneliyor.
Demek ki üzerinde titrenen, erkeklerin "tek-eşle nasıl yetinecekleri" sorunu değil; kadınların, öksüzlerin, yetimlerin, kimsesizlerin, ezilenlerin, mağdurların sorunlarının nasıl çözüleceğidir. Yani hak ve adalet sorunudur. Kur'an bunu gördüğü an âdeta otomatikman harekete geçen virüs programı gibi çalışıyor ve her şeyde ısrarla bunu arıyor. Kuran'ın bu ruhunu anlamayanlar, tabiî ki ellerini sıvazlayarak çok-eşliliğe "ruhsat" yorumları yapacaklardır.
Şu halde çok-eşlilik ne Allah'ın bir emri, ne de verdiği bir ruhsattır. Ruhsat sıkışana verilir. Buradaki sıkışma tek-eşle yetinemiyor olmalarından kaynaklanan bir "erkek sıkışması" değildi. Bilakis mallarının çok-eşli olanlarca yenmesinden kaynaklanan bir "yetim sıkışması" idi.
Allah (cc) erkeklerin "uçkuru" için ayet indirmedi, yetimlerin "hakkı" için ayet indirdi!
Kur'an ayetleri ile sabit olduğu için, bize örnek olacak olan Kur'an'ın o dönemdeki muhataplarının çokeşlilik yapmış olmaları değil; bugün çok-eşli isek teke varıncaya kadar azaltmadır; dinden olan budur.…
Yani çokeşlilik ayetinin (Nisa:3) muhatabı bugün tekeşliler değil; hala varsa çokeşlilerdir
Yararlanılan kaynak:
1- ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ: İslamda Sübyanla Evlilik, Çok-eşlilik ve Kadın Dövme
2- Kur'an-ı Kerim Meali, Yaşar Nuri Öztürk
Öncelikle belirtmek gerkir ki, İslamiyet öncesi arap toplumunda evlilik kurumu yoktur.. Bir gece birinin eşi olan diğer gece başka birinin eşi olabiliyordu.. Çok zengin olan kabile reislerinin ise, sayıları onlarla ifade edilen haremleri vardı...
Kadının bu anlamda araplarda yeri ve hiçbir degeri yoktu.. alınan satılan ve bazende diri diri gömülen idi..
İşte Peygamber Hakk emriyle kadının adının bile olmadığı bir dönemde evlilik kurumunu getirdi. Nikah böyle bir ortamda var oldu...
Şimdi Bu girizgah bölümünden sonra ilgili ayeti ve hangi olay yada durum üzerine indiğini inceleyelim...
Yapılan açıklamalardan göreceksiniz ki Kur'an çok eşliliği değil, eğer hala varsa çok eşliliği Tek indirmeyi emreder... Ve yetimlerin öksüzlerin korumayı buyurur..
İsmişah! Bismişah Allah Allah...
Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...
Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...
"...Yetimlerin mallarını verin.Temizi murdara değişmeyin.Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.Bu büyük bir günahtır...Öksüzlere haksızlık yapmaktan korkuyorsanız hoşlandığınız kadınlardan dörder, üçer ikişer evlenin; eğer haksızlık yapmaktan korkuyorsanız tek, ya da sahibi olduğunuz esir kadınlardan birisi ile evlenin. Bu, ilâve yapıp durmamanız bakımından daha hayırlıdır." (Nisa; 4/3)
Öncelikle Degerli canlar Kur'an'ın indiği dönemde çok eşlilik vardı.. ve Peygamber bu durumdan hoşnutta değildi.. Nitekim Hakk Emriyle Mevcut durum önce 4-3 üçe ve daha hayırlısı olduğu için tek eşle evlilik Kur'anda emredildi
Nitekim, Zamanın Sahabeleri bu ayeti şöyle anlamıştır:
"Cenab-ı Hakk çok eşli olmamızın haksızlıklara yol açmasından rahatsız; azaltmamızı, hatta teke kadar indirmemizi istiyordu."
Bunun böyle olduğunu anlamak için "nuzül ortamına" yani arka plana gidelim ve ortamı biraz tasvir edelim..
Kuran'ın ilk hitap ettiği toplum, daha çok ekvator kuşağı ikliminde görüldüğü gibi "poligaminin" (çokeşlilik) yaygın olduğu bir toplumdu. Kadınların durumu çok kötüydü. Alınıp satılıyorlar, bırakın mirastan pay almayı kendilerine mirasçı olunuyordu. Boşanmış bir kadının üzerine paltosunu (gömleğini, entarisini, şalvarını) atan erkek onu "kapatmış" sayıyordu. Bırakın şahitliği, evlenirken de boşanırken de onlara bir şey sormak zûl addediliyordu. Onlarla evlenmenin ve boşanmanın sınırı yoktu.
Mekkedeki 7-8 büyük tefeci bezirgan (Kâbe çetesi) şehrin kaderine el koymuştu. Kâbe'nin arka sokaklarında lüks genelevleri işletiyorlardı. Gariban Mekkelilere faizle borç veriyorlar, ödeyemeyenin karısına kızına el koyuyorlardı. Onları açtıkları gayet lüks döşenmiş fuhuşhanelerde Yemen'den, Habeş'ten, Mısır'dan, İran'dan vs. gelen zengin tüccarlara sunuyorlardı. Kimi Mekkeliler de ileride bunların eline düşmesin diye çocuğu kız olunca diri diri toprağa gömüyordu. Bu şekilde Mekke'de insanlık dışı, vahşi bir düzen/iktidar (Yeda Ebu Lehep) vardı ve büyük bir dram yaşanıyordu
İşte Böyle bir ortamda nisa Suresi İndi... Dolaysıyla Ayeti doğru anlamak için Kur'an'ın ilk ilk muhataplarının bu ayetten sonra ne yaptıklarına bakmak gerekir:
Bütün rivayetler bu ayetten sonra sahabe arasında evlenme olaylarının ikişer, üçer, dörder "arttığını" değil tam tersi "azaldığını" göstermektedir. (Kurtubi, İbn Kesir, Razi).
Bu ayetten sonra neden çok-eşlilik olaylarında değil de, giderek dörder, üçer, ikişer, boşanmalarda artış olmuştur? Çünkü sahabe bunu çok-eşliliğe teşvik olarak anlamamıştır. Bilakis, çoğu zaten çok-eşliydi. Yani çok-eşli olmaktan çekinen yoktu ki üstüne üstlük bunu teşvik için ayet gelsin. Zaten öyleydi çoğu…
Tam tersi "Cenab-ı Hak bu kadar çok-eşli olmamızı istemiyor, az eşli olmamızı, hatta teke kadar indirmemizi; bizim için hayırlı olanın bu olduğunu söylüyor" diye anlamışlar ve dörder, üçer, ikişer, bire kadar… azaltmak suretiyle evliklerini sürdürmüşlerdir.
Bunu "dörde kadar" izin olarak anlayan da olmuştur. Lakin bir emir veya ruhsat değil, bire kadar indirme tavsiyesi vardır.Demek ki ayetin sevk yönü, çok-eşliliği teşvik değil; çok-eşlilikten sakındırma, en azından dörde, üçe, ikiye hatta sonuçta "teke" indirme yönündedir. Yani genellikle tek-eşli evliliklerin olduğu bir toplumda giderek ikiye, üçe, dörde kadar çoğalma değil; zaten çok-eşliliğin yaygın olduğu bir toplumda giderek dörde, üçe, ikiye hatta bire kadar azaltma amaçlanmaktadır...
Ayetin sonundaki [zalike edna taulu] ifadesinin çoğu meallerde geçtiği gibi "Arzularınızın çoğalıp taşmaması (azmamanız) için bu daha uygundur" değil; "Eşlerinizi çoğaltıp artırarak haksızlıklara yol açmamanız için bu daha uygundur" şeklinde okumak bu nedenle bağlama uygun düşmektedir
Görüldüğü gibi Kuran'ın bu ayetini "çok-eşliliğe ruhsat" hatta "teşvik" olarak anlayanlar yanılıyorlar. Burada ruhsat verildiği filan yoktur. Çünkü konu erkeklerin tek-eşle yetinememe sorununu çözmeye yönelik değildir. Zaten böyle bir sorun da yoktur. Ayetin ilk muhatapları zaten bol bol evlenmişlerdi. Bu ayet indiğinde zaten sahabelerin çoğu çok-eşliydi.
Yani ortada dullar ve yetimler kalmış da, bunları ne yapacağız diye sahabe kara kara düşünmüş de, ayet imdatlarına yetişerek onlara çokeşlilik yolunu açmış değildir. Bunlar zaten yapılmıştır. Ortada kalan dullar ve yetimlerle zaten evlenilmiştir. "Arap" bunu zaten yapmaktadır. Ayet bunlar yapıldıktan sonra geliyor ve bunların yarattığı sorunları çözmeye yöneliyor.
Demek ki üzerinde titrenen, erkeklerin "tek-eşle nasıl yetinecekleri" sorunu değil; kadınların, öksüzlerin, yetimlerin, kimsesizlerin, ezilenlerin, mağdurların sorunlarının nasıl çözüleceğidir. Yani hak ve adalet sorunudur. Kur'an bunu gördüğü an âdeta otomatikman harekete geçen virüs programı gibi çalışıyor ve her şeyde ısrarla bunu arıyor. Kuran'ın bu ruhunu anlamayanlar, tabiî ki ellerini sıvazlayarak çok-eşliliğe "ruhsat" yorumları yapacaklardır.
Şu halde çok-eşlilik ne Allah'ın bir emri, ne de verdiği bir ruhsattır. Ruhsat sıkışana verilir. Buradaki sıkışma tek-eşle yetinemiyor olmalarından kaynaklanan bir "erkek sıkışması" değildi. Bilakis mallarının çok-eşli olanlarca yenmesinden kaynaklanan bir "yetim sıkışması" idi.
Allah (cc) erkeklerin "uçkuru" için ayet indirmedi, yetimlerin "hakkı" için ayet indirdi!
Kur'an ayetleri ile sabit olduğu için, bize örnek olacak olan Kur'an'ın o dönemdeki muhataplarının çokeşlilik yapmış olmaları değil; bugün çok-eşli isek teke varıncaya kadar azaltmadır; dinden olan budur.…
Yani çokeşlilik ayetinin (Nisa:3) muhatabı bugün tekeşliler değil; hala varsa çokeşlilerdir
Yararlanılan kaynak:
1- ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ: İslamda Sübyanla Evlilik, Çok-eşlilik ve Kadın Dövme
2- Kur'an-ı Kerim Meali, Yaşar Nuri Öztürk
-
- Mesajlar: 469
- Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00
Nisa Suresi Ayet 34 ve kadına şiddet Kur'an da var mı*
Degerli Canlar,
Sünni/Şii Ulema, Nisa Suresi'nin 34 ayetini yanlış tercüme ve tefsir ederek, Erkeklerin kadınlardan daha üstün olduğunu hatta sözlerini dinlemediklerinde dövülebileceklerini bile ileri sürerler...
Şimdi Nisa Suresi'nin Sünni/Şii çevirisini ve Yorumunu sunlım..
".....Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır.Serkeşlik etmelerinde endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa onların aleyhine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce'dir, Büyük'tür....." (Nisa/34)
1- Öncelikle Ayetin sünni çevirisinde geçen üstünlük ifadesi, erkeklerin despot bir hakimiyetini, kadınlar üzerine mutlak hükümranlığını ifade etmez...
2- Ayetin Arapça metninde geçen, "ق وام : KAVVAM" Tabiri, üstünlüğü ve mutlak hükümranlığı değil, koruyucu, gözetici; bakan, yiyecek ve ihtiyaçlarını gideren... anlamlarına gelmektedir... Dolayısıyla yüce Allah, Erkeklerin kadınların tüm istek ve ihtiyaçlarını karşılamalarını yerine getirmelerini farz kılmıştır...
3- Yine sünni/şii çevirideki "....İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler..." şeklindeki ifadeninde Kur'ani olmadığını belirmek gerekir...
ص الحات (salihat) : dürüst, erdemli
قانت ات (kanitat) : itaatkar, itaatli...
Öncelikle "..dürüst ve erdemli kadınlar, itiatkar kadınlar..." ifadesindeki İtaat kadının erkeğe mutlak itaatı ve boyun eğmesi değil.. kadının Yüce Allah'a taat ve boyun eğmesi anlamındadır..
ص الحات (salihat);... قانت ات (kanitat) : İfadeleri Kur'an-ı Kerim'in ,birçok yerde geçiyor (3:17, 33:35, 39:9, 2:117) ve her zaman Allah’a itaat için kullanılmış.... Bu İfadeleri Kadınların erekeğe itaati olarak yorumlayanlar. erkek egemen cahiliye arabı geleneğinden kaynaklanmaktadır.. kesinlikle Kur'ani değil.. geleneksel. ve arap/Fars kültürüdür....
Nitekim Nisa Suresi'nin... devam eden ayeti.. Bu itaatin ve saygının Erkeğe değil.. bizzat Allah'a olduğunu ortaya koyar..
“....Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar...” bu saygının Allah’a olduğunun açık bir kanıtıdır....
".....Sadakatsizlik (NÜŞHÜZ kökü NEŞEZE *2) ve iffetsizliklerinden korktuğunuz
kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden
çıkarın/dövün (DaRaBe *3)! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine
başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür..... Sünni/şii Kur'an çevirisi"
1- Öncelikle Ayetin orjinal halinde dövün kelimesi bulunmaz... Ayet açıkça.. kadınlar tarafından terk edilen erkeklerin, sadakatsizlikle suçlanan kadınlara nelerin yapılabileceğinden bahseder..
Ayetin orjinalinde geçen..".NÜŞHÜZ,NEŞEZE." ifadeleri terkedilmeyi ifade eder... Vurma Dövme olarak tercüme edilen
ضرب (DRB): kelimesi ise....vurmak anlamı dışında...iyileştirmek, örnek olarak göstermek, gitmek, seyehate çıkmak, kurtulmak, vazgeçmek, örtmek, karşılaştırmak, yola çıkmak, ayrılmak...
Anlamlarına da gelmesine karşın Sünni ve şiiler kelimeyi dövme olarak çevirirler...
Oysaki Yüce Allah bir çok Ayetinde kızgınlığı öfkeyi, yasaklar Gerçek inanların böyle olamacağını söyler...
03:134 O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta nafaka verenler, kızdıklarında öfkelerini
yutanlar ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah, iyilik edenleri sever.
30:21 Yine sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratması ve aranızda
bir SEVGİ ve bir ESİRGEME yapması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda
düşünecek bir kavim için ibretler vardır....
Bu açıklamalar doğrultusunda Nisa suresi Ayet 34'ün Doğru çevirisi şu şekilde olmalıdır..
Ayetin doğru çevirisi:
04.34 ".....Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar (KAVVAM *1). Şundan ki, Allah, insanların
bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır.
ERDEMLİ KADINLAR (Allah’A) İTAATKARDIR; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi,
gizliliği gereken şeyi korurlar. TERKEDİŞİNDEN (NÜŞHÜZ kökü NEŞEZE *2) korktuğunuz
kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet ONLARDAN
AYRILIN / ONLARI BIRAKIN (DaRaBa *3)! Size uyarlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol
aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür
Erkekler kadınları gözetleyip kollayıcı
Erkekler daha güçlü, hem iradeli kılındı.
Bazı yönlerde Tanrı erkeği üstün kıldı
Bazı yönlerde ise, kadını üstün kıldı.
İnsanların gerçekten en büyük üstünlüğü
Paylaşmak isteğidir. Bütün sahip olacağı
İyiliksever kadınlar mütevazi olurlar
Tanrı buyruğuyla, sınırlarını korurlar.
Size karşı isyanla Terk etmelerini
Eğer istemezseniz gazap etmelerini
Usulünce, güzel konuşun onlar ile
Yatağa zorlamayın, rahat bırakın böyle
İstemedikleri an uzak duracaksınız
Siz kendi hallerine onları bırakınız
Eğer size uymazlar ise onlara zulm etmeyin
Kullanıp sömürmeye asla yol aramayın
Kuşkusuz Tanrı ALİ, hem de KEBİR'dir. bilin
O, Yüceler yücesi, vasfa hiç gelmez bilin......"
Allah Eyvallah..
Yararlanılan kaynak: İbrahim Yılmaz, Büyük Kandırmaca ve Gerçek İslam
Sünni/Şii Ulema, Nisa Suresi'nin 34 ayetini yanlış tercüme ve tefsir ederek, Erkeklerin kadınlardan daha üstün olduğunu hatta sözlerini dinlemediklerinde dövülebileceklerini bile ileri sürerler...
Şimdi Nisa Suresi'nin Sünni/Şii çevirisini ve Yorumunu sunlım..
".....Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı, erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır.Serkeşlik etmelerinde endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa onların aleyhine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce'dir, Büyük'tür....." (Nisa/34)
1- Öncelikle Ayetin sünni çevirisinde geçen üstünlük ifadesi, erkeklerin despot bir hakimiyetini, kadınlar üzerine mutlak hükümranlığını ifade etmez...
2- Ayetin Arapça metninde geçen, "ق وام : KAVVAM" Tabiri, üstünlüğü ve mutlak hükümranlığı değil, koruyucu, gözetici; bakan, yiyecek ve ihtiyaçlarını gideren... anlamlarına gelmektedir... Dolayısıyla yüce Allah, Erkeklerin kadınların tüm istek ve ihtiyaçlarını karşılamalarını yerine getirmelerini farz kılmıştır...
3- Yine sünni/şii çevirideki "....İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler..." şeklindeki ifadeninde Kur'ani olmadığını belirmek gerekir...
ص الحات (salihat) : dürüst, erdemli
قانت ات (kanitat) : itaatkar, itaatli...
Öncelikle "..dürüst ve erdemli kadınlar, itiatkar kadınlar..." ifadesindeki İtaat kadının erkeğe mutlak itaatı ve boyun eğmesi değil.. kadının Yüce Allah'a taat ve boyun eğmesi anlamındadır..
ص الحات (salihat);... قانت ات (kanitat) : İfadeleri Kur'an-ı Kerim'in ,birçok yerde geçiyor (3:17, 33:35, 39:9, 2:117) ve her zaman Allah’a itaat için kullanılmış.... Bu İfadeleri Kadınların erekeğe itaati olarak yorumlayanlar. erkek egemen cahiliye arabı geleneğinden kaynaklanmaktadır.. kesinlikle Kur'ani değil.. geleneksel. ve arap/Fars kültürüdür....
Nitekim Nisa Suresi'nin... devam eden ayeti.. Bu itaatin ve saygının Erkeğe değil.. bizzat Allah'a olduğunu ortaya koyar..
“....Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar...” bu saygının Allah’a olduğunun açık bir kanıtıdır....
".....Sadakatsizlik (NÜŞHÜZ kökü NEŞEZE *2) ve iffetsizliklerinden korktuğunuz
kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden
çıkarın/dövün (DaRaBe *3)! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine
başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür..... Sünni/şii Kur'an çevirisi"
1- Öncelikle Ayetin orjinal halinde dövün kelimesi bulunmaz... Ayet açıkça.. kadınlar tarafından terk edilen erkeklerin, sadakatsizlikle suçlanan kadınlara nelerin yapılabileceğinden bahseder..
Ayetin orjinalinde geçen..".NÜŞHÜZ,NEŞEZE." ifadeleri terkedilmeyi ifade eder... Vurma Dövme olarak tercüme edilen
ضرب (DRB): kelimesi ise....vurmak anlamı dışında...iyileştirmek, örnek olarak göstermek, gitmek, seyehate çıkmak, kurtulmak, vazgeçmek, örtmek, karşılaştırmak, yola çıkmak, ayrılmak...
Anlamlarına da gelmesine karşın Sünni ve şiiler kelimeyi dövme olarak çevirirler...
Oysaki Yüce Allah bir çok Ayetinde kızgınlığı öfkeyi, yasaklar Gerçek inanların böyle olamacağını söyler...
03:134 O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta nafaka verenler, kızdıklarında öfkelerini
yutanlar ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah, iyilik edenleri sever.
30:21 Yine sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratması ve aranızda
bir SEVGİ ve bir ESİRGEME yapması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda
düşünecek bir kavim için ibretler vardır....
Bu açıklamalar doğrultusunda Nisa suresi Ayet 34'ün Doğru çevirisi şu şekilde olmalıdır..
Ayetin doğru çevirisi:
04.34 ".....Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar (KAVVAM *1). Şundan ki, Allah, insanların
bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır.
ERDEMLİ KADINLAR (Allah’A) İTAATKARDIR; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi,
gizliliği gereken şeyi korurlar. TERKEDİŞİNDEN (NÜŞHÜZ kökü NEŞEZE *2) korktuğunuz
kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet ONLARDAN
AYRILIN / ONLARI BIRAKIN (DaRaBa *3)! Size uyarlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol
aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür
Erkekler kadınları gözetleyip kollayıcı
Erkekler daha güçlü, hem iradeli kılındı.
Bazı yönlerde Tanrı erkeği üstün kıldı
Bazı yönlerde ise, kadını üstün kıldı.
İnsanların gerçekten en büyük üstünlüğü
Paylaşmak isteğidir. Bütün sahip olacağı
İyiliksever kadınlar mütevazi olurlar
Tanrı buyruğuyla, sınırlarını korurlar.
Size karşı isyanla Terk etmelerini
Eğer istemezseniz gazap etmelerini
Usulünce, güzel konuşun onlar ile
Yatağa zorlamayın, rahat bırakın böyle
İstemedikleri an uzak duracaksınız
Siz kendi hallerine onları bırakınız
Eğer size uymazlar ise onlara zulm etmeyin
Kullanıp sömürmeye asla yol aramayın
Kuşkusuz Tanrı ALİ, hem de KEBİR'dir. bilin
O, Yüceler yücesi, vasfa hiç gelmez bilin......"
Allah Eyvallah..
Yararlanılan kaynak: İbrahim Yılmaz, Büyük Kandırmaca ve Gerçek İslam
-
- Mesajlar: 469
- Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00
Halife Ömer,İmam Ali'nin Kızıyla Evlenmiş YALANI
Alevilikle ilgili birçok yalan yanlış haber verilmekte.. insanlar kandırılmakta.. şimdi bu yalanlardan birisini daha deşifre etmek için aşağıdaki yazıyı sizlere sunuyorum.
"....
-- İnandıkları ama hiçbir doğruluğu olmayan sahte rivayetlerden biriside, Halife Ömer İmam Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'ü almış.. Halbuki 40 yaşına kadar Peygambere karşı durmuş.. Hatta kılıç kaldırmıştır..
Fakat bu isteğine nail olamamıştır.. Çünkü Şahı Merdan gibi Tanrı arslanı korkusu bu isteğinin yerine gelmesine engel olmuştur.. İmam Ali'nin kızını vermesi mümkün müdür? Madem evlendiler çocuklarının adları nedir?
-- Halife Ömer'in doğumu 591 dir..
İmam Ali'nin doğumu 598'dir. Fark 7 yaş
İmam Ali Hz. Fatime-tüz zehra evliliği 623 yılında olmuştur.. Yani halife Ömer'in doğumundan 32 yıl sonra evlenmişlerdir..
-- Ümmü Gülsüm'ün doğumu 627 yıllarına tekamul etmektedir..
-- Yani Ümmü Gülsüm doğduğunda yine halife Ömer 36 yaşında
İşin ilginç yanı Ömer Ümmü Gülsüm'den 36 yaş büyük.. Sizce bu ahlaka uyar mı o pak ve Alemlere örnek olacak Ehlibeyt evlatları kendisinden 36 yaş büyük hemde zamanında islam düşmanlığı yapmışlarla evlenebilir mi... Kimin ahlakıdır bu ! ! !
-- Ümmü Gülsüm'ün 17 yaşında evlendiğini farz edelim.. Bu durumda halife Ömer 53 yaşında evleniyor... Komediye Bakın Halife Ömer de 53 yaşında dünyadan göçüyor.. Yani evlenmeden maalesef ölüyor ! ! Ben mantık olarak bir türlü evlendiremedim.... Sahte ilimlerle dolu olan emevi anlayışına lanet ediyorum....
-- Gayri yorumları değerli forum sakinlerine bırakıyorum..."
NOT. YAZI ALINTIDIR.. Horasan Nicli arkadasın, http://forum.gercekilim.com/showthread.php?t=675, sitesindeki yazısı
"....
-- İnandıkları ama hiçbir doğruluğu olmayan sahte rivayetlerden biriside, Halife Ömer İmam Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'ü almış.. Halbuki 40 yaşına kadar Peygambere karşı durmuş.. Hatta kılıç kaldırmıştır..
Fakat bu isteğine nail olamamıştır.. Çünkü Şahı Merdan gibi Tanrı arslanı korkusu bu isteğinin yerine gelmesine engel olmuştur.. İmam Ali'nin kızını vermesi mümkün müdür? Madem evlendiler çocuklarının adları nedir?
-- Halife Ömer'in doğumu 591 dir..
İmam Ali'nin doğumu 598'dir. Fark 7 yaş
İmam Ali Hz. Fatime-tüz zehra evliliği 623 yılında olmuştur.. Yani halife Ömer'in doğumundan 32 yıl sonra evlenmişlerdir..
-- Ümmü Gülsüm'ün doğumu 627 yıllarına tekamul etmektedir..
-- Yani Ümmü Gülsüm doğduğunda yine halife Ömer 36 yaşında
İşin ilginç yanı Ömer Ümmü Gülsüm'den 36 yaş büyük.. Sizce bu ahlaka uyar mı o pak ve Alemlere örnek olacak Ehlibeyt evlatları kendisinden 36 yaş büyük hemde zamanında islam düşmanlığı yapmışlarla evlenebilir mi... Kimin ahlakıdır bu ! ! !
-- Ümmü Gülsüm'ün 17 yaşında evlendiğini farz edelim.. Bu durumda halife Ömer 53 yaşında evleniyor... Komediye Bakın Halife Ömer de 53 yaşında dünyadan göçüyor.. Yani evlenmeden maalesef ölüyor ! ! Ben mantık olarak bir türlü evlendiremedim.... Sahte ilimlerle dolu olan emevi anlayışına lanet ediyorum....
-- Gayri yorumları değerli forum sakinlerine bırakıyorum..."
NOT. YAZI ALINTIDIR.. Horasan Nicli arkadasın, http://forum.gercekilim.com/showthread.php?t=675, sitesindeki yazısı
-
- Mesajlar: 469
- Kayıt: 19 Haz 2009, 10:00
İbadette Kadın Erkek Birlikteliği
hz. Muhammed Döneminde olduğu gibi Aleviler kadın ve erkek birlikteibadet yaparlar..
Aynen "ELEST-Ü BEZM" ( RUHLARIN VERİLDİĞİ) ikrar anında olduğu gibi ( A'raf Suresi ayet 172)
Aynen kabe'yi kadın-erkek karışık tavaf eden hacılar gibi... Kabe'nin etrafında kılanan kadın erkek karışık halka namazı gibi..
ve tabiki Nefs ile kişiliğin, ruhla bedenin, içteki erkek ve dişinin uzalştığı, barış içinde yaşadığı sonsuluk gibi..
Ruhun dişisi erkeği yoktur.. cem evlerinde ibadetler ruhanidir.. orada nefsani duygulara yer yoktur.. Orası er meydanı değil, "Er-bacı" meydanıdır..
Kadın-erkek birlikte ibadet olurmu? diyenlere Hoca Ahmet Yesevi; bir hokka içine pamukla ateşi koyup gönderir.. Piri Horasan Yesevi hazretleri şu mesajı verir:
"... kamil insanların meclisinde, kadınlarla-erkekler bir arada bulunsa bile, onlar her türlü nefsani arzu ve isteklerden arınmış olduklarından, bir arada olamlarında sakınca yoktur.."
Hz. mevlana da, kadın erkek-semah edenlere laf atanlara şöyle cevap verdi:
"... Selavat verip duruyorsun ona, Muhammed Mustafa'nın temizliğinden sende ne var.. ona bak.."
diye buyurdu..
Erekkelik dişilik sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
Hacı Bektaş-ı Veli
Kur'an-ı kerim:
".. Mü'min erkelerle Mü'min kadınlar biribirinin kardeşidir " buyurdu...
İşte o Mü'minlerin, cemlerimizde birlikte ayağa kalkışı, ruhtaki uyanan enerjinin dışa vurumudur..
cemlerde can birliği esastır, cinsiyet gözetilmez, ten ile değil, can ile ibadet edilir.
Kalmaz ayruk bularda lezzet-i nefs
Mihnete kalbolur muhabbeti nefs
Er-ü avrat biribirin bilmez
Bu ne sırdır bu sırra akıl ermez
E. Çelebi
kaynak.
1-Ali Rıza uğurlu, Aşk-ı Muhabbet, s.102
Aynen "ELEST-Ü BEZM" ( RUHLARIN VERİLDİĞİ) ikrar anında olduğu gibi ( A'raf Suresi ayet 172)
Aynen kabe'yi kadın-erkek karışık tavaf eden hacılar gibi... Kabe'nin etrafında kılanan kadın erkek karışık halka namazı gibi..
ve tabiki Nefs ile kişiliğin, ruhla bedenin, içteki erkek ve dişinin uzalştığı, barış içinde yaşadığı sonsuluk gibi..
Ruhun dişisi erkeği yoktur.. cem evlerinde ibadetler ruhanidir.. orada nefsani duygulara yer yoktur.. Orası er meydanı değil, "Er-bacı" meydanıdır..
Kadın-erkek birlikte ibadet olurmu? diyenlere Hoca Ahmet Yesevi; bir hokka içine pamukla ateşi koyup gönderir.. Piri Horasan Yesevi hazretleri şu mesajı verir:
"... kamil insanların meclisinde, kadınlarla-erkekler bir arada bulunsa bile, onlar her türlü nefsani arzu ve isteklerden arınmış olduklarından, bir arada olamlarında sakınca yoktur.."
Hz. mevlana da, kadın erkek-semah edenlere laf atanlara şöyle cevap verdi:
"... Selavat verip duruyorsun ona, Muhammed Mustafa'nın temizliğinden sende ne var.. ona bak.."
diye buyurdu..
Erekkelik dişilik sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
Hacı Bektaş-ı Veli
Kur'an-ı kerim:
".. Mü'min erkelerle Mü'min kadınlar biribirinin kardeşidir " buyurdu...
İşte o Mü'minlerin, cemlerimizde birlikte ayağa kalkışı, ruhtaki uyanan enerjinin dışa vurumudur..
cemlerde can birliği esastır, cinsiyet gözetilmez, ten ile değil, can ile ibadet edilir.
Kalmaz ayruk bularda lezzet-i nefs
Mihnete kalbolur muhabbeti nefs
Er-ü avrat biribirin bilmez
Bu ne sırdır bu sırra akıl ermez
E. Çelebi
kaynak.
1-Ali Rıza uğurlu, Aşk-ı Muhabbet, s.102
-
- Mesajlar: 383
- Kayıt: 13 May 2009, 03:47
- Konum: Hatay'lıyız Hak Muhammed Ali'ye Can feda'yız
Re: Kur'an da Kadın Ayetleri ve Batıni Yorumlar
bak iste burdan bektasi oldugun belli oldu bektasi de saygi duyalim ama Alevi gibi yuce bir isme takilip kalma kardesim ayrica ibadette kadin ve erkek olmaz kadinin yeri faklidir erkeginde yeri farklidir o senin dedigin belki ruh aleminde olabilir ama dunya aleminde olmaz kardesim
LA İLAHE İLLALLAH (celle celelehu) - MUHAMMEDEN (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) RESULULLAH - ALİYYEN (aleyhisselam) EMİR-EL MÜ'MİNİN VELİYULLAH -(KURTULUŞ YOLU) Allah (c.c) Hz.MUHAMMED (s.a.a.v) Hz.12 HAK İMAMLAR (a.s)
-
- Mesajlar: 1745
- Kayıt: 05 May 2008, 22:02
Re: İbadette Kadın Erkek Birlikteliği
[quote="Dede-baba"]Aynen kabe'yi kadın-erkek karışık tavaf eden hacılar gibi... Kabe'nin etrafında kılanan kadın erkek karışık halka namazı gibi..
pinokyo yokluğumda
yine bilgi kirliliğini her yana serpmişsin ya tutarsa diye
yine uydurma ve çarpıtmalara devam ediyorsun
kabedeki namaza halka namazı diyen bir tane ehli beyt kaynağı göster bakalım gösterebilecekmisin?
Hz. mevlana da, kadın erkek-semah edenlere laf atanlara şöyle cevap verdi:
"... Selavat verip duruyorsun ona, Muhammed Mustafa'nın temizliğinden sende ne var.. ona bak.."[/color][/b]
diye buyurdu..
pinokyo dedebaba efendi mevlana bunu hangi kitabının hangi sayfasında yazmış?
Erekkelik dişilik sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
Hacı Bektaş-ı Veli
Hacı bektaşın hangi kitabında bu dörtlük var?
seni kaç kere azarlamadımmı atma diye uydurma diye neden bu huyundan vazgeçmiyorsun?
pinokyo yokluğumda
yine bilgi kirliliğini her yana serpmişsin ya tutarsa diye
yine uydurma ve çarpıtmalara devam ediyorsun
kabedeki namaza halka namazı diyen bir tane ehli beyt kaynağı göster bakalım gösterebilecekmisin?
Hz. mevlana da, kadın erkek-semah edenlere laf atanlara şöyle cevap verdi:
"... Selavat verip duruyorsun ona, Muhammed Mustafa'nın temizliğinden sende ne var.. ona bak.."[/color][/b]
diye buyurdu..
pinokyo dedebaba efendi mevlana bunu hangi kitabının hangi sayfasında yazmış?
Erekkelik dişilik sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
Hacı Bektaş-ı Veli
Hacı bektaşın hangi kitabında bu dörtlük var?
seni kaç kere azarlamadımmı atma diye uydurma diye neden bu huyundan vazgeçmiyorsun?
-
- Mesajlar: 3381
- Kayıt: 26 Ara 2006, 22:16
- Konum: Meşhedi313
Re: Kur'an da Kadın Ayetleri ve Batıni Yorumlar
Serbest ölçüde şiir geleneği sonradan çıkmıştır.Erekkelik dişilik sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
Bu dörtlüğü şayet hacı bektaş yazmışsa o zaman ölçülü olması gerekirdi.
Ama sizin bu şiirinizdeki hece sayıları şöyle:
--------------17
--------------13
--------------13
--------------13
Ayrıca "görüş" sözcüğü cumhuriyetle birlikte kullanılmaya başlanmış bir kavramdır.
Ayrıca bu dörtlüğün dili, üslubu o dönem üslubuna hiç benzemiyor:
Güzel atmış kim atmışsa ama biraz ÖLÇÜLÜ ATSAYMIŞ YA
nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .
noktayı koyacak olan sensin anlasana
. . .