2- Kur'anî Deliller:
Kur'an'ın bir çok ayetinden açık bir şekilde anlaşılan şudur ki ölümden sonra yeniden bir dönüş kesinlikle söz konusu değildir. İşte bunlardan birkaç örnek:
"Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder; * Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır." (Mu'minun Suresi, Ayet 99-100)
Görüldüğü gibi kafirlerin veya bazı günahkarların "Ya Rabbi bizi bir kere daha dünyaya geri çevir" istekleri açık bir şekilde reddedilmekte ve Kıyamet gününe kadar "Berzah" dediğimiz ruhlar aleminde kalacakları ifade edilmektedir.
Öncelikle Müminin suresi 99-100. Ayetlerden bahsedelim: orada bahsedilen berzah alemi yani iki şeyin arasındaki engel.
Yaşar Nuri Öztürk “kur’an’daki İslam” kitabın da bakın neler yazmış.
“S- 99-100 ve 105-108. ayetlerde reenkarnasyonun mümkün olmayacağına ilişkin deliller mi vardır.
C-
Bu ayetlerde dünyaya tekrar geri dönmek isteyenlere ret cevabı verildiği söyleniyor. Ancak bu, reenkarnasyonun hiç olmadığına değil, sürekli dünyaya geri gidip açığını kapatmak isteyenlerin bu isteklerinin reddedildiğine delildir. Elbetteki dünyaya tekrar dönmemesine karar verilenlerin bu yoldaki istekleri reddedilecektir. Ama bu onların daha önce reenkarne olmadıklarını veya başkalarının dünyaya tekrar gönderilmediğini ifade etmez; geri gelmenin herkes için kural olmadığını belgeler.
Kur’an, reenkarnasyonun herkes için mutlaka işleyen sürekli bir mekanizma olduğunu kabul etmekle birlikte bazı ruhların reenkarne olabileceklerini göstermektedir. Burada önemli olan nokta reenkarnasyon meselesini Hint sistemlerinde veya bazı çağdaş spirütüalatist anlayışlarda esas alınan haşir inancını inkar şekline büründürmemektir. Esasen İslam bilginleri çoğunluğunun reenkarnasyona bir çırpıda karşı çıkışlarının arkasında kur’an’ın haşir inancının zedelenmesi endişesi vardır. Onlar bu endişenin itişiyle reenkarnasyona delil olacak ayetleri parantez içi ilaveler yaparak veya acayip tevillere giderek anlam kaymalarına uğratmışlardır. Onların bu tavrına saygı duyabiliriz fakat kur’an’ın reenkarnasyonu toptan reddettiğini söyleyerek şunun bunun hatırı için kur’an’ın beyanlarını görmezlikten gelemeyiz.” Yaşar Nuri Öztürk “kur’an’daki İslam” s. 312
Şimdi diyeceksiniz ki Yaşar Nuri bizi bağlamaz. Bizi de bağlamaz ama teyit etmekte. Bu ayette bizim anladığımızı anlamakta.
Onun dışında berzah
“İnsanın öldükten sonra ilk ayak bastığı alem, berzah alemidir. Kıyamet kopuncaya kadar bu alemde kalacaktır.
Berzah kelimesi, Arapça bir kelime olup sözlükte, iki şeyin arasında vaki olarak, onların birbirlerine kavuşmalarına mani olan perde gibi engele denir.
İbn-i Manzur berzahı şöyle açıklıyor: "Berzah, iki şeyin arasında olan şeye denir. "Sihah" kitabında berzah iki şeyin arasını ayıran şey olarak açıklanmıştır. Ayrıca berzah, dünya ile ahiret alemi arasında kalan, öldükten mahşer gününe kadar olan duruma denir. O halde kim ölürse, berzah alemine girer." ( Lisan-ül Arap c. 3 s. 8 berzah kelimesi)
dediniz. Ok. Peki daha önce cennete girilmemdi? Kur’anı iyi okuyun.
“Al
lah, inkar edenlere, Nuh’un karısıyla Lut’un karısını misal veriyor: ikisi de Salih kullarımızdan iki kulun nikahı altında idiler. Onlara hainlik ettikleri için her ikisi onları Allah tarafından gelen azaptan kurtaramadı ve onlara: “ikinizde ateşe girenlerle beraber girin” denildi.” tahrim 10. Ateşe gerenlerle beraber girin diyor. Demek ki ateşe Nuh ve Lut (a.s) ların eşleri dışında daha öncede girenler var. Ve hala giriş devam etmektedir. Bu ateş nedir? Kabir azabı mı? Neden kabir azabıyla ilgili bu kadar çok büyük iddialar var olmasına rağmen bir tane ayet yok?
Peki bir ayet daha: Yasin suresi: 26, 27-
(Kavmi ise onu taşa tuttular ve öldürdüler de kendisine:) “Cennete gir!” denildi. (O da:) “Keşke Rabbimin bana mağfiret ettiğini ve beni ikrâm edilenlerden kıldığını kavmim bilselerdi!” dedi.” Bu ayette sultan Habib Neccar dan bahsediliyor. Direk cennete girmesi emri veriliyor ettiği duaya baktığınızda da keşke diyor “ikram edilenlerden kılındığımı kavmim bilseydi” diyor bu ayette bize cennete ilk giren kişinin Habib Neccar olmadığı göstermekte. O zaman nerede kabir hayatı? Nerde o berzah? Yoksa berzahtan kastedilen sizin düşündüğünüz şey olmayabilir mi????
Mu'min suresinde ise Fıravun ve kavmi hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Allah o mu'mini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun'un adamlarını ise, o kötü azab kuşattı. * Onlar, sabah akşam ateşe arzolunurlar. Kıyamet kopacağı gün de: "Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine tıkın!" (denilecektir)." (Mu'min, 45-46)
Görüldüğü gibi Firavun ve adamları, ölüp de berzaha girdikleri andan itibaren sabah akşam berzah azabına ki ruhlara yapılacak bir azaptır sunulacaklar; ta Kıyamet gününe kadar. Kıyamet olunca da en acı azaplara atılacaklar. Dolayısıyla ölümden sonra sürekli berzahta kalışları kesindir ve dünyaya dönüş diye bir şey söz konusu değildir. Firavun ve adamları örnek olarak zikredilmiştir ve olay onlara has bir şey değildir. Nitekim bir önceki ayette bütün kafirlerden bahsetmekteydi.
Bu ayete gelince aynen katılıyor ve iman ettiğimi belirtmek istiyorum; ama orada sabah akşam ateşe arz olunurlar derken sizin berzah, benim ise küçük azap dediğim hayvan bedenleridir. Hayvan bedenlerinde doğma olayına ilerde değineceğiz….
Yine A'raf suresinde şöyle buyurmaktadır:
"İlle onun te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldiği (verdiği haberler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler, yahut tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki eski yaptıklarımızdan başkasını yapalım?" Onlar, kendilerini zarara soktular ve uydurdukları şeyler kendilerinden saptı, kaybolup gitti." (A'raf, 53)
Görüldüğü gibi bu ve önceki ayetler açık bir şekilde reenkarnasyoncuları yalanlamaktadır. Çünkü onlar diyorlar ki ölenler asi, günahkar ve kafir bile olsalar geri dönecekler ki bir ceza olarak daha çetin ve zorluklarla dolu bir hayat dönemi geçirsinler. Oysa bu ayetler açık bir şekilde böyle bir dönüşün asla mümkün olmayacağını ifade ediyor!
Aşağıdaki ayetler de aynı hakikati vurgulamaktadır:
"Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir görsen! * Hayır, daha önce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan, yoksa geri çevrilselerdi yine menedildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar." (En'am, 27-28)
"Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, "Ne işte idiniz?" derler. Onlar da: "Biz yer yüzünde zayıf kimselerdik." derler. Melekler: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz ya?" derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir." (Nisa, 97)
"Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince: "İşte ben şimdi tevbe ettim." diyen kimselerin tevbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır." (Nisa, 18)
Görüldüğü gibi bu ayetler ölüm gelip çattığında kimseden tevbe kabul olmayacağını ve geri dönüp geçmişi telafi edemeyeceklerini açıkça vurgulamaktadır ki tamamen reenkarnasyoncuların iddiasına terstir.
Peki soru nereden nereye dönmek istiyorlar? Yada neyden neye dönmek istiyorlar?
Ne gördüler sizin kabir azabı dediğiniz berzah mı? bizim hayvan bedenleri dediğimiz berzah mı?
Bir insan ruhunun hayvan bedeninde doğamayacağına inananınız varsa da
… ebu basir’den, birinden (as) rivayetle; dedi ki: kendisine (sana ruhla ilgili sorular sorarlar. Deki ruh, rabbimin emrindendir.) ayetini sordum. Şöyle buyurdu: hayvanlarda ve insanlarda olandır. Dedim ki: peki o nedir? Buyurdu ki: o, melekût (melekler) âleminden, kudrettendir. Tefsir el-‘iyeşi c.2 s.318. Buharul envar, c. 58, s. 42. Hayvanda ve insanda olan ruh madem aynı o zaman bir insanın ruhunun hayvan bedeninde doğmasını doğal karşılayın….
Onun dışında bakın:
… mümin Tâk’ın ebu Hanife ile bir çok hikayesi vardır. Bunlardan biride şudur: ona bir gün, ey ebu Cafer rec’at’tan bahsediyorsun? (rec’at’in varlığını kabul ediyorsun anlamında) evet, cevabını alınca şöyle der: bana şu para kesenden beş yüz dinar borç ver eğer ikimiz dönersek o zaman sana borcumu öderim. Mümin Tâk ebu hanifeye derki: senden tekrar insan olarak döneceğine dair bir garanti isterim, nitekim bir maymun olarak dönmenden korkuyorum o zaman bana borcunu ödeyemezsin. Buharul envar, c. 53, s. 107.
Buradan da anlaşılıyor ki recat değiniz o olayda hayvan şeklinde doğacaklarda vardır….
İmam Rıza’dan (a.s), onun atalarından (a.s), onlar aracılığıyla da nakledilerek gelen rivayette, Peygamber (s.a.a), adamın birine “Ne çocuğun var?” diye buyurunca, adam, “Ey Resulullah, doğacaksa ya oğlan ya da kız çocuğu doğacak, kimi anasına benzeyecek, kimisi de babasına…” deyince, Peygamber (s.a.a) şöyle buyurur: “Böyle deme… Nutfe (sperm) rahimde oldukça Allah, nutfe ile Adem arasındaki tüm nesebi önüne koyar. ‘Hangi surette dilerse, seni o surette yaratır’ ayetini okumadın mı? Bu, seninle Adem ile senin aranızdaki (suretler) anlamına gelir”.
Ve denir ki, yaratılmışların arasında, hangi surette dilerse, seni o surette yaratır. Dilerse eşek suretinde, dilerse de, maymun suretinde.
İmam Cafer Sadık (a.s) da şöyle buyurmuştur: “Dilerse, seni bunlardan başka suretlerde de yaratır.”
Buharul Enver c.7 s.94.
Ve en önemlisi: hz. Ali Buyurdu ki:
“…Şayet isteseydim size, atalarınızın ve sizden öncekilerin daha önce nerede olduklarını kimden olduklarını, (şimdi) nerede olduklarını ve ne olduklarını (hangi şekle girdiklerini) haber ederdim. Ki onu özlüyor ve ona tekrar kavuşmak olmasına rağmen sizlerden kaç tanesi kardeşinin etini yemiştir ve babasının kafasıyla içmiştir…” Hafız Recep el-Bersi “Meşâriku Envâr’ül Yakîn Fî Esrâr Emir’ül Müminin” El-Hutab’un Nâdira Li Emir’ül Müminin s.34-40 Müesseset’ül Belâğ 1.Bas. Beyrut.
Evte hz. Ali (a.s) bu sözleri bile biizm için yeterlidir. Sonrasında şia istediği kadar yeniden doğuş yada tenasüh yok desin….
İşte bu bizdeki berzahtır. Bu konuda şiadan hadisler çok… Araştırana okuyana…
3- Hadislerden Deliller:
Hadislerden de iki tanesini örnek olarak vermekle yetiniyoruz:
Abbasî halifesi Me'mun Hz. İmam Rızaya "Tenasuha (reenkarnasyon) inananlar hakkında ne düşünüyorsunuz" diye sorduğunda, İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: "Kim tenasuha inanırsa, Allah'a kafir olmuş ve cennet ve cehennemi inkar etmiştir." (Bihar-ül Envar, c.4, s.375)
Bir başka hadiste ise şöyle buyurmuştur: "Kim tenasuha inanırsa kafirdir." (Bihar-ül Envar, c.4, s.375)
Zındıklardan birisi İmam Cafer-i Sadık (a.s)'a şöyle sordu: "Ruhun dünyaya dönüşüne inananlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu inanç nerden kaynaklanmaktadır ve delilleri nedir?"
İmam Sadık (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Bu ekole inananlar, bütün İlahi şeriatları ve dini hükümleri terk etmiş ve kendilerini dalaletlerle süslemişlerdir. Nefislerinin önünü nefsan şehvetler için açmışlardır. Diyorlar ki "Ne cennet vardır ne de cehennem, ne dirilme ne de Kıyamet! Her kesin kıyameti ruhunun bedenden ayrılışı ve bir başka bedene girmesidir. Eğer önceki dünyasında iyilik ehli idiyse, daha iyi bir vaziyet ve daha güzel bir beden ve daha yüksek bir dereceyle dönecektir. Ama eğer kötülük ehli imiş veya eğitilmemiş ve cahil kalmışsa, çalışan-zorluk çeken hayvanların veya çirkin sürüngenlerin bedenine girerek dünyaya dönecektir. Kendilerinden iddialarına delil istendiğinde, şaşırıp kalıyorlar ve bu bozuk inançlarına hiçbir delil getiremiyorlar ve her zaman hedef şaşırtmaya çalışıyorlar. Tevrat onları yalanlamış ve Kur'an onlara lanet etmiştir…" (Bihar-ül Envar, c.4, s. 320)
İleri sürülen bazı iddialara ve bazı kimselerin geçmişlerinden verdikleri haberlere gelince, bunun bir çok nedeni olabilir. Ya bu adamlar yalan söylüyor ve bu yollarla meşhur olmak, para kazanmak gibi emelleri vardır. Yada cinlerin ve bazı kötü ruhların kendilerine yaptıkları telkinlerden ve verdikleri haberlerden ibarettir. Bunların da her birisinin mümkün olduğu yerinde ispatlanmıştır ki biz vaktimiz elverişli olmadığı için şimdilik bu konuya girmiyoruz. Her halükarda başka hiçbir delil de olmasaydı, Kur'an'a ve sünnete ve ahiret gününe inanan bir kimsenin bu saçmalıklara inanması mümkün değildir.
Gelelim hadislerinize biz inanmıyoruz çünkü bu hadislerin tahrif edilmiştir.
Mesela size bir ayet verelim:
سورة آل عمران185: كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْت…
Genelde tüm müfessirler ayeti
(her nefis ölümü tadacak” şeklinde tercüme eder. İşin garip tarafı ayette geçmiş zaman kipi var.
“zâikatul” fiil kelimesi geçmiş zaman fiilidir. Ayetin normal tercümesi
“her nefis ölümü tatmıştır.” Şeklinde olmalıdır.
Ayrıca Şii kardeşlerim tefsir kitaplarına bakınız:
Bu ayeti yorumlayan imam Muhammed el-bakır (a) şöyle buyurmuştur:
“her kim öldürülürse ölümü tatmış olmaz. Ölümü tatmak üzere Mutlaka geri dönecektir.” bu hadisi Tefsir el-safi al-imran suresi 185. aytin tefsiri, c.1 s.405. tefsirul ‘ayaşi c.1 s.160. Tefsir’ül Burhân C.1, S.329; Tefsir’ül Ayyâşi C.1, S.210; Tefsir’us Sâfi C.1, S.405 Mektebet’üs Sadr Tahran 2. Bas.)
Buna bazılarınız recat demeye kalkmasın. Şia inancında ki recat: belli bir kesimin başına gelecektir. Yukarıda ki hadis herkes için geçerlidir.
İmam Ebu Cafer aleyhisselam buyuruyor ki:
"Hiçbir mümin yoktur ki, ölümü ve öldürülüşü olmasın. Her kim ölürse diriltilip öldürülecek ve her kim öldürülürse diriltilip ölecektir." (Yani bütün müminlerin muhakkak ölüm/eceli ve öldürülüşü vardır) (Allame el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” kitabı C.53, S.71; Tefsir’us Sâfi C.1, S.734, 1.Bas; Tefsir’ül Ayyâşi C.2, S.113; Tefsir’ül Burhân C.2, S.166; Müntehab’ül Besâir)
Zürare’dan: Ebu Cafer (as)’e sordum: “Bana bildir, katledilen (öldürülen) ölmüş müdür (eceli tatmış mıdır?)” Buyurdu ki: “Hayır, Ölüm ölümdür, öldürülme öldürülmedir, bunlar ayrı ayrı şeylerdir” Dedim ki: “Ama her kim öldürülürse ölmüştür” Buyurdu ki: “Allah’ın buyruğu senin sözünden daha doğrudur, Çünkü Allahu Teâlâ Kuran’da ölüm (ecel) ile öldürülmeyi birbirinden farklı kılmıştır: “O, Ölür ya da öldürülürse” (Âli İmran 144) ve buyurdu ki: “Eğer ölür ya da öldürülürseniz Allah’a götürüleceksiniz” (Âli İmran 158), ey Zürare, dediğin gibi (ölüm ile öldürülme) aynı şey değildir, ölüm/ecel ölümdür, öldürülme öldürülmedir. Allahu Azze ve Celle buyuruyor ki: “Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını kendilerine cennet verilmek üzere satın almıştır. Allahın yolunda çarpışacaklar da öldürecekler de öldürüleceklerdir. Bu, Onun kendi üzerine yüklendiği bir ahittir” (Tevbe 111) ve yine buyuruyor ki: “Her canlı ölümü/eceli tatmıştır” (Ali İmran 185) Gördün mü, öldürülen ölümü/eceli tatmamıştır, kılıçla öldürülen yatağında ölen ile bir değildir, her kim öldürülürse, muhakkak ölümü tadıncaya kadar dünyaya geri dönecektir, kurtuluşu yoktur" (Tefsir-i Kenz’üd Dekâik C.2, S.242; İbn-i Cuma el-Arusi el-Havîzi “Tefsir-i Nûr es-Sıkleyn” C.1, S.403; Tefsir’us Sâfi C.1, S.387, Mektebet’üs Sadr Tahran 2. Bas; Tefsir’ül Burhân C.1,S.323; Allâme el-Meclisi “Bihâr’ül Envâr” kitabı C.53, S.65-66; Tefsir’ül Ayyâşi C.1, S.202; C.2, S.112; Müntehab’ul Besair)
Evet arkadaşlar şimdilik bu kadar. Sizden ricam lütfen mantıklı ve ehli kişiler cevap versin laf kalabalığına gerek yok benim öyle herkese cevap yazıp polemiğe girmek gibi bir amacım olmadığı gibi buna vaktimde yok….