Gölpıbarlı 'Hacı bektaş seyyit değil' derken haklı mıydı?

Cevapla
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Gölpıbarlı 'Hacı bektaş seyyit değil' derken haklı mıydı?

Mesaj gönderen biralevi »

SUNUM…
(Ali Rıza Akbulutun İran kaynaklarından araştırması)


Bilindiği gibi Osmanlı padişahı 2. Bayezid Balım Sultana Bektaşilik tarikatını kurdurmuş ve Firdevsi Tavile de Hacı Bektaşı anadoluya keramet sahibi ,seyyit ve veli olarak tanıtan ve velayetname diye bilinen ‘Hünkar Hacı Bektaş veli Menakıpnamesini’ siparişle yazdırmıştı.

Hacı Bektaş bu eserde Seyyit olarak tanıtılıyordu.
Abdülbaki GÖLPINARLI ise 1960 lı yıllarda Velayetname çevirisi şerhinde bunun ‘DÖNEMİN GELENEĞİNE GÖRE UYDURULDUĞUNU’ kanıtlamıştı.
1990 lı yıllarda ise ALEVİLERE SÖYLENEN YALANLAR-1(Bektaşilik soruşturması) isimli kitabımda aynı noktaya temas etmiş ve Hacı Bektaşın Sünniliğini ortaya koyup değişik çelişkileri göstererek Gölpınarlının tespitinin doğru olduğuna vurgu yapmıştım.

2020 yılında araştırmacı yazar arkadaşım Ali Rıza Akbulutta konuyu Hacı Bektaşın akrabalık bağlarını ele alarak İran temelli kaynaklardanda yola çıkarak Gölpınarlının haklı olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Aşağıda AKBULUT dostumun bu konudaki makalesini ilk kez yayına sunuyorum.Bana bu önceliği veren kardeşime teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.
Teoman Şahin



GÖLPINARLI HAKLI MIYDI?

Özet
Merhum Abdülbaki Gölpınarlı kendi çalışmasında, Hacı Bektaş'ın soyağacının uydurma olduğunu ve ilk olarak tanınan soyağacının dört isimden fazla olmadığını, sonraki isimlerin onların üzerine eklendiğini ortaya koymuştur. Biz şimdi Bektaşiliğin içinde Hacı Bektaş'ın tanınan akrabalarının tarihi şahsiyetini ortaya koyacağımızı umuyoruz. Bu makalede çıkan sonuç, Gölpınarlı'nın tezini tam anlamıyla kuvvetlendirecektir.

Giriş
Hacı Bektaş'la ilgili Bektaşilik metinlerinde geçen bir bilgi, Hacı Bektaş'ın hangi soydan olduğunu belirlemekte kilit rolü oynamaktadır. Zira Bektaş'ın amcası ve Abdal Musa'nın dedesi olan Haydar Gazi adında birinden bahsedilmektedir. Yine bu Haydar'ın asıl isminin Kutbüddin Haydar olduğu belirtilmektedir. (Bkz. Ahmet Yaşar Ocak, Anadolu Türk Sufiliğinde Yesevîlik, Ahmed-î Yesevî Geleneğinin Teşekkülü Milletlerarası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri (26-27 Eylül 1991), Ankara 1992, Kültür Bakanlığı Yayınları, s.79-80) Hacı Bektaş'ın Horasanlı olduğu ve Nişabur'da doğduğu da bilinmektedir ve dolayısıyla amcası Kutbuddin Haydar'ın tarihi kimliğini bulmaya çalışırken dikkate alınmalıdır.
Şimdi bu konuya geçeceğiz.

Kutbüddin Haydar adındaki meşhur şahsiyetler
Kutbüddin Haydarlarla ilgili tarihte gelen bilgileri sıralayalım. Bu addaki meşhur şahıslar aşağıdaki şekildedir.

1-Kutbuddin Haydar Zavei: en erken 1220-21 veya en geç 1227 senelerinde vefat etmiş, mezarı Meşhed'den 140 kilometre uzaklıkta Razavi Horasan'ında Türbet-i Haydariyye denen yerde olan, Türkistan (muhtemelen Özbek) asıllı Kalenderi sufi. 1220-1221 vefat tarihi olarak daha meşhurdur. Şeceresi şu şekildedir: Kutbüddin Haydar Zavei b. Teymur b. Ebubekir b. Salur Han. Ataları Özbekistan'da ve Mâverâunnehir bölgesinde hükümet etmiş Türk hakanlarındandır. Olcaytu dönemini gören Hamdullah Müstevfî, Zave'deki Haydariyye tarikatını kendisine müntesip bilmektedir. Bu tarikat, kendi tekkelerinin bahçesine haşiş ve çeşitli uyuşturucu bitkiler ekiyor, bunları sürekli tüketerek uyuşturucu kullanımı sonucu içlerinde oluşan hislerle Allah'a yakınlık elde edeceklerini sanıyorlardı. Mümkün oldukça evlenmekten sakınıyorlardı. Uyuşturucu geleneğini Kutbüddin Haydar Zavei'nin kendisi başlatmıştı ve onu sürekli olarak tüketmekte idi.¹ Akademisyenler Zavei'nin tarikatını ön Bektaşilik ve Ahilik olarak kabul eder ve Bektaşiliğin içindeki maruf unsurlardan bazısının ona dayandığını söylerler. Haydarîliğin Kalenderi tarikatından ayrıldığını bildiğimizden çârdarb (Sakal, bıyık ve başın saçlarını kesmek) yönünden Kalenderiliğin her kolu, ezcümle Bektaşilik ve Haydarilik de, birbirine benzemektedir. Zâveli Kutbuddin Haydar'ın halifelerinden olan Hacı Mübarek Haydarî, Anadolu'ya gelmiş, Mevlana ile görüşmüş ve ona saygı göstermişti.² Ibn-i Battuta da kitabında Haydarilerin vücutlarının çeşitli bölgelerine bağladıkları halkalardan kendi kitabında bahsetmektedir.³ Bu tarikatın faaliyet alanı ise Hindistan'dan Anadolu'ya kadarki geniş bir coğrafyaya yayılmıştı ve daha Hacı Bektaş döneminde bile bu Haydarîler Anadoluda etkindiler. Üstelik Kutbuddin Haydar Zavei'nin tarikatıyla Yesevilik ile arasındaki benzerlikler de onun Ahmet Yesevi'den etkilendiği görüşünü kuvvetlendirmektedir. Nitekim Hacı Bektaş'ın da Ahmet Yesevi'nin halifesi ve Haydariler'den bir derviş olduğu bilinmektendir.

2-Kutbuddin Haydar Erdebili: kendisini seyyid tanınmaktadır ve Şeyh Safiyyüddin Erdebili'nin dedelerindendir. Safevilerin seyyitliği ile ilgili en eski belge Safiyyüddin'in oğlu Sadreddin Musa dönemindeki Nasır Buharai'nin 1350 civarlarında yazmış olduğu kasidedir ki, onda Buharai, Sadreddin Musa'nın nesebinin (soyağacının) Resûl'ün nurundan bir nur ile ümmete feyiz ulaştırdığını söylemektedir.⁴ Sultan Yakup, Özbek Ubeydullah Şeybek Han, Bayezid Han ve Süleyman Kanuni'nin Şeyh Cüneyd, Şeyh Haydar, Şah İsmail ve Şah Tahmasp gibi Safevi büyüklerine yazdıkları mektuplarda da onlara Sülale-i sadat (seyyidler sülalesi), siyadet-intisab (Seyyid soyuna mensup) gibi ifadelerle hitap etmişlerdir.⁵ Dolayısıyla Safevilerin seyyitliğinin muhalifleri tarafından da onaylandığını diyebiliriz. Ancak Hacı Bektaş'ın döneminde yaşamış ve Hacı Bektaş'ın amcası olan Kutbuddin Haydar bu şahıs olamaz. Zira Kutbuddin Erdebili, Horasan'da hiç bulunmamış ve ataları Yemen asıllıdır. Ayrıca Erdebili'nin atalarından Firuz Şah ve onun dedesi Şerefşah'ın isimlerindeki şah isimleri de sufiler nezdindeki seyyid lakaplarındandır. Üstelik Hacı Bektaş'ın amcası 1220-1221'de vefat etmiş olarak bilinmektedir ki, bu tarihe tek uygun düşecek olan Zavei'dir. Zira Kutbuddin Haydar Erdebili 1252'den sonra vefat etmiştir.

3-Kutbüddin Haydar Tuni: kendisi 1426-27 civarlarında vefat etmiştir. Şehid Seyyid Nurullah Şuşteri, onun kendi ceddi olan İmam Musa Kazım'ın oğlu Abdullah'ın soyundan geldiğini söylemiştir. Fakat isim benzerliğinden dolayı onu seyyid olmayan Zavei ile karıştırmıştır.⁶ Hatta bazen Kutbuddin Haydar Zavei'nin daha aynı addaki Tuni doğmadan evvelki
şecerenamesi, Tuni'nin şeceresi gibi gösterilmiştir.
Oysa Zavei'nin yukarda zikrettiğimiz Özbek şeceresi, Ravzatü- Uli'l-Elbab fî Marifet-it Tevârih vel-Ensab kitabında Zavei'nin vefatının tarihi olan H. K. 618 (M. 1220-1221) yılından 99 yıl sonra ve daha Tuni doğmadan yarım asır evvel yazılmıştır ve şeceredeki isimlerden Türk hakanları oldukları her yönüyle bellidir.
Aynı zamanda Zavei'nin Tuni'den önce yaşamış çağdaşlarının ona müntesip olan Haydariyye ile ilgili bahsederken tarikatın merkezi olarak Zave'den bahsetmelerinden ve Zavei'den bir asır sonra yazdıkları kitaplardan Zavei'nin Tuni'den önce yaşadığı kolaylıkla anlaşılmaktadır. Tuni, Şiiliği kabul eden ve oniki İmam'ın masumluğunu dile getiren bir tarikat olan Kalenderiliğin ikinci Haydariyye kolunun kendisine müntesip olduğu bir mutasavvıftır. Fakat her ne kadar irfanlarında Şii itikadı dışında Sünnî mutasavvıflarla fazla bir farkları olmasa da, Safevi Kızılbaşlara benzer itikâtları olduğu bilinmektedir.⁷ Kendisinden iki üç asır evvel yaşamış Zavei ile sıkça karıştırılmıştır.
Bundan dolayıdır ki, Bektaşiliğin Şii-Batınî eğilimli olduğu ve Hacı Bektaş ile Abdal Musa'nın seyyid olduğu iddiası ortaya atılmıştır. Oysa görüldüğü kadarıyla 1208 doğumlu Hacı Bektaş zamanında Zavei'den başka Horasanlı Kutbuddin Haydar yoktur.
Zavei ise, Seyyid değil, Türkistan Hanlarının soyundan saf bir Türk'tür. 4-Kutbuddin Haydar b. Şehabüddin Ahmed Hüseyni Neyrizi: Hicrî dokuzuncu asır, yani Miladi 15. Yüzyılda vefat etmiştir. İmam Zeynelabidin oğlu Hüseyin el-Asgar soyundan gelir ve Türkiye'deki Şehaboğlu seyyidleri olan İran asıllı Celâlî Hüseynîler onun oğlu ve babasının adaşı Şehabüddin Ahmed b. Kutbuddin Haydar Hüseyni soyundan gelmektedir.
Ataları Türkiye'de Seyyid Şehab b. Haydar olarak da bilinmektedir. Çocuklarının soyundan Zehebi silsilesi adıyla tanınan Zehebi tarikatı şeyhi Kutbuddin Muhammed gelmiştir ki, Şiileşen diğer bir çok mutasavvıfların aksine, irfani bilgilerini mümkün oldukça Ehl-i Beyt'ten almaya gayret etmekte idi.⁸ Zehebi tarikatı, Safevi devleti kurulunca Şii olmuştu ve ondan önce Şafiîlikle takiyye yaptıklarını öne sürmüşlerdi.⁹ Sonuç: Hacı Bektaş'ın amcası ve Abdal Musa'nın dedesi Kutbuddin Haydar'ın, Bektaşilikte anlatıldığı gibi Horasanlı oluşu, onlar tarafından nakledildiği gibi 1220-1221 (H. 618) tarihinde Moğol istilasında vefat ettiğinin (Musevi Tuni'den iki asır önce) Ravzatü- Uli'l-Elbab kitabında belirtilmesi, Anadolu'da Hacı Bektaş döneminde Anadolu'da kendisini aynı Bektaşi metinlerinde anlatıldığı gibi Haydarî olarak adlandıran ve Kutbuddin Haydar Zavei'ye müntesip bilen bir tarikatın bulunması gibi unsurların hepsini bir araya toplayacak bir şahsiyet olması bakımından Haydar Gazi (Kutbüddin Haydar) olarak bilinebilecek tek şahsiyet Kutbuddin Haydar Zavei'dir. Kutbuddin Haydar Zavei ile ilgili tarihte seyyidlik nispetine değinen herhangi bir kaynak yoktur.

Bilakis Türkistanlı Özbek Salur Han'ın soyundan olduğuna dair vurgu vardır. Dolayısıyla öyle görünüyor ki, Hacı Bektaş'a seyyid diyenler, tarihi olarak Kutbuddin Haydar Zavei'nin adaşı Musevi Tuni ile karıştırılmış olmasından başka bir kaynağa dayanamazlar. Zira Hacı Bektaş'ın asrında yaşayan Horasanlı meczubun (Sünnî mutasavvıf) Kutbuddin Haydar Zavei olduğu kaynakları inceleyenlerce malumdur.

13. Miladi asır tarih bilgilerinden yola çıktığımızda, Kutbuddin Haydar Zavei'nin her yönüyle Haydar Gazi'ye uygunluğundan hareketle Hacı Bektaş'ın amcası ve Abdal Musa'nın dedesi olduğunu demekten ve Hacı Bektaş ile Abdal Musa'yı Türkistan şehzadesi ve Türk soyundan olarak addetmekten başka seçenek kalmamaktadır.

Dolayısıyla eğer ikisi için verilen baba adları doğruysa şecereler belli olduğu kadarıyla şöyledir:
Hacı Bektaş b. İbrahim b. Teymur b. Ebubekir b. Salur Han Özbek ve Hacı Bektaş'ın amcasının torunu Abdal Musa b. Hasan b. Kutbüddin Haydar Zavei b. Teymur b. Ebubekir b. Salur Han Özbek. Anadoluda Zavei'nin tarikatından başka bir Haydarî kolu bulunmaması da bu teoriye kuvvet vermektedir.


KAYNAKÇA:
1-Kitab ül-Hıtat el-Makriziyye c. 3 s.205-207 2-Ahmed Ahinatur Eflaki, Menakıb ül-Arifin, c.1 s. 467-468 Tahsin Yazıcı Baskısı Ankara, 3-Rihle-i Ibn-i Battuta c. 1 s. 394 4-Mehdi Dirahşan, Şeyh ve Seyyid lakaplarıyla ilgili s. 159-160 5- Feridun Tevfiki bey, Münşeât üs-Selâtin C. 1 sayfa 303 6-Reyhânetül-Edeb c. 4 s. 565 Ravzatü- Uli'l-Elbab fî Marifet-it Tevârih vel-Ensab kitabında ise aynı tarihte Zavei'den bahsedilmiştir. 7-Abdülbaki Gölpınarlı, Kızılbaş kitabı Farsça tercümesi c. 1 s. 174, 8-Bu aileyle ilgili bilgiler için bakınız: neyrizema.ir (Farsça) 9-Safeviler dönemi Iran tarihi, Cambridge üniversitesi s. 342

Araştırma…..ALİ RIZA AKBULUT
Cevapla

“Hacı Bektaş Kimdir?” sayfasına dön