ergenekon söyleşileri 1-2

Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

Ergenekonun kilit ismi Tuncay Güney'den şok açıklama!


Resim
Resim


Ergenekon Operasyonu'nun kilit ismi Tuncay Güney, 32. Gün programında Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtladı. Güney'in sansasyonel açıklamalarıyla damga vurduğu programda Saygı Öztürk, Şamil Tayyar, Şaban Arslan ve Hüseyin Karanlık da yer aldı.


'PERİNÇEK ERDOĞAN'I ÖLDÜRTMEK İSTEDİ, BİR NUMARA ENGEL OLDU'

Şaban Aslan'ın "Perinçek'in Recep Tayyip Erdoğan'a suikast planı yapacağını söylüyor. Nasıl olacaktı bu suikast?" diye sorması üzerine Tuncay Güney şunları anlattı:

"O dönem Recep Tayyip İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıydı. Doğu Bey bir tez getirdi. Refah Partisi'nden yenilikçilerin ayrılacaklarını ve bir parti kuracaklarını söyledi. Bunu bir rahatsızlık olarak görüyordu. Doğu Bey'in 1996'dan beri Refah Partisi üzerinde bir çalışması vardı. Erdoğan'ın iktidara gelemeyeceklerini söyledi. Ve bu ülkede Menderes'i astık ne oldu, Turgut Özal'a suikast oldu ne oldu. "Bir de Erdoğan ölse ne olur?" dedi. Ama o zamanın bir numarası kabul etmedi.

TÜRKİYE'YE GİZLİCE GİRMEDİM

Türkiye'ye gizlice giriş yaptığına ilişkin iddialara "Ben Türkiye'ye giriş yapmadım. Eğer yapmış olsam nasıl elimi kolumu sallayarak gezerdim. Çünkü hakkımda açılmış bir dava var. Ben güvenlik güçlerini bunu araştırmaya çağırıyorum" diye cevap verdi.

AYDINLIK PKK'YA RÜŞVETLE PASAPORT SAĞLIYOR

Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Karanlık'ı İstanbul Emniyeti'ndeki solcu polislerin müdürü olarak suçlayan ve "yurtdışına çıkmak isteyen PKK'lılara rüşvetle pasaport alıyorsunuz" diyen Güney kendisinin de yurtdışına rüşvetle çıktığını itiraf etti. "Adnan Akfırat bizi bir polis müdürüne gönderdi. 500 dolar ona, 100 dolar da kapıdaki müdüre verip çıktım... Bu Türkiye'de çok normal bir şey" dedi.


O İFADELERİ İŞKENCE ALTINDA VERDİM

Güney Ergenekon iddianamesi'nde de yer alan ifadelerinin işkence altında alındığını sıklıkla söyledi. Ve o ifadelerin doğru da kabul edilemeyeceğinin altını çizdi. "Ben 9 gün işkence sorgusunda sorgulandım. 7. ve 8. gün video kasetine alındım. 9. gün de adliyeye sevk edildim. Videoya alınırken deri koltuklarda oturdum ama ondan önce işkence gördüm. Uluslararası hukuk işkence altında alınan ifadeleri kabul etmiyor. Vermiş olduğum bilgiler doğru olsa bile hukuk bunu kabul etmiyor." dedi.

FETHULLAHÇI DEĞİLİM

Gazeteci Şaban Arslan, "kamuoyuna yansıyan o ifadelere bakıldığında 4. kasetten önce bir bölümün çıkartıldığı belli oluyor. Orada neler söylemiştin?" diye sordu. Rıdvan Akar "Fethullah'la ilgili bölümler mi çıkarıldı?" diye ekledi.

Ve Güney'le aralarında şu diyalog geçti:

Güney: Daha önce sizin yanınıza çıktığımda bazı gazeteciler 32. Gün'de Aydın Doğan'ı temizlediniz dediler. Şimdi de bana Fethullah'ı soruyorsunuz.

Birand: Ne alakası var?

Güney: Biraz daha tarafsız bakmanızı ve birbirinize saldıralarda beni kullanmamanızı istirham ediyorum.

Birand: Adil Serdar Saçan diyor ki "Benim kucağıma geldiğinde çok küçüktü. Bana verenler de Fethullahçı'ydı". Fethullahçı mıydın?

Güney: Ben tarih boyunca dinlere yakındım. Siyasal bir anlayışa da yakınım. Ben cidid anlamda Fethullahçı değildim. Başka bir camianın adamı da değildim.

TÜRKİYE'YE GELMEM ÖLDÜRTÜLMEM DEMEK

Mehmet Ali Birand'ın "Tanık olarak çağırırsanız Türkiye'ye gelir misiniz?" sorusuna ise şöyle cevap verdi:

Güney: Ben Türkiye'ye asla gelmeyeceğimi söyledim. Hakimin, savcının beni Türkiye'ye getirtmeleri demek beni öldürtmeleri demek. Beni buradan Türkiye'ye getirince cezaevine atacaklardır. Türkiye'de devlet bırakın cezaevini kontrol etmeyi, sokağı kontrol edemiyor. Mahkemenin getirtmesi demek öldürtmek ve bu dosyayı kapatmak demektir.

Birand: Ama Türkiye Devleti sizi çatır çatır getirebilir eğer isterse Kanada'dan...

Güney: O zaman da susma hakkımı kullanacağım. Asla konuşmayacağım...

Öztürk: Eskiden konuşmuşsunuz sayfalar dolusu...

Güney: İşkence altında konuştum, copla konuştum. Benim kaderimi paylaşmayın...

Öztürk: Türkiye'den herhangi bir yetkili davet etmedi mi?

Güney: Kimse davet etmedi. Konsolosluk dahil...

Akar: Gayri resmi olarak da mı?

Güney: Türkiye gayri resmi bir devlet mi ki? Sizi uyarıyorum, bu konuda sizi üzerler...


Güney, Ergenekon'un bir numarasını ise söylememekte ısrar etti. "Bir numara şu anda kendisi aktif halde değil..." dedi.

"Ergenekon'un sonu ne olacak?" sorusuna ise şöyle cevap verdi: Susurluk Ergenekon'un büyüğüydü. Bir şey çıkmadı. Bu insanlar terörist değil... Siz Susurluk'tan bir şey çıkaramadıysanız, buradan bir şey çıkmaz.


mynet den alıntıdır
En son MERDAN tarafından 31 Eki 2008, 18:18 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

Tuncay Güney Kimdir, Kime Çalışır ?

Ergenekon'un belgeleri ilk onun evinden çıktı, şimdi Kanada'da haham oldu, hayatının her bölümü ayrı derinlikte. Peki kimdir bu Tuncay Güney, kime çalışır?


İbrahim Karagül/Yenişafak

Hem Ergenekoncu, hem Mossad'cı, hem İslamcı..

Veli Küçük'ün evinden çıkan “ajan gazeteciler listesi” pek ciddiye alınmadı ama Ergenekon operasyonu kapsamında bir cambazın neler yapabileceğini bir kez daha gördük. Küçük; listenin kendisine ait olmadığını, Tuncay Güney tarafından verilen kırk sayfalık matbu dosyanın içinden çıktığını söylüyor. Konumuz bu liste değil. Ergenekon operasyonu kapsamında her yerde karşımıza çıkan, en mahrem bilgileri açıkça ortaya koyan, karanlık ilişkiler ve operasyonlarda yer alan söz konusu tuhaf kişiliğin, Türkiye'nin en derin iktidar kavgasının içinde bu kadar nasıl yer alabildiği.

Çarşamba günkü “Mossad İslamcısı..” başlıklı yazının konusu olan bu “çok tanınmış” kişi ruh sağlığı bozuk bir şarlatan mı yoksa gerçekten bütün olayların içinde yer almış bir kişi mi? Kendisini bizzat tanıyanlardan ve Musevi çevrelerden gelen tepkilere göre bir şarlatan.

Kendisini bizzat tanıyan bir kişinin onu anlatan cümleleri şöyle:

“JITEM'in kuryesi ve muhbiri olarak çalışmaktaydı. Pek çok kez Kuzey Irak'ta Barzani ve Talabani ile görüştü. Kurye olarak bu kişilere teklifler götürdü. Israrla babasının göçmen, Sabetayist olduğunu söylüyor. Annesi halim selim, dindar ve beş vakit namazını kılan birisi. Duysa Musevi olduğunu kahrından ölür. 2001'de ABD'ye geldiğinde vaftiz olup Protestanlığa geçti. Amacı iltica etmekti. Başaramayınca Yahudi kılığına girip, kippa takarak Kanada'ya geçti. Kur'an bilgisini test ettim. Yasin'in ilk sayfasını ezbere okudu. İran'da öğrendiğini söyledi. İbranice bildiği bir yalan. İngilizce bile doğru dürüst bilmiyordu.


İltica ettikten sonra önce gay savunması sonra da Yahudi tezini işledi. Her ikisini de kaybetti. Kürtlere yaklaştı, oradan da umduğunu bulamadı. Gay evliliği yaptı. Kanada'daki Yahudi cemaati onun ne olduğunu biliyor ama şu an ses çıkarmıyorlar. Bir sinagoga sığındı. Sansasyona ihtiyacı vardı, mahkemede tezlerini kabul ettirebilmek için. Muhbir arkadaşı Abdülmuttalip Gülsen aracılığı ile şu an bunu yapıyor. Çünkü Türkiye'ye gönderileceğini ve yargılanacağını biliyor”

Türkiye'de hemen her İslamcı grubun içinde yer alan, 28 Şubat döneminin iğrenç tezgahlarında rol alan, örtülü operasyonlara katılan, kullanılan ve belki de işi bittikten sonra öldürüleceğini anlayan bu hastalıklı adamın hikayesi böyle mi gerçekten? Faruk Arslan bu şahısla ilgili çarpıcı bilgiler içeren yazılar yazdı. Hikayeyi onun yazısından özetle tekrar okuyalım:
“Mısır hükümeti, Kanada'da çalışan üç Mossad ajanının isimlerini Interpol'e bildirir. Kahire'de yakalanan Mossad ajanı Mohamed Essam Ghoneim el-Attar'ın verdiği 3 isim Türkiye ve İsrail vatandaşı olan Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay. El Attar'ın söylediği isimler sanırım aslında tek şahıs. Dört veya fazla müstear isim kullanan Tuncay Özbey (Daniel Levi), “derin devlet”imizin 28 Şubat sürecindeki “muhbirler”inden, Veli Küçük'ün ekibinden bir Türkiye ve İsrail vatandaşı. (Biz onu Tuncay Güney olarak biliyoruz.)

Üç yılını hapiste geçirmemek için 2001'de Mısır'dan Türkiye'ye kaçtığından beri Mısır istihbaratının takibinde olan El Attar, Mossad'a çalışmak istediğini bildirince, İstanbul'da Mossad elemanı Daniel Levi ile tanıştırılmış ve nasıl istihbarat toplayacağı öğretilmiş. Mossad onun hesabına 56 bin üçyüz dolar transfer eder. Interpol'un kafası karışmasın, üç isimde aynı kişi olabilir; Kanada'da kullandığı isim Daniel Levi, Türkiye'de ise Tuncay Özbey'di (Güney). Kanada istihbaratı Daniel Levi'yi yakından tanıyor. Levi, 11 Eylül saldırısından sonra Kanada'ya iltica etmiş veya özel görevle gönderilmiş bir Mossad elemanı veyahut gerçekten istihbarat örgütleri arasında kalmış bir mağdur. Türkiye'de kalsa ortadan kaldırılacağını biliyordu. Kanada hükümeti zaten bu nedenle iltica talebini kabul etmiş. Mahkemede Veli Küçük ekibiyle Mossad ve CIA üçgeninde 28 Şubat sürecinde neler karıştırdıklarını en ince ayrıntısına kadar anlatmış. Ermeni lobisiyle dirsek temasında Türkiye aleyhine çalışmaya devam ediyor. Veli Küçük ve ekibini kutluyorum, ne de güzel vatansever (!) bir Mossad elemanı yetiştirmiş ve kullanmışsınız böyle...”

Faruk Arslan devam ediyor: “İstanbul Üniversitesi'nde öğrenciydi ama asla mezun olmadı. Milliyet, Sabah gibi gazetelerde servis haberleri çıkmış bir gazeteciydi ama asla sürekli olmadı ve gazeteci değildi.

İstanbul Müftülüğü'ne gidip numaradan kelime-i şahadet getirdi Müslüman olmuş göründü; ama asla olmadı. Pek çok sure ezberinde ve Kur'an'ı tecvidiyle mükemmel okuyabiliyordu; ama asla kalbine inmedi, inanmadı. Tarikatlara sokularak iç yapısı ve çıkartılacak fitneler hakkında istihbarat toplatıldı; ama asla tarikatların Türkiye'de tehlikeli olduğuna inanmadı.

JİTEM mensubu olarak Veli Küçük'ün ekibinin emrinde örtülü operasyonlara katıldı ama asla Türkiye'ye hizmet etmedi. İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek ile Abdullah Öcalan'a gidip Perinçek'in Öcalan'a gül verirken çektiği fotoğrafları MİT'e verdi ama asla MİT'te kadrolu olamadı. MİT ve JİTEM'e yaptığı servisler ve MİT'in ona yaptığı servislerin çoğu 28 Şubat sürecinde gerçekleşmişti ama aslında Mossad'a bilgi kirliliği için çalışıyordu. Türk polisiyle hep kavgalı oldu, gözaltılardan Küçük'ün ekibinin yardımıyla kurtuldu STV'ye Küçük'ün talimatıyla girdi, 2 sene çalıştı ve 1999 fırtınasına sebep olan kasetleri çaldı; ama asla Küçük ekibinin Türkiye'nin yararına çalıştığına inanmadı….”
Bu hikaye çok uzun….
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

Haham´dan şok açıklamalar!..
Ergenekon'un hahamı 32. Gün'de yine Türkiye'yi sarsacak açıklamalar yaptı

Ergenekon Operasyonu'nun kilit ismi Tuncay Güney, Kanal D'de yayınlanan 32. Gün programında Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtladı. Güney'inn sansasyonel açıklamalarıyla damga vurduğu programda Saygı Öztürk, Şamil Tayyar, Şaban Arslan, Hüseyin Karanlık ve Rıdvan Akar da yer aldı.

'PERİNÇEK ERDOĞAN'I ÖLDÜRTMEK İSTEDİ, BİR NUMARA ENGEL OLDU'

Şaban Aslan'ın "Perinçek'in Recep Tayyip Erdoğan'a suikast planı yapacağını söylüyor. Nasıl olacaktı bu suikast?" diye sorması üzerine Tuncay Güney şunları anlattı:

"O dönem Recep Tayyip İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıydı. Doğu Bey bir tez getirdi. Refah Partisi'nden yenilikçilerin ayrılacaklarını ve bir parti kuracaklarını söyledi. Bunu bir rahatsızlık olarak görüyordu. Doğu Bey'in 1996'dan beri Refah Partisi üzerinde bir çalışması vardı. Erdoğan'ın iktidara gelemeyeceklerini söyledi. Ve bu ülkede Menderes'i astık ne oldu, Turgut Özal'a suikast oldu ne oldu. "Bir de Erdoğan ölse ne olur?" dedi. Ama o zamanın bir numarası kabul etmedi.

TÜRKİYE'YE GİZLİCE GİRMEDİM

Türkiye'ye gizlice giriş yaptığına ilişkin iddialara "Ben Türkiye'ye giriş yapmadım. Eğer yapmış olsam nasıl elimi kolumu sallayarak gezerdim. Çünkü hakkımda açılmış bir dava var. Ben güvenlik güçlerini bunu araştırmaya çağırıyorum" diye cevap verdi.

AYDINLIK PKK'YA RÜŞVETLE PASAPORT SAĞLIYOR

Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Karanlık'ı İstanbul Emniyeti'ndeki solcu polislerin müdürü olarak suçlayan ve "yurtdışına çıkmak isteyen PKK'lılara rüşvetle pasaport alıyorsunuz" diyen Güney kendisinin de yurtdışına rüşvetle çıktığını itiraf etti. "Adnan Akfırat bizi bir polis müdürüne gönderdi. 500 dolar ona, 100 dolar da kapıdaki müdüre verip çıktım... Bu Türkiye'de çok normal bir şey" dedi.

O İFADELERİ İŞKENCE ALTINDA VERDİM

Güney Ergenekon iddianamesi'nde de yer alan ifadelerinin işkence altında alındığını sıklıkla söyledi. Ve o ifadelerin doğru da kabul edilemeyeceğinin altını çizdi. "Ben 9 gün işkence sorgusunda sorgulandım. 7. ve 8. gün video kasetine alındım. 9. gün de adliyeye sevk edildim. Videoya alınırken deri koltuklarda oturdum ama ondan önce işkence gördüm. Uluslararası hukuk işkence altında alınan ifadeleri kabul etmiyor. Vermiş olduğum bilgiler doğru olsa bile hukuk bunu kabul etmiyor." dedi.

FETHULLAHÇI DEĞİLİM

Gazeteci Şaban Arslan, "kamuoyuna yansıyan o ifadelere bakıldığında 4. kasetten önce bir bölümün çıkartıldığı belli oluyor. Orada neler söylemiştin?" diye sordu. Rıdvan Akar "Fethullah'la ilgili bölümler mi çıkarıldı?" diye ekledi. Ve Güney'le aralarında şu diyalog geçti:

Güney: Daha önce sizin yanınıza çıktığımda bazı gazeteciler 32. Gün'de Aydın Doğan'ı temizlediniz dediler. Şimdi de bana Fethullah'ı soruyorsunuz.

Birand: Ne alakası var?

Güney: Biraz daha tarafsız bakmanızı ve birbirinize saldıralarda beni kullanmamanızı istirham ediyorum.

Birand: Adil Serdar Saçan diyor ki "Benim kucağıma geldiğinde çok küçüktü. Bana verenler de Fethullahçı'ydı". Fethullahçı mıydın?

Güney: Ben tarih boyunca dinlere yakındım. Siyasal bir anlayışa da yakınım. Ben cidid anlamda Fethullahçı değildim. Başka bir camianın adamı da değildim.

TÜRKİYE'YE GELMEM ÖLDÜRTÜLMEM DEMEK

Mehmet Ali Birand'ın "Tanık olarak çağırırsanız Türkiye'ye gelir misiniz?" sorusuna ise şöyle cevap verdi:

Güney: Ben Türkiye'ye asla gelmeyeceğimi söyledim. Hakimin, savcının beni Türkiye'ye getirtmeleri demek beni öldürtmeleri demek. Beni buradan Türkiye'ye getirince cezaevine atacaklardır. Türkiye'de devlet bırakın cezaevini kontrol etmeyi, sokağı kontrol edemiyor. Mahkemenin getirtmesi demek öldürtmek ve bu dosyayı kapatmak demektir.

Birand: Ama Türkiye Devleti sizi çatır çatır getirebilir eğer isterse Kanada'dan...

Güney: O zaman da susma hakkımı kullanacağım. Asla konuşmayacağım...

Öztürk: Eskiden konuşmuşsunuz sayfalar dolusu...

Güney: İşkence altında konuştum, copla konuştum. Benim kaderimi paylaşmayın...

Öztürk: Türkiye'den herhangi bir yetkili davet etmedi mi?

Güney: Kimse davet etmedi. Konsolosluk dahil...

Akar: Gayri resmi olarak da mı?

Güney: Türkiye gayri resmi bir devlet mi ki? Sizi uyarıyorum, bu konuda sizi üzerler...

BU İNSANLAR TERÖRİST DEĞİL

Güney, Ergenekon'un bir numarasını ise söylememekte ısrar etti. "Bir numara şu anda kendisi aktif halde değil..." dedi.

"Ergenekon'un sonu ne olacak?" sorusuna ise şöyle cevap verdi: Susurluk Ergenekon'un büyüğüydü. Bir şey çıkmadı. Bu insanlar terörist değil... Siz Susurluk'tan bir şey çıkaramadaysanız, buradan bir şey çıkmaz.


Kaynak : Vatan Gazetesi
Cevapla

“İç Siyaset (Politika)” sayfasına dön