2. sayfa (Toplam 4 sayfa)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 16:55
gönderen f_altan
4- İmam Cevad (a.s)’ın Huzurunda Sevinçli Bir Şahıs
Bir adam sevinçli olduğu bir halde İmam Cevad (Muhammed Taki -a.s-)’ın yanına geldi. İmam (a.s) ona: “Seni sevinçli görüyorum, ne haber?” diye sordu.
Adam cevaben şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın oğlu! Sizin babanızın şöyle buyurduğunu duydum: “İnsanın sevinçli olacağı en iyi gün, iyi ve hayırlı işler yaptığı ve mümin kardeşlerinin ihtiyaçlarını giderdiği gündür.” Bugün fakir kardeşlerimden on kişi çeşitli şehirlerden bana müracaat ettiler; ben de onlardan her birine bağışta bulunarak ihtiyaçlarını giderdim. İşte sevincim bundan dolayıdır.
İmam Cevad (a.s) buyurdular ki: “Canıma and olsun ki, böyle sevinçli olmaya layıksın; şu şartla ki onu o halde veya sonradan batıl etmiş olmayasın... Allah-u Teala buyuruyor ki: “Ey iman edenler, minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı batıl etmeyin.” (Bakara/264)
(Bihar, c. 68, s. 159)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 16:57
gönderen f_altan
5- İmam Cevad (a.s)’ın Kaybolan Koyunun Yerinden Haber Vermesi
Ali bin Cerir şöyle diyor:
İmam Cevad (a.s)’ın huzurunda oturmuştum. İmam (a.s)’ın evinden bir koyun kayıp olmuştu. İmam (a.s)’ın komşularından birini yakalayıp: “Siz koyunu çalmışsınız” diye onu sürükleyerek İmam (a.s)’ın yanına getirdiler. İmam (a.s) bu durumu görünce onlara: “Vah halinize, onu bırakın. O koyunu çalmamış; koyun filan adamın evindedir. Gidin onu o evden getirin” buyurdular.
İmam Cevad (a.s)’ın buyurduğu eve gidip koyunu orada bulduklarında ev sahibini yakalayıp döverek elbisesini parçaladılar. O da o koyunu çalmadığına dair yemin ediyordu. O adamı İmam (a.s)’ın yanına getirdiklerinde İmam (a.s): “Yazıklar olsun size, o adama zulmettiniz. Koyunun kendisi o adamın evine gitmişti. Onun bu koyundan haberi yoktu” diye buyurdular.
Sonra İmam (a.s) o adamı yanına çağırıp yırtılan elbisesi ve dövülmesi karşılığında o adama bir miktar para bağışlayarak gönlünü aldı.
(Bihar, c. 50, s. 47)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 16:59
gönderen f_altan
6- Babayla İyi Geçinmenin Gerekliliği
Bekr b. Salih şöyle diyor:
Damadım İmam Cevad (Muhammed Taki)(a.s)’a bir mektup yazarak şöyle dedi: Babam nasibi (Ehl-i Beyt düşmanı) ve inancı bozuk birisidir. Ondan taraf çok zorluk ve çileler çekmişim. Fedan olayım, bana dua ediniz. Kurbanınız olayım, sizin bu konuda görüşünüz nedir? Canım size feda olsun, ona karşı düşmanlık mı edeyim, yoksa onunla müdara mı edeyim?
İmam Cevad (a.s) onun cevabında şöyle yazdı:
“Mektubunun içeriğini ve babanla ilgili yazdığın sözleri anladım. İnşaallah senin hakkında dua etmeyi terk etmeyeceğim. Şunu da bil ki, müdara etmek senin için düşmanlık yapmaktan daha iyidir; her zorlukla bir de kolaylık vardır. O halde sabret; güzel sonuç muttakiler (Allah’tan korkanlar) içindir. Allah seni, Ehl-i Beyt’in velayet ve dostluğunda sabit kılsın. Biz ve siz Allah’ın emanetleriyiz, Allah kendi emanetlerini zayi etmez.”
Bekr diyor ki: Artık ondan sonra damadımızın babasının ahlakı değişti ve hiçbir şeyde oğluyla muhalefet etmedi.
(Bihar, c. 50, s. 55)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 17:06
gönderen f_altan
7- Rabbani Âlimlerden Takdir
Muhammed b. İshak ve Hasan b. Âdem şöyle diyorlar:
Biz, Zekeriyya b. Âdem’in(1) vefatından sonra hac amellerini yapmak için Mekke’ye doğru hareket ettik. Yolun yarısında İmam Cevad (Muhammed Takî) (a.s)’ın mektubu bize ulaştı. İmam (a.s) o mektupta şöyle yazmıştı: “Allah Teala’nın, Zekeriyya b. Âdem hakkındaki kazasını hatırladım. Allah-u Teala ona, doğduğu, öldüğü ve dirileceği gün rahmet etsin. O, hayatı boyunca hakkı tanıyan bir şahıs olarak yaşadı, ona kalpten inandı, onun için bütün zorluklara katlandı, Allah ve Resulünün sevdiği şeyi yapmaya çalıştı.
O, herhangi bir şeyi bozmadan ve haksız yere herhangi bir şeyi değiştirmeden tertemiz dünyadan göçtü. Onun vasisi (Hasan b. Muhammed b. İmran) hakkında da görüşümüz değişmemiştir. Biz onu söylenenden daha iyi tanıyoruz.”(2)
_________________
1 - Bihar, c. 50, s. 104
2 - Zekeriyya b. Adem.
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 17:20
gönderen f_altan
8- İmam Cevad (a.s)’ın Dostlarından Birine Mektubu
İmam Cevad (a,s)’ın, mübarek eliyle Ali b. Mehziyar’a yazdığı mektubu okudum. Mektubun içeriği şöyleydi:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Ey Ali b. Mehziyar! Allah Teala sana en iyi mükâfatta bulunsun; cennetinde seni yerleştirsin; dünya ve ahiret horluğundan seni korusun; Allah seni bizimle haşr etsin.
Ey Ali! Seni, hayırseverlikte, itaat etmede, hizmette, saygı göstermekte ve dini vazifelerini yapmada denedim. Eğer senin gibi birisini görmemişim diyecek olursam, doğru söylemişimdir. Allah senin yerini Firdevs cenneti kılsın.
Ey Ali! Senin gece ve gündüz, sıcakta ve soğukta yapmış olduğun hizmetler bize gizli değildir. Allah’tan, kıyamet günü bütün mahlûkların bir araya toplanacağı gün seni herkesin gıpta edeceği bir rahmetin içerisine almasını diliyorum. Allah duaları duyan ve icabet edendir.”
(Bihar, c. 50, s. 105)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 17:22
gönderen f_altan
9- İmam Cevad (a.s)’dan Bir Mucize
Zeydiye mezhebinden olan Ali b. Halid şöyle diyor:
Ben Samirra şehrinde idim. Bu şehirde, Şam bölgesinde peygamberlik iddiasında bulunup devlet eliyle yakalanarak zindana atılan bir şahısın olduğunu duydum. Onun durumunun neden ibaret olduğunu öğrenmek için onu görmeye gittim. Onu anlayışlı ve akıllı bir kimse olarak gördüm. Ona şöyle dedim: “Ey adam! Maceran nedir, neden zindana atılmışsın?”
Cevabımda şöyle dedi: “Ben Şam halkındanım, İmam Hüseyin (a.s)’ın kesik başının bırakılmış olduğu yerde, sürekli ibadetle meşguldüm. Bir gece aniden bir şahıs karşıma çıkarak şöyle buyurdu: “Kalk birlikte gidelim!” Ben de elimde olmaksızın kalkarak onunla yola koyuldum. Biraz yürüdükten sonra Kufe camisinde olduğumu gördüm. Buyurdu ki: “Bu camiyi tanıyor musun?”
Cevabında: “Evet, Kufe camisidir” dedim. O namaz kıldı, ben de namaz kıldım. Yine birlikte hareket ettik. Çok geçmeden kendimi Medine camisinde gördüm. Yine namaz kıldık, Resulullah’a selam gönderdi, O’nu ziyaret etti. Daha sonra oradan çıktık. Az sonra Mekke’de olduğumu gördüm ve tüm merasimleri ve Allah’ın evinin ziyaretini o şahısla yaptım. Daha sonra yine yola koyulduk. Biraz yürüdükten sonra aniden Şam’da eski yerimde olduğumu gördüm ve o şahıs da gözümden kayboldu.
Bu olaydan bir yıl geçti, ben yine orada ibadetle meşgul idim. Hac mevsimi ulaştı, aynı şahıs yine gelerek beni kendisiyle birlikte o kutsal yerlere götürdü. Önceki gibi o kutsal yerleri yine ziyaret ettik, geçen yılın amellerini tekrar yaptık. Nihayet beni Şam’a geri çevirdi. Benden ayrılmak istediğinde şöyle dedim. “Sana böyle bir güç veren Allah aşkına söyle; sen kimsin?”
Biraz başını aşağı eğdikten sonra bana bakarak şöyle buyurdu: “Ben Muhammed b. Ali. Musa b. Cafer’im. (Yani İmam Cafer Sadık’ın oğlu Musa Kazım’ın oğlu Ali Rıza’nın oğlu Muhammed Taki’yim.)”
Ben bu olayı yakın dostlarımdan birkaç kişiye söyledim. Bu haber, (Mutesim’in veziri olan) Muhammed b. Abdulmelik-i Zeyyat’a yetişti. O benim tutuklanmamı emretti ve bana “bu adam peygamberlik iddiasında bulunuyor” diye iftirada bulundu. Şu anda gördüğün gibi (o iftiradan dolayı) zindandayım.”
Ona şöyle bir öneride bulundum: “Başından geçen bu olayı Muhammed b. Abdulmelik’e yazman iyi olur. Bu mektup zindandan kurtuluşuna sebep olabilir.” O da benim bu önerim üzerine başından geçen olayı ona yazdı.
Muhammed b. Abdulmelik, gönderilen mektubun altına şöyle yazmıştı: “Seni bir gecede Şam’dan Kufe’ye, oradan da Medine’ye ve Medine’den de Mekke’ye götüren ve daha sonra Şam’a geri çeviren kimseye de ki bu zindandan da seni kurtarsın.”
Ali b. Halid şöyle devam ediyor:
“Abdulmelik’in cevabını okuduğumda çok rahatsız oldum ve bu şahısın haline acıdım. Ona dedim ki: “Sabret ve işin sonucunun ne olacağına bak.”
Sonra zindandan dışarı çıktım. Sabahleyin onun halini sormak için zindana gittim. Oraya vardığımda, pek çok bekçi, memur ve halkın, zindanın etrafında dolaştıklarını gördüm. “Ne olmuş?” diye sordum.
Dediler ki: “Peygamberlik iddiasında bulunan mahbus, bütün kapılar kapalı olmasına rağmen zindandan yok olmuş; yere mi girmiş, kuş olup göğe mi yükselmiş, bilemiyoruz!”
Evet, İmam Muhammed Taki (a.s) onu böylece zindandan kurtarmıştı. Ali b. Halid, bu olayı gördükten sonra, kendi mezhebinden (Zeydi’likten) el çekti ve İmam Muhammed Taki (a.s)’ın takipçilerinden oldu.
(Bihar, c. 50, s. 38)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 17:33
gönderen f_altan
10- Okunacak Bir Münazara
Memun, kızı Ümmü Fazl’ı İmam Cevad (a.s)’la evlendirdikten sonra bir gün büyük bir meclis düzenlendi. Memun, İmam Cevad (a.s), Yahya b. Eksem ve Ehl-i Sünnet’ten bir grup kimse de o mecliste bulunuyorlardı. Yahya b. Eksem, hassas bir meseleyi söz konusu ederek İmam Cevad (a.s)’a şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın oğlu! Nakledildiğine göre Cebrail-i Emin, Allah Resulüne nazil olarak şöyle dedi: “Ya Muhammed! Allah selam söylüyor ve buyuruyor ki: “Ben Ebubekir’den razıyım, ondan sor; acaba o da benden razı mıdır?”
Bu meşhur rivayet hakkında sizin görüşünüz ve sözünüz nedir?
İmam Cevad (a.s) cevabında şöyle buyurdu: “Ben Ebubekir’in faziletini inkar etmiyorum. Ama bu rivayeti nakleden kimse, Resulullah (s.a.a)’in Haccet’ul-Veda’da beyan etmiş olduğu hadisi de göz önünde bulundurmalıdır. Resulullah (s.a.a) o gün şöyle buyurmuştur:
“Bana yalan isnat edenler çoğalmıştır, benden sonra da çoğalacaktır. Her kim kasıtlı olarak bana yalan isnat ederse, onun yeri cehennem ateşi olacaktır. Benden bir hadis nakledildiğinde onu Allah’ın kitabıyla ve sünnetimle kıyas ediniz (ölçünüz); Allah’ın kitabına ve benim sünnetime uygun olanı alınız; bunlara muhalif olanı ise reddediniz.”
İmam Cevad (a.s) daha sonra şöyle buyurdu: “Ebubekir hakkındaki bu rivayet, Allah’ın kitabına uygun değildir. Zira Allah-u Teâla şöyle buyuruyor: “Şüphesiz insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.”(1)
Acaba Allah-u Teâla, Ebubekir’in O’ndan razı olup olmadığını bilmiyor muydu ki onu Cebrail vasıtasıyla Peygamber (s.a.a)’den sormaya gerek duysun? Bu aklen doğru değildir.”
Yahya b. Eksem: “Ebubekir ve Ömer hakkında şöyle bir rivayet nakledilmiştir: “Ebubekir ve Ömer yeryüzünde, gökyüzündeki Cebrail ve Mikail gibidirler.” Acaba bu rivayet doğru mudur?
İmam Cevad (a.s) şöyle buyurdu: Bu rivayet hakkında da düşünülmeli ve dikkat edilmelidir. Zira Cebrail ve Mikail hiçbir günah işlememiş ve bir an olsun dahi Allah’ın itaatinden ayrılmamış iki mukarreb melektirler. Oysa Ebubekir ve Ömer, gerçi İslam zuhur ettikten sonra Müslüman olmuşlardır ama ömürlerinin çoğunu şirke ve puta tapmakla geçirmişlerdir. Allah Teâla’nın bunları o iki yüce meleğe benzetmesi imkânsızdır.”
Yahya b. Eksem: “Rivayet olmuştur ki: “Ebubekir ve Ömer, cennet yaşlılarının efendileridirler.” Sizin bu konuda görüşünüz nedir?”
İmam Cevad (a.s): “Bu rivayetin doğru olması imkansızdır. Zira cennet ehlinin hepsi gençtirler, onların arasında yaşlı yoktur. Bu rivayeti Beni Ümeyye, İslam Peygamberi’nin: “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridirler” diye onların hakkında buyurmuş olduğu hadisin karşısında uydurmuşlardır.”
Yahya b. Eksem: Rivayet edilmiştir ki: “Ömer b. Hattab, cennet ehlinin kandilidir.”
İmam Cevad (a.s): “Bu rivayet de doğru değildir. Zira cennette, Allah’ın mukarreb melekleri, Hz. Adem, Hz. Muhammed (s.a.a), bütün Peygamberler ve resuller vardır; cennet onların nurlarıyla bile aydınlanmıyor, nerede kaldı ki Ömer’in nuruyla aydınlanmış olsun.” (Cennet karanlık değildir ki bir kandile ihtiyaç olsun, cennet her zaman aydındır.)
Yahya b. Eksem: Rivayet edilmiştir ki: “Sekine Ömer’in diliyle konuşuyor.”
İmam Cevad (a.s): “Ben Ömer’in faziletini inkar etmiyorum ama Ebubekir Ömer’den üstündür. Buna rağmen minberin üzerinde şöyle demiştir: “Benim bir şeytanım vardır ki bazen bana musallat oluyor; yoldan saptığımı gördüğünüzde beni doğru yola getiriniz.”
Yahya b. Eksem: Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Eğer ben peygamberliğe seçilmiş olmasaydım, mutlaka Ömer peygamber olurdu!”
İmam Cevad (a.s): “Allah’ın kitabı (Kur’an-ı Kerim) bu hadisten daha doğrudur. Allah-u Teâla kitabında şöyle buyurmaktadır: “Hani biz Peygamberlerden (misak) kesin söz almıştık; senden, Nuh’dan…”(2)
Bu ayetten anlaşıldığına göre Allah-u Teâla, peygamberlerden kesin söz almıştır. O halde kendi sözünü değiştirmesi (Ömer’i Hz. Muhammed’in yerine peygamber seçmesi) nasıl mümkün olabilir? Peygamberler bir göz kırpmak kadar bile Allah’a şirk koşmamışlardır; o halde nasıl olur da Allah-u Teâla, ömrünün çoğunu şirk ve küfürde geçiren bir kimseyi peygamberliğe seçebilir?! Hâlbuki Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âdem, ruhla cisim arasında iken ben peygamber idim.”
Yahya b. Eksem: Yine Peygamber (s.a.a)’in şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Hiçbir zaman vahiy benden kesilmedi; meğerki Hattab (Ömer’in babası) ailesine nazil olduğunu (risalet makamının benden onlara intikal ettiğini) zannettim.”
İmam Cevad (a.s): “Bu da doğru değildir. Zira Peygamber (s.a.a)’in kendi peygamberliğinden şüphe etmesi mümkün değildir. Allah-u Teâla şöyle buyuruyor: “Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da.” (3) O halde peygamberliğin, Allah’ın seçtiği kimseden, kendisine şirk koşan kimseye intikal etmesi nasıl mümkün olabilir?!”
Yahya b. Eksem: Nakledildiğine göre Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Azap nazil olsaydı, Ömer’den başka kimse ondan kurtulamazdı.”
İmam Cevad (a.s): “Bu da muhaldır. Zira Allah-u Teâla şöyle buyurmaktadır: “Hâlbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.” (4)
Burada Yahya b. Eksem, İmam Cevad (a.s)’ın güçlü delilleri karşısında susup kaldı. Ehl-i Sünnetin büyükleri, İmam Cevad (a.s)’ın, küçük yaşta olmasına rağmen Bağdat kadısı Yahya b. Eksem’in sorularını böyle cevaplandırdığını ve Yahya b. Eksem’in de İmam (a.s)’ın soruları karşısında aciz kaldığını görünce şaşkınlığa uğradılar.(5)
_________________
1 - Kaf / 16
2 - Ahzab / 7
3 - Hac / 75
4 - Enfal / 33
5 - Bihar, c. 50, s. 80
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 17:34
gönderen f_altan
11- Bebeğin Erkek Olması İçin Dua
İmam Rıza'nın (a.s) şahadetinden sonra, Bağdat ve diğer şehirlerin alim ve bilginlerinden seksen kişi hac töreni için Mekke'ye hareket ettiler. İmam Cevad'la da (a.s) görüşmek için yolları üstündeki Medine'ye de uğradılar ve İmam Sadık'ın (a.s) boş olan evlerine indiler...
Küçük yaşta olan İmam (a.s) onların toplantısına katıldı, "Muvaffak" adında birisi İmam'ı orada bulunanlara tanıttı, herkes saygı için kalkıp selam verdiler. O zaman İmam'dan bir takım sorular soruldu, İmam (a.s) iyi bir şekilde cevap verdiler. Herkes O'ndaki İmamet eserlerini gördüklerinde onun İmametinden daha fazla emin olup sevindiler ve İmam'ı överek dua ettiler...
Onlardan, İshak adındaki birisi diyor ki: "Ben de bir mektuba, İmam'dan sormak için on tane mesele yazdım ve kendi kendime: "Eğer imam sorularıma cevap verirse eşimin hamile olduğu bebeğin erkek olması için Allah'a dua etmesini isteyeceğim" dedim. Toplantı uzun sürdü, devamlı İmam'dan soru soruyorlar, O da cevap veriyordu, mektubumu yarın İmam'a veririm diye gitmek için kalktım. İmam (a.s) beni görür görmez:
"Ey İshak! Allah benim duamı kabul etti, bebeğinin ismini Ahmed koy" buyurdular.
Bunun üzerine; "Allah'a hamdolsun şüphesiz bu Allah'ın hüccetidir" dedim. İshak vatanına döndüğünde Allah Teala ona bir oğlan çocuğu bağışladı, o da ismini Ahmed koydu.
(Uyun'ul-Mucizat, s.109)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 17:36
gönderen f_altan
12- Kefen Yapmak İçin Elbise İsteğinde Bulunma
İmran b. Muhammed-i Eş'arî anlatıyor:
"İmam Cevad'ın (a.s) huzuruna gittim, işlerimi bitirdikten sonra İmam'a: "Ümm'ül-Hasan size selam gönderdi ve kendisine kefen yapması için elbiselerinizden birini bağışlamanızı rica etti" dedim.
İmam (a.s): "Onun bu işe ihtiyacı kalmadı" buyurdular.
Ben geri döndüm, İmam'ın maksadının ne olduğunu anlayamadım. Ama İmam'ın huzurunda olduğum günden onüç-ondört gün önce Ümm'ül-Hasan'ın vefat ettiğini öğrenince İmam'ın maksadının ne olduğunu anlamış oldum."
(Bihar, c.50, s.43)
Gönderilme zamanı: 10 Tem 2007, 17:37
gönderen f_altan
13- Eşkıyaların Aldığı Miktarda Para
Ahmed b. Hadid diyor:
"Bir grupla hac töreni için Mekke'ye gidiyorduk, eşkıyalar yolumuzu kestiler ve mallarımızı aldılar. Medine'ye yetiştiğimizde bir sokakta İmam Cevad (a.s) ile karşılaştım, evlerine gittim ve başımızdan geçenleri İmam (a.s)'a anlattım. İmam (a.s), bana bir miktar para ve elbise getirmelerini emrettiler ve buyurdular ki: "Parayı arkadaşların arasında eşkıyaların onlardan aldıkları miktarda bölüştür."
Ben parayı bölüştürdükten sonra İmam (a.s)'ın verdiği paranın tamı-tamına eşkıyaların bizden aldığı para miktarında olduğunu gördüm."
(Bihar, c.50, s.44; Herâic-i Ravendî'den naklen)