Burjuvanın savaşında benim ne işim var
Gönderilme zamanı: 10 Mar 2008, 14:49
Burjuvanın savaşında benim ne işim var
Ülkemizde sosyal statüsünü başkalarının
boyunduruğu altında yaşamak olarak
kabullenen büyük halk yığınlarının
beyinlerine sıkıştırılan din savaşında
neden yer alıyoruz hala anlamak mümkün
değil.
Bu ülkede eğerki maddi varlık mevcut
ise başınız açık ya da kapalı bir
şekilde en iyi okullarda tahsil görüp
geleceğe umutla bakabilirsiniz. Peki ya
maddi imkanlarınız kısıtlıysa. O zaman
sizin dinli yada dinsiz olmanızın
hiçbir anlamı yoktur. Çünkü siz her iki
olasılıktada geleceği karanlık ve
umutsuz yaşamaya mecbursunuz.
medyatik gündemin ötesinde kendisine
bir gündem belirleyemeyen halkın bugün
kör dövüşü gibi kendi kapı komşusunun
giyimine eleştiride bulunduğu günümüzde
neden insanlar bir tarafta yer almak
gibi bir gaflete düşerler.
Eğerki Özgürlükten yana isek o zaman
Özeleştiri hakkımızı kullanalım
diyorum.
Yıllardır beynimize empoze edilen yaşam
standardında özeleştiri gereksiz olarak
gösterilmiştir. Birileri dil ile ifade
etmesede hayatın akışında özeleştiriye
pek fazla yer yoktur. Şimdi biz bir
halk olarak oturup düşünelim ve Önce
kendimizi eleştirelim.
Çevremizde türban giyimi olarak
tanıtılan çarpık din anlayışının sonucu
olarak bazen sıkıca giyilen etek ve
pantolonun üzerine bağlanan gösterişli
örtüler ve kadının erkek karşısındaki
çekiciliğini arttıran boyalar kokular.
Bunada İslami örtünme diyorlar.
özeleştiri özgürlüğünü kullanıp acaba
bu giyim ile hangi İslama hizmet
ediliyor diye soramıyormuyuz.
Diğer taraftan ekmeğini kazanma
derdindeki halkın bu çarpık din
anlayışına eleştiride bulunurken hedef
şaşırıp kendi kapı komşusunu din
bezirganlarıyla bir tutması.
Dini kendisine geçim kaynağı yapmış
azınlığın hizmetine layık değilizi biz.
Bize düşen bu savaşta kendi tarafımızı
oluşturmaktır. Biz burjuvanın kirli
oyununa alet olmamalıyız.
Tarafsız olmak mümkün değil; ama her
iki tarafın da yani dinci ve sözde laik
kesimin de sadece mutluluğu
başkalarının sırtından kazanan bir
azınlık olarak bizim le aynı değerleri
savunmaya niyeti yok.
Halk olmanın verdiği o gücü yine halka
saldırarak kullanmak ancak kendi
bindiği dalı kesmektir.
Özeleştiriye açık ve geleceği umutla
karşılamak isteyenler bu karanlık kör
dövüşünde iki seçeneğe tabi
olmamalıdır. Kendi tarafını yani özgür
halk olma bilincini kavramalıdır.
Din ne bazılarının tekelindedir nede
hayatımızdan ayrıdır.
hayatın gerçeği olan dini ancak Kur'an
ve ehli beyte bağlılıkla yaşayabiliriz.
Biz din savaşı değil adalet savaşı
vermeliyiz.
Adil olam en büyük şiarımız olmalı.
İster bizden olsun ister karşı taraftan
hak kiminse onun olmalı.
Ve eğerki bizimde hakkımız var ise her
şartta bunu dile getirmek zorundayız.
İmamlarımızın öğretisi de bu
doğrultudadır.
Ülkemizde sosyal statüsünü başkalarının
boyunduruğu altında yaşamak olarak
kabullenen büyük halk yığınlarının
beyinlerine sıkıştırılan din savaşında
neden yer alıyoruz hala anlamak mümkün
değil.
Bu ülkede eğerki maddi varlık mevcut
ise başınız açık ya da kapalı bir
şekilde en iyi okullarda tahsil görüp
geleceğe umutla bakabilirsiniz. Peki ya
maddi imkanlarınız kısıtlıysa. O zaman
sizin dinli yada dinsiz olmanızın
hiçbir anlamı yoktur. Çünkü siz her iki
olasılıktada geleceği karanlık ve
umutsuz yaşamaya mecbursunuz.
medyatik gündemin ötesinde kendisine
bir gündem belirleyemeyen halkın bugün
kör dövüşü gibi kendi kapı komşusunun
giyimine eleştiride bulunduğu günümüzde
neden insanlar bir tarafta yer almak
gibi bir gaflete düşerler.
Eğerki Özgürlükten yana isek o zaman
Özeleştiri hakkımızı kullanalım
diyorum.
Yıllardır beynimize empoze edilen yaşam
standardında özeleştiri gereksiz olarak
gösterilmiştir. Birileri dil ile ifade
etmesede hayatın akışında özeleştiriye
pek fazla yer yoktur. Şimdi biz bir
halk olarak oturup düşünelim ve Önce
kendimizi eleştirelim.
Çevremizde türban giyimi olarak
tanıtılan çarpık din anlayışının sonucu
olarak bazen sıkıca giyilen etek ve
pantolonun üzerine bağlanan gösterişli
örtüler ve kadının erkek karşısındaki
çekiciliğini arttıran boyalar kokular.
Bunada İslami örtünme diyorlar.
özeleştiri özgürlüğünü kullanıp acaba
bu giyim ile hangi İslama hizmet
ediliyor diye soramıyormuyuz.
Diğer taraftan ekmeğini kazanma
derdindeki halkın bu çarpık din
anlayışına eleştiride bulunurken hedef
şaşırıp kendi kapı komşusunu din
bezirganlarıyla bir tutması.
Dini kendisine geçim kaynağı yapmış
azınlığın hizmetine layık değilizi biz.
Bize düşen bu savaşta kendi tarafımızı
oluşturmaktır. Biz burjuvanın kirli
oyununa alet olmamalıyız.
Tarafsız olmak mümkün değil; ama her
iki tarafın da yani dinci ve sözde laik
kesimin de sadece mutluluğu
başkalarının sırtından kazanan bir
azınlık olarak bizim le aynı değerleri
savunmaya niyeti yok.
Halk olmanın verdiği o gücü yine halka
saldırarak kullanmak ancak kendi
bindiği dalı kesmektir.
Özeleştiriye açık ve geleceği umutla
karşılamak isteyenler bu karanlık kör
dövüşünde iki seçeneğe tabi
olmamalıdır. Kendi tarafını yani özgür
halk olma bilincini kavramalıdır.
Din ne bazılarının tekelindedir nede
hayatımızdan ayrıdır.
hayatın gerçeği olan dini ancak Kur'an
ve ehli beyte bağlılıkla yaşayabiliriz.
Biz din savaşı değil adalet savaşı
vermeliyiz.
Adil olam en büyük şiarımız olmalı.
İster bizden olsun ister karşı taraftan
hak kiminse onun olmalı.
Ve eğerki bizimde hakkımız var ise her
şartta bunu dile getirmek zorundayız.
İmamlarımızın öğretisi de bu
doğrultudadır.