Peygamberimizin Mezhebi !
Gönderilme zamanı: 26 May 2008, 22:50
(ZİYARETÇİ DEFTERİNDEN ALINTIDIR)
PEYGAMBERİMİZİN MEZHEBİ !
Mesaj Sahibi: soru
Benim çok merak ettiğim bir konu var.
1)Hz muhammed hangi mezheptendi?
2)eğer mezhebi varsa o mezhebin namazı bize farzdır.
3)eğer mezhebi yoksa hangi mezhep hz muhammedin kıldığı gibi namaz kılıyor.
4)hanifi , şafii , hanbeli , maliki , caferi , birçoğu değişik tarzda namaz kılıyor.
5)hangisi doğru.
6)hz muhammedin ibadet edişini , farz kıldığını değiştiren kafir değilmidir.
7)o halde her mezhebin kurucusu neden kendine göre sistem geliştirmiş.
8)eğer biz hz muhammedin kıldığı gibi namaz kılıyoruz diyorsanız ve bunu kanıtlarsanız , büyük bir hoşnutluk ile fikirimi değiştircem
Bismihi Teala
Sayın soru nickli arkadaş,
Diğer sitelerde bazılarına cevap yazdığım için sizin sorularınızı ve arkadaşların vermiş oldukları cevapları yeni gördüm. Cevabınızı arkadaşlar bilgileri dahilinde vermeye çalışmışlar, ben de bazı ekler yapacağım inş.
Şöyle bir soru sormuşsunuz:
1)Hz muhammed hangi mezheptendi?
2)eğer mezhebi varsa o mezhebin namazı bize farzdır.
Hz. Peygamber (s.a.a), bisetden önce Hz. İbrahim'in dini olan hanif dinine mensup ve tabi idi. Bisetten yani peygambeliğe seçildikten sonra kendi şeriat ve dininin kurallarına bağlı ve tabi idi. Bildiğimiz bu mezheplerin hiçbirine bağlı değildi ve olması da mümkün değildir. Çünkü mezhepler sonradan çıkmışlar. Bir de Hz. Peygamber onların mezhebine nasıl tabi olabilir? Böyle bir şey olursa demek peygamber değildir.
Üçüncü sorunuzda şöyle demişsiniz:
3)eğer mezhebi yoksa hangi mezhep hz muhammedin kıldığı gibi namaz kılıyor.
4)hanifi , şafii , hanbeli , maliki , caferi , birçoğu değişik tarzda namaz kılıyor.
5)hangisi doğru.
Bu mezheplerden hangisinin daha güvenilir ve doğru olduğunu anlayabilmemiz için Kur'an-ı Kerim'e ve Hz. Peygamber'in sözlerine bakmamız gerekir. Kur'an'a baktığımızda görüyoruz ki Allah Teala Kur'an'da bir takım insanların tertemiz ve bütün hatalardan masum olduklarını bildirerek şöyle buyuruyor: "Ey ehli beyt! Ancak Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor." (Ahzab: 33)
Temizleri bırakıp temiz olmayanların peşine takılmak aklen de doğru değildir. Ehlibeytin kimler oldukları hadislerde açıklanmıştır.
Diğer taraftan da şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah'a, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve Peygamber'e götürün; eğer Allah'a ve ahiret gününe imanınız varsa, bu sizin için daha hayırlı ve yorum olarak daha güzeldir." ( Nisa:59)
"O (Peygamber), heva ve hevesten (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz; söyledikleri yalnızca O'na vahy olunan şeyden başka bir şey değildir."(Necm: 3)
Allah Resulü (s.a.a) vahyi telakki ve tebliğle görevli olduğu gibi, onu en sahih şekilde insanlara açıklama ve ayetlerin muradını tefsir etmekle de görevliydi. Bu konuda Kur'an'ın şu ayeti bize ışık tutmaktadır:
"Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler." (Nahl, 44)
"De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır."(Al-iİmran/31)
"Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir."(haşr/7)
"Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah Resulü’nde güzel bir örnek vardır.” (ahzab/21)
"Rabbine and olsun ki, kendi aralarında çıkan ihtilaflı konularda seni hakem kılıp sonra da senin verdiğin hükme hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manasıyla kabullenmedikçe, iman etmiş olamazlar."(Nisa: 65)
“De ki: ‘Allah'a itaat edin; Peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o peygamber, kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz, Peygambere düşen, sadece apaçık tebliğdir.” (Nur/54)
Bu ayetler bizim Hz. Peygamber'in sözlerine uymamızı açıkça emrediyor. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyuruyor: "Yahudiler 71 fırkaya ayrıldı, Hıristiyanlar 72 fırkaya ayrıldı, benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır."
Hadislere baktığımızda bu 73 fırkadan kurtuluşa erecek olan fırkanın Ehlibeyt'e tabi olanlar olduğunu görüyoruz. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.a) meşhur olan bir hadisinde şöyle buyurmuşlar:
"Benim Ehlibeyt'im, Nuh'un gemisi gibidir; kim ona bindiyse kurtuldu ve kim ondan geri kaldıysa boğuldu. Yine benim Ehlibeyt'im sizin aranızda, Benî İsrail kavminin 'Hıtta' kapısı gibidir; kim o kapıdan girdiyse bağışlandı."
(Müstedrek'üs-Sahihayn, (Hâkim Nişaburî), c.3, s.163; Feraid'üs-Simtayn, c.2, s.246; Yenabi'ul-Mevedde, c.1, s.95; Mecma'uz-Zevaid, c.9, s.168; es-Savaik'ul-Muhrika, s.184; Cami'us-Sağir (Suyutî), c.2, s.533, Hadis: 8162; el-Menakıb (İbn'ül-Meğazilî), s.132.)
Bu konuyla ilgili Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri -ki Allah haklarında şöyle buyurmuş: 'Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır' (Araf 181. Ayet)- ben ve benim tabilerim (yandaşlarım)dir, cennetteyiz." (Yenabi'ul-Mevedde, s.109)
Bu hadislerden de anlaşıldığına göre kurtuluşa erenler, itikat ve amellerinde kalpten Ehlibeyte tabi olan kimselerdir. Dini konularda Ehlibeytin sözlerine uymak hem aklen hem de naklen farzdır. Zira Ehlibeytten olan Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma, İmam Hsan ve İmam hüseyin Hz. Peygamber (s.a.a'in yanında büyümüşler. Hz. Peygamber'e herkesten daha yakındılar. Herkesten daha çok Hz. Peygamber'in ilminden istifade etmişler. Hz. Ali (a.s) Hz. Peygamber (s.a.a)’in ilim ve sırlarının büyük hazinesinden oldukça istifade etmiştir. Hz. Peygamber’in ona olan özel ilgisini yine Hz. Ali’nin şu sözlerinden anlamak mümkündür:
-“Ben Peygamber’e bir şey sorunca beni bilgilendiriyordu. Ben sessiz kalınca da O konuşmaya başlıyordu.” [Tabakat-i İbn-i Sa’d]
-“Her gün iki defa, sabah ve akşam olmak üzere -özel olarak- Peygamber’in huzuruna varıyordum.” [Sünen-i Nesai c.1,s.178]
-“Allah’a yemin olsun ki inen bütün ayetlerin ne hakkında, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum. Allah bana düşünen, sorgulayan bir kalp ve açık bir dil vermiştir.” [Tabakat İbn-i Sa’d]
-“Ashab Resulullah’dan her şeyi soran ve açıklama isteyen bir konumda değildi. Öyle ki oradan geçmekte olan bir Arap Bedevi’nin gelip Peygamber'e sormasını ve bu vesileyle ilgili konunun açıklamasını, duymalarını istiyorlardı. Ama ben öyle değildim. Aklıma gelen her şeyi Peygamber'e soruyordum ve duyduğum her şeyi de ezberliyordum." [Nehc’ül-Belağa 210]
PEYGAMBERİMİZİN MEZHEBİ !
Mesaj Sahibi: soru
Benim çok merak ettiğim bir konu var.
1)Hz muhammed hangi mezheptendi?
2)eğer mezhebi varsa o mezhebin namazı bize farzdır.
3)eğer mezhebi yoksa hangi mezhep hz muhammedin kıldığı gibi namaz kılıyor.
4)hanifi , şafii , hanbeli , maliki , caferi , birçoğu değişik tarzda namaz kılıyor.
5)hangisi doğru.
6)hz muhammedin ibadet edişini , farz kıldığını değiştiren kafir değilmidir.
7)o halde her mezhebin kurucusu neden kendine göre sistem geliştirmiş.
8)eğer biz hz muhammedin kıldığı gibi namaz kılıyoruz diyorsanız ve bunu kanıtlarsanız , büyük bir hoşnutluk ile fikirimi değiştircem
Bismihi Teala
Sayın soru nickli arkadaş,
Diğer sitelerde bazılarına cevap yazdığım için sizin sorularınızı ve arkadaşların vermiş oldukları cevapları yeni gördüm. Cevabınızı arkadaşlar bilgileri dahilinde vermeye çalışmışlar, ben de bazı ekler yapacağım inş.
Şöyle bir soru sormuşsunuz:
1)Hz muhammed hangi mezheptendi?
2)eğer mezhebi varsa o mezhebin namazı bize farzdır.
Hz. Peygamber (s.a.a), bisetden önce Hz. İbrahim'in dini olan hanif dinine mensup ve tabi idi. Bisetten yani peygambeliğe seçildikten sonra kendi şeriat ve dininin kurallarına bağlı ve tabi idi. Bildiğimiz bu mezheplerin hiçbirine bağlı değildi ve olması da mümkün değildir. Çünkü mezhepler sonradan çıkmışlar. Bir de Hz. Peygamber onların mezhebine nasıl tabi olabilir? Böyle bir şey olursa demek peygamber değildir.
Üçüncü sorunuzda şöyle demişsiniz:
3)eğer mezhebi yoksa hangi mezhep hz muhammedin kıldığı gibi namaz kılıyor.
4)hanifi , şafii , hanbeli , maliki , caferi , birçoğu değişik tarzda namaz kılıyor.
5)hangisi doğru.
Bu mezheplerden hangisinin daha güvenilir ve doğru olduğunu anlayabilmemiz için Kur'an-ı Kerim'e ve Hz. Peygamber'in sözlerine bakmamız gerekir. Kur'an'a baktığımızda görüyoruz ki Allah Teala Kur'an'da bir takım insanların tertemiz ve bütün hatalardan masum olduklarını bildirerek şöyle buyuruyor: "Ey ehli beyt! Ancak Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor." (Ahzab: 33)
Temizleri bırakıp temiz olmayanların peşine takılmak aklen de doğru değildir. Ehlibeytin kimler oldukları hadislerde açıklanmıştır.
Diğer taraftan da şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah'a, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve Peygamber'e götürün; eğer Allah'a ve ahiret gününe imanınız varsa, bu sizin için daha hayırlı ve yorum olarak daha güzeldir." ( Nisa:59)
"O (Peygamber), heva ve hevesten (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz; söyledikleri yalnızca O'na vahy olunan şeyden başka bir şey değildir."(Necm: 3)
Allah Resulü (s.a.a) vahyi telakki ve tebliğle görevli olduğu gibi, onu en sahih şekilde insanlara açıklama ve ayetlerin muradını tefsir etmekle de görevliydi. Bu konuda Kur'an'ın şu ayeti bize ışık tutmaktadır:
"Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler." (Nahl, 44)
"De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır."(Al-iİmran/31)
"Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir."(haşr/7)
"Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah Resulü’nde güzel bir örnek vardır.” (ahzab/21)
"Rabbine and olsun ki, kendi aralarında çıkan ihtilaflı konularda seni hakem kılıp sonra da senin verdiğin hükme hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manasıyla kabullenmedikçe, iman etmiş olamazlar."(Nisa: 65)
“De ki: ‘Allah'a itaat edin; Peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o peygamber, kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz, Peygambere düşen, sadece apaçık tebliğdir.” (Nur/54)
Bu ayetler bizim Hz. Peygamber'in sözlerine uymamızı açıkça emrediyor. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyuruyor: "Yahudiler 71 fırkaya ayrıldı, Hıristiyanlar 72 fırkaya ayrıldı, benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır."
Hadislere baktığımızda bu 73 fırkadan kurtuluşa erecek olan fırkanın Ehlibeyt'e tabi olanlar olduğunu görüyoruz. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.a) meşhur olan bir hadisinde şöyle buyurmuşlar:
"Benim Ehlibeyt'im, Nuh'un gemisi gibidir; kim ona bindiyse kurtuldu ve kim ondan geri kaldıysa boğuldu. Yine benim Ehlibeyt'im sizin aranızda, Benî İsrail kavminin 'Hıtta' kapısı gibidir; kim o kapıdan girdiyse bağışlandı."
(Müstedrek'üs-Sahihayn, (Hâkim Nişaburî), c.3, s.163; Feraid'üs-Simtayn, c.2, s.246; Yenabi'ul-Mevedde, c.1, s.95; Mecma'uz-Zevaid, c.9, s.168; es-Savaik'ul-Muhrika, s.184; Cami'us-Sağir (Suyutî), c.2, s.533, Hadis: 8162; el-Menakıb (İbn'ül-Meğazilî), s.132.)
Bu konuyla ilgili Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölündü, yetmiş ikisi ateşin içinde ve biri -ki Allah haklarında şöyle buyurmuş: 'Yarattıklarımızdan hakka hidayet eden ve adaleti yerine getiren bir ümmet vardır' (Araf 181. Ayet)- ben ve benim tabilerim (yandaşlarım)dir, cennetteyiz." (Yenabi'ul-Mevedde, s.109)
Bu hadislerden de anlaşıldığına göre kurtuluşa erenler, itikat ve amellerinde kalpten Ehlibeyte tabi olan kimselerdir. Dini konularda Ehlibeytin sözlerine uymak hem aklen hem de naklen farzdır. Zira Ehlibeytten olan Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma, İmam Hsan ve İmam hüseyin Hz. Peygamber (s.a.a'in yanında büyümüşler. Hz. Peygamber'e herkesten daha yakındılar. Herkesten daha çok Hz. Peygamber'in ilminden istifade etmişler. Hz. Ali (a.s) Hz. Peygamber (s.a.a)’in ilim ve sırlarının büyük hazinesinden oldukça istifade etmiştir. Hz. Peygamber’in ona olan özel ilgisini yine Hz. Ali’nin şu sözlerinden anlamak mümkündür:
-“Ben Peygamber’e bir şey sorunca beni bilgilendiriyordu. Ben sessiz kalınca da O konuşmaya başlıyordu.” [Tabakat-i İbn-i Sa’d]
-“Her gün iki defa, sabah ve akşam olmak üzere -özel olarak- Peygamber’in huzuruna varıyordum.” [Sünen-i Nesai c.1,s.178]
-“Allah’a yemin olsun ki inen bütün ayetlerin ne hakkında, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum. Allah bana düşünen, sorgulayan bir kalp ve açık bir dil vermiştir.” [Tabakat İbn-i Sa’d]
-“Ashab Resulullah’dan her şeyi soran ve açıklama isteyen bir konumda değildi. Öyle ki oradan geçmekte olan bir Arap Bedevi’nin gelip Peygamber'e sormasını ve bu vesileyle ilgili konunun açıklamasını, duymalarını istiyorlardı. Ama ben öyle değildim. Aklıma gelen her şeyi Peygamber'e soruyordum ve duyduğum her şeyi de ezberliyordum." [Nehc’ül-Belağa 210]