Menâkıb-ı çihâr yâr-ı güzîn kaynak kitabı mı?! Değilse ki değildir peki o kitap nerden bu uyduruk sözleri nakletmiştir?! Kaynak gösterebilir misiniz, bir link verebilir misiniz?!Zülfükaaar yazdı:Hz. Ali r.a. ve Hz. Ebubekr-i Sıddik r.a. arasında geçtiği rivayet edilen,
çok hoş bir diyalog Hz. Ebubekr-i Sıddik r.a.'a dil uzatanlara iyi bir cevap
oluşturacağını düşündüğüm için aynen kitaptan ekliyorum.
Kaynak : (Menâkıb-ı çihâr yâr-ı güzîn) kitâbı, dörtyüz doksanıncı sahîfede
diyor ki:
Birgün, Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” Resûlullahın “sallallahü
aleyhi ve sellem” evine geldi. İçeri gireceği sırada, Alî bin
Ebî Tâlib “radıyallahü anh” da geldi. Ebû Bekr geri çekilip, yâ Alî,
sen buyur gir dedi. O da cevâb verip, aralarında aşağıdaki uzun konuşma
oldu:
Alî — Yâ Ebâ Bekr! Sen önce gir ki, her iyilikde önde olan, her
hayrlı işde ileri olan, herkesi geçen sensin.
Ebû Bekr — Sen önce gir yâ Alî, Resûlullaha “sallallahü teâlâ
aleyhi ve sellem” dahâ yakın sensin.
Alî — Ben, senin önüne nasıl geçerim? Çünki, Resûlullahdan
“sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim, (Ümmetimden Ebû Bekrden
dahâ üstün bir kimse üzerine güneş doğmadı) buyurdu.
Ebû Bekr — Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resûlullah
“sallallahü aleyhi ve sellem”, kızı Fâtıma-tüzzehrâyı “radıyallahü
teâlâ anhâ” sana verdiği gün (Kadınların en iyisini, erkeklerin en
iyisine verdim) buyurdu.
Alî — Ben senin önüne geçemem. Çünki, Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem” (İbrâhîm aleyhisselâmı görmek istiyen, Ebû
Bekrin yüzüne baksın) buyurdu.
Ebû Bekr — Senin önüne geçemem. Çünki, Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Âdem aleyhisselâmın hilm sıfâtını
ve Yûsüf aleyhisselâmın güzel ahlâkını görmek istiyen, Alî
– 131 –
Mürtezâya baksın!)
Alî — Senin önünden giremem. Çünki, Resûlullah “sallallahü
aleyhi ve sellem” (Yâ Rabbî! Beni ençok seven ve eshâbımın en
iyisi kimdir?) dedi. Cenâb-ı Hak (Yâ Muhammed “aleyhisselâm”
Ebû Bekr-i Sıddîkdır) buyurdu.
Ebû Bekr — Ben senin önüne geçemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
(İlmi bir kimseye veririm ki, Allahü teâlâ, onu sever.
Ben de onu çok severim) buyurdu. İlm şehrinin kapısı, sen oldun.
Alî — Senin önünde gidemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm” (Cennetin
kapıları üzerinde, Ebû Bekr habîbullah yazılıdır) buyurdu.
Ebû Bekr — Senin önüne geçemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
Hayber gazâsında, bayrağı sana verip (Bu bayrak, melik-i gâlibin,
Alî bin Ebî Tâlibe hediyyesidir) buyurdu.
Alî — Senin önüne nasıl geçebilirim? Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
(Yâ Ebâ Bekr! Sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin)
buyurdu.
Ebû Bekr — Senin önüne geçemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
buyurdu ki (Kıyâmet günü, Alî Cennet hayvanlarından birine
binmiş olarak gelir. Cenâb-ı Hak buyurur ki, yâ Muhammed
“aleyhisselâm”! Senin baban İbrâhîm Halîl, ne güzel babadır. Senin
kardeşin Alî bin Ebî Tâlib ne güzel kardeşdir).
Alî — Senin önüne geçemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm” buyurdu
ki (Kıyâmet günü, Cennet meleklerinin reîsi olan Rıdvân
adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir. Bana
verir. Sonra, Cebrâîl aleyhisselâm gelip, yâ Muhammed, Cennetin
ve Cehennemin anahtarlarını, Ebû Bekr-i Sıddîka ver. Ebû
Bekr, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der).
Ebû Bekr — Senin önünden giremem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
buyurdu ki (Alî kıyâmet günü benim yanımdadır. Havz ve
Kevser yanında, benimledir. Sırât üzerinde benimledir. Cennetde
benimledir. Allahü teâlâyı görürken, benimledir.)
Alî — Senden önce giremem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm” (Ebû
Bekrin îmânı, bütün mü’minlerin îmânları toplamı ile dartılsa,
Ebû Bekrin îmânı ağır gelir) buyurdu.
Ebû Bekr — Senin önüne nasıl geçebilirim? Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
(Ben ilmin şehriyim. Alî, bunun kapısıdır) buyurdu.
Alî — Senin önünden nasıl yürüyebilirim? Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
(Ben sâdıklığın şehriyim. Ebû Bekr, bunun kapısıdır)
buyurdu.
Ebû Bekr — Senin önünden geçemem. Çünki, Resûl “aleyhis-
– 132 –
selâm” buyurdu ki, (Kıyâmet günü, Alî, bir güzel ata bindirilir.
Görenler, acabâ bu, hangi Peygamberdir der. Allahü teâlâ, bu Alî
bin Ebî Tâlibdir buyurur.)
Alî — Senin önünden gidemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
(Ben ve Ebû Bekr, bir toprakdanız. Tekrâr bir olacağız) buyurdu.
Ebû Bekr — Senin önünden gidemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
buyurdu ki, (Allahü teâlâ, ey Cennet, senin dört köşeni,
dört kimse ile bezerim. Biri, peygamberlerin üstünü Muhammed
“aleyhisselâm”dır. Biri, Allahdan korkanların üstünü Alîdir.
Üçüncüsü, kadınların üstünü, Fâtıma-tüzzehrâdır. Dördüncü köşesindeki
de temizlerin üstünü Hasen ile Hüseyndir, buyurdu).
Alî — Senin önünden nasıl gidebilirim? Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
buyurdu ki (Sekiz Cennetden şöyle ses gelir: Ey Ebû Bekr,
sevdiklerinle birlikde gel, hepiniz, Cennete girin!)
Ebû Bekr — Senin önünden gidemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
(Ben bir ağaca benzerim. Fâtıma, bunun gövdesidir. Alî
budağıdır. Hasen ve Hüseyn, meyvasıdır) buyurdu.
Alî — Senin önünden geçemem. Çünki, Resûl “aleyhisselâm”
buyurdu ki (Allahü teâlâ, Ebû Bekrin bütün kusûrlarını afv etsin.
Çünki O, kızı Âişeyi bana verdi. Hicretde bana yardımcı oldu. Bilâl-
i Habeşîyi, benim için alıp âzâd etdi).
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” bu iki sevgilisi kapıda
böyle konuşurken, kendileri içeriden dinliyordu. Hazret-i Alînin
sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
(Ey kardeşlerim Ebû Bekr ve Alî “radıyallahü anhümâ”! Artık
içeri girin! Cebrâîl aleyhisselâm gelip dedi ki, yerlerdeki ve yedi
kat gökdeki melekler sizi dinlemekdedir. Kıyâmete kadar, birbirinizi
övseniz Allahü teâlâ yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız).
İkisi birbirine sarılıp, birlikde Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve
sellem” huzûruna girdiler. Resûl “aleyhisselâm”: (Allahü teâlâ,
ikinize de yüzbinlerle rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerle
rahmet etsin ve düşmanlarınıza da, yüzbinlerle la’net olsun) buyurdu.
Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk dedi ki (Yâ Resûlallah! Ben,
Alî kardeşimin düşmanlarına şefâ’at etmem). Hazret-i Alî dedi ki
(Yâ Resûlallah! Ben de, Ebû Bekr kardeşimin düşmanlarına şefâ’at
etmem ve başını kılınçla, bedeninden ayırırım.) Ebû Bekr buyurdu
ki (Ben senin düşmanlarını, sırat üzerinden geçirmem).
Bakın sizin sahih kabul ettiğiniz kaynaklarda Hz. Ali (a.s) Ebubekir ve Ömer'i nasıl gördüğü açıkça nakledilmiştir, buyurun:
37-38 sahabilik bir meclis, başta 2. halife Ömer. Huzura Ali(aleyhisselam) ve Abbas gelir. Ömer onlara hitaben; "Sen, Abbas, Ebubekirden kardeş oğlunun, sen, Ali, KARININ BABASININ mirasına kondunuz. Ben, Ebu Bekirden sonra halife kendimim ve biliyorum ki, sizin itigadınızda Ebubekir yalancı, hain, fasık ve hileger birisi. Bunu da biliyorum ki, yine sizin itigadınızda ben de hainim, yalancıyım, fasığım ve hilegerim.”
Kaynak Sahih-i Müslüm, cilt 4, sayfa 152 (veya Sahih-i Müslüm, Kitabul-cihad, babul hukmut-teyd).