Hz. Peygamber (s.a.a.v) vasiyet yazdı mı?
Gönderilme zamanı: 10 Eyl 2010, 14:55
HZ. PEYGAMBER (S.A.A.V) VASİYET YAZDI MI?
Hz. Peygamber bir perşembe günü, yani Hakk’a yürüyüşünden dört gün önce yanında bulunan sahabelere: “Bana bir kâğıt verin, size bir vasiyet yazayım, daha sonra yanlış yola sapmazsınız” diye emir verdi, ama emir yerine getirilmedi ve isteği reddedildi. Hem de nasıl? Abdullah Bin Abbas’tan rivayetle: Hz. Peygamber ölümle karşı karşıya kaldığında yanında bulunan bir grup sahabe arasında Ömer de vardı. Peygamber hazretleri “Bana bir kağıt verin size bir vasiyet yazayım ki ondan sonra ters yola sapmazsınız.” dedi. Ömer: “Peygamber hastalıktan kendini kaybetti. Elimizde Kuran var. Allah’ın kitabı bize yeter” dedi. Odada bulunanlar arasında ikilik çıktı. Kimisi Peygamberin istediğini verelim bu vasiyeti yazsın, diyor kimisi Ömer’in dediğini tutuyordu. İkilik çekişme ve gürültü hâline gelince Peygamber hazretleri "defolun" diye onları kovdu. Ondan sonra İbni Abbas: “En büyük felaket Hz. Peygamberin vasiyet yazmasını engelleyen olaydır.” derdi.
(M.Reyhani Gölgesiz Işıklar 3 Buhari sahihi 4/5, Müslim sahihi 2/14, İmam Ahmet müsned 1/325)
Hz. Muhammed ne yazacaktı acaba? Hz. Muhammed hayatı boyunca bu vasiyeti gerçekleştirmek için çalıştı bunun üzeride titizlikle durdu. Fakat bir türlü kabul ettiremedi. Son nefesini verirken vasiyetini kesinleştirmek istediyse de kendisine karşı gelindi.
(Daha fazla bilgi için bakınız "Gölgesiz Işıklar 3” Ş.M. Reyhani Can yayınları) Hilafetin Peygamber soyundan birisine geçmesini engellemek için vasiyetin yazılmasına mani oldular. Hz. Muhammed, Hz. Ali’den başka birini vasi edecek miydi? Asla bunu yapmayacaktı. Üstelik peygamber hummadan (ateşten) sayıklıyor, dediler. Ömer, Kur’an-ı Kerim’in “ veme yantıku anil heva in hüve illa vahyun yuvha” (O arzusuna göre söz söylemez. Onun sözü kendine vahiy olunan bir vahiyden başka bir şey değildir.) necm suresi 3-4 ayetini hiçe saymıştı. Hz. peygamberin kendine vahiy olunandan başka bir şey konuşmadığını o da biliyordu ama bu, hesabına uymuyordu.
Sonuçta Hz. Muhammed (s.a.a.v) vasiyetini yazamadan ebediyete intikal etti. Ama Hz. Peygamber birçok yerde hadis, hutbe ve biat toplantılarında Hz. Ali için söylediğini inkâr ettikleri gibi vasiyetini yazsaydı da onu da inkâr edeceklerdi.
Hz. Peygamberin yakın çevresi Hz. Ali, Hz. Fatıma,Selman El Farisi ve aile yakınları cenazenin defin işleriyle uğraşırlarken, Ömer, üç gece boyu önüne geleni kılıçla korkutarak etkisi altına aldığı birkaç kişi ile Ebu Bekir’i halife ilan etti. Böylece Ebu Bekir hakkı olmayan hilafete oturdu.
Yüce Allah; İmamları, Peygamberlerin devamı ve vasileri olarak dünyaya göndermiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a.v.) yolunu, ilimlerini izleyen imamlar yaşantılarıyla tüm insanlığa örnek olmuşlardır. Bütün âlemler imamların ilim ve faziletlerinin nuruyla aydınlanmıştır. Beşeriyetin eremediği bilime küçük yaşta ilahi öğretiyle haiz oldular. Ehlibeyt imamları (a.s.) dinin, ilimin, takvanın, faziletin, kerametin ve temizliğin kaynağıdır. Geçmişi ve geleceği bilmeleri, Allah tarafından kendilerine gelen bir ilhamdır. Ehlibeyt imamlarının bilgileri engin denizler misalidir. Tüm insanlığın bilgileri o engin denizlerin yanında ufacık bir damla bile değildir. İmamlığın kendilerine yüce Allah tarafından verilmesi her isteyenin rastgele imam olamayacağının kanıtıdır.
İmamlar, Allah tarafından olağanüstü güçlerle donatıldığı halde tabiatın kurallarını çiğnemediler. İslamiyet’i yaymak için zor kullanmadılar. Yenilgiyle karşılaşacaklarını bildikleri ve mucizevi güç sergileyebilecekleri halde o gücü sergilemediler. Mucizevi güç ve olayları din için, İslam için ve imametin yüce Allah tarafından kendilerine (on iki imama) verildiğini kanıtlamak için gösterdiler. Gerektiği yer ve zamanda doğaüstü olayları gerçekleştirdiler. İmamların her kerameti mutlak surette ibret alınacak bir mesaj içindir.Ehlibeyt’in 12. İmamının (Hz. Muhammed El Mehdi) (a.s.) gaybetine (görünmezliği) inanırız. Kıyamet Günü’nde Mehdi olarak zuhur (görünmesi) edeceğine inanıp kendisini beklemek inancımızın gereğidir. Kıyamet Günü’ne kadar Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Nebevi ve Ehlibeyt İmamlarından öğrendiğimiz İslam dinini bu üç ana kaynağa uygun şekliyle uygulayıp yaşamamız şarttır. Zira bu üç kaynak öğretilerinde aynı yolu gösterir. Herhangi birisinin sözünün diğeriyle çelişmesi durumunda o sözün geçersiz ve sonradan başkaları tarafından uydurulmuş, yalan yanlış olduğu anlaşılır. Kuran-ı Kerim, Sünneti Nebevi ve Ehlibeyt İmamları Aleviler için bir el terazisinin her bir kefesinin üç ana ipi gibidir. Nasıl ki terazi kefesinin bir ipinin olmaması durumunda tartma işi yapması düşünülemez ise bu üç ana kaynağın birinden birisinin eksik olması ya da çelişmesi düşünülemez. Terazinin her kefesinin üç ipi sağlam şekilde ise terazinin hak göstergesi hakkı gösterecektir. İşte Alevi inancında Hakkın göstericisi ise Ehlibeytin kendisidir.
Hz. Peygamber bir perşembe günü, yani Hakk’a yürüyüşünden dört gün önce yanında bulunan sahabelere: “Bana bir kâğıt verin, size bir vasiyet yazayım, daha sonra yanlış yola sapmazsınız” diye emir verdi, ama emir yerine getirilmedi ve isteği reddedildi. Hem de nasıl? Abdullah Bin Abbas’tan rivayetle: Hz. Peygamber ölümle karşı karşıya kaldığında yanında bulunan bir grup sahabe arasında Ömer de vardı. Peygamber hazretleri “Bana bir kağıt verin size bir vasiyet yazayım ki ondan sonra ters yola sapmazsınız.” dedi. Ömer: “Peygamber hastalıktan kendini kaybetti. Elimizde Kuran var. Allah’ın kitabı bize yeter” dedi. Odada bulunanlar arasında ikilik çıktı. Kimisi Peygamberin istediğini verelim bu vasiyeti yazsın, diyor kimisi Ömer’in dediğini tutuyordu. İkilik çekişme ve gürültü hâline gelince Peygamber hazretleri "defolun" diye onları kovdu. Ondan sonra İbni Abbas: “En büyük felaket Hz. Peygamberin vasiyet yazmasını engelleyen olaydır.” derdi.
(M.Reyhani Gölgesiz Işıklar 3 Buhari sahihi 4/5, Müslim sahihi 2/14, İmam Ahmet müsned 1/325)
Hz. Muhammed ne yazacaktı acaba? Hz. Muhammed hayatı boyunca bu vasiyeti gerçekleştirmek için çalıştı bunun üzeride titizlikle durdu. Fakat bir türlü kabul ettiremedi. Son nefesini verirken vasiyetini kesinleştirmek istediyse de kendisine karşı gelindi.
(Daha fazla bilgi için bakınız "Gölgesiz Işıklar 3” Ş.M. Reyhani Can yayınları) Hilafetin Peygamber soyundan birisine geçmesini engellemek için vasiyetin yazılmasına mani oldular. Hz. Muhammed, Hz. Ali’den başka birini vasi edecek miydi? Asla bunu yapmayacaktı. Üstelik peygamber hummadan (ateşten) sayıklıyor, dediler. Ömer, Kur’an-ı Kerim’in “ veme yantıku anil heva in hüve illa vahyun yuvha” (O arzusuna göre söz söylemez. Onun sözü kendine vahiy olunan bir vahiyden başka bir şey değildir.) necm suresi 3-4 ayetini hiçe saymıştı. Hz. peygamberin kendine vahiy olunandan başka bir şey konuşmadığını o da biliyordu ama bu, hesabına uymuyordu.
Sonuçta Hz. Muhammed (s.a.a.v) vasiyetini yazamadan ebediyete intikal etti. Ama Hz. Peygamber birçok yerde hadis, hutbe ve biat toplantılarında Hz. Ali için söylediğini inkâr ettikleri gibi vasiyetini yazsaydı da onu da inkâr edeceklerdi.
Hz. Peygamberin yakın çevresi Hz. Ali, Hz. Fatıma,Selman El Farisi ve aile yakınları cenazenin defin işleriyle uğraşırlarken, Ömer, üç gece boyu önüne geleni kılıçla korkutarak etkisi altına aldığı birkaç kişi ile Ebu Bekir’i halife ilan etti. Böylece Ebu Bekir hakkı olmayan hilafete oturdu.
Yüce Allah; İmamları, Peygamberlerin devamı ve vasileri olarak dünyaya göndermiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a.v.) yolunu, ilimlerini izleyen imamlar yaşantılarıyla tüm insanlığa örnek olmuşlardır. Bütün âlemler imamların ilim ve faziletlerinin nuruyla aydınlanmıştır. Beşeriyetin eremediği bilime küçük yaşta ilahi öğretiyle haiz oldular. Ehlibeyt imamları (a.s.) dinin, ilimin, takvanın, faziletin, kerametin ve temizliğin kaynağıdır. Geçmişi ve geleceği bilmeleri, Allah tarafından kendilerine gelen bir ilhamdır. Ehlibeyt imamlarının bilgileri engin denizler misalidir. Tüm insanlığın bilgileri o engin denizlerin yanında ufacık bir damla bile değildir. İmamlığın kendilerine yüce Allah tarafından verilmesi her isteyenin rastgele imam olamayacağının kanıtıdır.
İmamlar, Allah tarafından olağanüstü güçlerle donatıldığı halde tabiatın kurallarını çiğnemediler. İslamiyet’i yaymak için zor kullanmadılar. Yenilgiyle karşılaşacaklarını bildikleri ve mucizevi güç sergileyebilecekleri halde o gücü sergilemediler. Mucizevi güç ve olayları din için, İslam için ve imametin yüce Allah tarafından kendilerine (on iki imama) verildiğini kanıtlamak için gösterdiler. Gerektiği yer ve zamanda doğaüstü olayları gerçekleştirdiler. İmamların her kerameti mutlak surette ibret alınacak bir mesaj içindir.Ehlibeyt’in 12. İmamının (Hz. Muhammed El Mehdi) (a.s.) gaybetine (görünmezliği) inanırız. Kıyamet Günü’nde Mehdi olarak zuhur (görünmesi) edeceğine inanıp kendisini beklemek inancımızın gereğidir. Kıyamet Günü’ne kadar Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Nebevi ve Ehlibeyt İmamlarından öğrendiğimiz İslam dinini bu üç ana kaynağa uygun şekliyle uygulayıp yaşamamız şarttır. Zira bu üç kaynak öğretilerinde aynı yolu gösterir. Herhangi birisinin sözünün diğeriyle çelişmesi durumunda o sözün geçersiz ve sonradan başkaları tarafından uydurulmuş, yalan yanlış olduğu anlaşılır. Kuran-ı Kerim, Sünneti Nebevi ve Ehlibeyt İmamları Aleviler için bir el terazisinin her bir kefesinin üç ana ipi gibidir. Nasıl ki terazi kefesinin bir ipinin olmaması durumunda tartma işi yapması düşünülemez ise bu üç ana kaynağın birinden birisinin eksik olması ya da çelişmesi düşünülemez. Terazinin her kefesinin üç ipi sağlam şekilde ise terazinin hak göstergesi hakkı gösterecektir. İşte Alevi inancında Hakkın göstericisi ise Ehlibeytin kendisidir.