Öncelikli olarak hepinizin gelecek Kurban Bayramını kutlar, Allah'tan hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
Buraya üye olma ve konu açma amacım: bu sene Yunus Emre hayatında yaptığım büyük araştırmalar ve onu rüyamda görmem sonucunda yazmaya başladığım kitabım hakkında bir kaç yardımınıza ihtiyacım olduğundandır.
Öncelikle, size rüyamı anlatmak istiyorum.
Yunus’u aradım; Taptuk emre dergâhında
Yunus’u aradım Bektaşi-i Veli Türbesinde…
Yunus dedim; “Yunus… Aşk ateşin dağladı gönlümü.”
Yunus işitmedi sözümü…
Tekrar bağırdım, “ey âşıklar sefiri kulak ver sözlerime”
Yine görünmedi, yine karşılık vermedi.
Tekrar söylendim, “sen de insansın, bende! Neden cevap vermezsin?”
Yunus söylendi bu sefer, sessiz ve kızgın bir nida ile “Ben kaybolmuş bir aşığım, sense bir ilahi aşk hayranı beni neden unutursun?”
“Unutmadım” diye haykırdım, “nasıl unutabilirim seni!”
O zaman bir ses daha yankılandı, sema’da! Arşı titretecek, gökyüzünü çatlatacak bir ses!
“Nasıl unutmadın? Şems-i Tebriz-i, Mevlana ile yanıp tutuşurken; Yunus gelmedi ak-lına! Mevlana’dan öğütleri bir vahiymişçesine söylerken hiç dedin mi; Bilirim seni, yalan dünyasın / Evliyaları alan dünyasın diye.”
“Haklısın” dedim. “Seni anlatmaya yetmedi; cesaretim ve kabiliyetim. Ne zaman otur-sam seni yazmak için masa başına; dilim düğümleniyor, gönlüm göçüyor! Düşünüyorum ve karalamaktan başka hiç bir şey yapmıyorum!
Ey Yunus yardım et ki yazayım kitabını… Yardım et ki bu biçare yazara gönlü açılsın, dili çözülsün.”
Yunus üzgündü, Yunus kızgındı. Belki bana değildi bu kızgınlığı fakat üstüme alın-makta görevliydim çünkü koskoca alanda tek ben vardım.
Turuncu bulutların arasından sesleniyordu; kara gözlü yiğit, “Sen” dedi. “Sen yazmalı-sın romanımı, gözlerinle görmüş gibi anlatmalısın. Klasik bir şey olmamalı, nasıl Tebrizli-i anlatılıyorsa, görülmüş gibi sende beni öyle anlatmalısın.
Tek biçare Yunus’u değil. Benim hocalarımı, müritlerimi de anlatmalısın.”
“Kendinden bahset ki yardım alayım, görmeyen gözlerim nefsimin söylediklerine şa-hitlik etmesin. Yardım et ey Âşıklar selimi…”
Yunus’a sesleniyordum. Biçare koca bir alanda…
Taştan ses geliyor, Yunus’tan çıt çıkmıyordu…
Bulutları izledim bir süre… Turuncuya boyanmış bulutları. Ardından semaya baktım. Hazreti Meryem’in alnını andıran masmavi ve ak bir renkteydi.
Boşlukta dolanan gözlerim bir şey göremese de bir şiir kulaklarıma çalınır oldu, “ete kemiğe büründük / Yunus diye göründük.”Yunus Emreyi araştırdığımda Taptuk Emre ile olan alakasını ve Taptuk Emre'nin Hünkar Bektaşi Veli ile olan yakınlığını tespit ettim. Bu tespitlerim neticesinde size bir kaç soru sormak istiyorum.
- Bektaşi Veli'nin Dört KApı Kırk makam kuralı hakkında sizlerden de birkaç şeyler duymak istiyorum. Bu öğretiler halen kullanılmakta mı? Kısa bir bilgi verirmisiniz?
- Yunus Emre hakkında bildiklerimiz sadece kitaplardaki kadar mı?
Sevgi ve Saygılarımla,