1. sayfa (Toplam 3 sayfa)

Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 24 Kas 2010, 17:22
gönderen N.K.Caferi
[align=center]Resim

Muhabbet ehli sevgi kâsesinden içer, yeryüzü ve şehirler, onlara dar gelir. Allah’ı hakkıyla tanırlar, O’nun azametinden korkarlar. Kudretine hayret ederler, Allah sevgisi kâsesinden içerler. O’nun ünsiyet denizinde boğulurlar. Ve gene onun münâcaatı ile lezzetlere gark olurlar.

Derler ki:

– Deve sevgiden dolayı sarhoş olduğu zaman kırk gün yem yemez. Daha önce götürebileceği yükten kat kat fazla yük yüklense hiç tınmaz. Çünkü kalbine, sevgilisinin muhabbeti hücum ettiği zaman, yemi sevmez. Sevdiğine kavuşma aşkıyla ağır yüke aldırmaz.

Şimdi düşün ey insan! Bir deve sevdiğine kavuşmak için yemeyi, içmeyi terkeder, ağır yüklere tahammül ederse, sen Allah aşkı için haram olan şeylerden neye kaçınmaz, Allah aşkı için, oburca yiyip-içmekten neye vazgeçmezsin? Gene Allah aşkı için nefsine bazı mükellefiyetler yüklemezsin, eğer bu söylenenlerden hiç birini yapamazsan, o zaman sen, ne dünyada ne de âhirette ne halk yanında ve ne de Allah Teâlânın yanında bir fâidesi olmayan, mânâsız kuru bir dâvâ peşindesin!

yüksek mertebeye yükselenler Allah’a kavuşmayı sever, ölümü arzu eder. Ve ölmekten hoşlanır Ölüm sevgiliye vuslattır onun için Ancak mârifette daha çok kemâl bulmak için yaşamak ister. Çünkü mârifet bir tohum gibidir. Tohum ne kadar kuvvetli ve çok olursa mahsul de o nisbette çok olur...[/align]

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 24 Kas 2010, 17:28
gönderen N.K.Caferi
Aşık Kimdir Hali Nedir ?

İnsanlarla az haşir-neşir olur. Rabbı ile daha çok başbaşa kalır. Görünüşü sessizdir. Fakat devamlı tefekkür halindedir. Baktığı zaman görmez, çağrıldığı zaman işitmez. Konuşulduğu zaman anlamaz. Başına bir felaket gelse üzülmez. Aç kalsa açlık hissetmez. . Allah’tan başkasından korkmaz. Tenhalarda, Allah’a münacaat eder. Dünyalık yüzünden, dünyacılarla çekişmez.

Asıl hayat âhiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler.” (Ankebût Sûresi / 64)

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 24 Kas 2010, 17:45
gönderen N.K.Caferi
Resim

Eskilerin çok bilinen bir sözü vardır, Derler ki: Zafer değil, sefer önemlidir. Yola çıkmak başarıdan daha önemlidir.

CÜNUNDAN SÜKÛNA, SÜKÛNDAN FÜNUNA
“İkinin Teke yönelişidir Aşk” demişti ehli. “Aşk; mi’ractır” demişti bir başka yerde. Bir seferinde daha da açmış; “Aşk yaşanmadan, aşk uğruna tüm varlık feda edilmeden kesinlikle vahdet yaşantısı açığa çıkmaz “ diye de eklemişti. Bu sözleri bir bir yaşarken nasıl yanar, ne aşamalar geçer, ne azaplar çekerdi insan.
Aşkın 3 hali var demişlerdi onu tadanlar:

1. CÜNUN; delilik, kural tanımazlık, uçarılık hali…
2. SÜKÛN; oturmuşluk, dinginlik, huzur hali…
3. FÜNÛN; bilgelik, hikmeti okuma, ilmi yaşama hali…

Cünun hali benliğin sürekli darbeler aldığı, BEN ile başlayıp beniM ile biten ne varsa hepsinin sıra ile yıkıldığı sancılı bir süreçti. Tutunulan, benimsenen ne varsa o süreçte yıkıyordu aşk. Yoğun sıkmalar, yağmur gibi yağan belalar altında delirmemek işten değildi. Zaten o süreçte aklını yitirenlere “Mecnun” deniyordu. Bir kısmı da “Meczup” adı ile mükellefiyet dışına itiliyor, tıpkı uzaya çıkıp da geri dönemeyen mekik misali kulluk yörüngesine oturamayıp sonsuzlukta kendini kaybediyordu… İkisi de özenilecek hal değildi…
Cünun halinden sükûna geçişi anlamaya çalışırken ehlinin sözlerini hatırladı yine:
“Muhabbet, temeli ile ikilik ve şirktir. Ta ki, aşkın en son noktası ikiliği kaldırır. O noktaya kadar hep ikiliktir, muhabbet!.” “Aşk, yolcunun en güzel barınağıdır!.”
Bunlarla uyandırılıyordu… “Şirk” ve “Yolcu” denmişti… Yolcu yolunda gerekti, burada kalamazdı, yürümeliydi… Şirkten çıkmalıydı… Haşyet vardı yüksek, karlı zirvelerde. Gözü hiç aşağılarda olmamıştı ki doysun. Ne uğruna olursa olsun tırmanacaktı… İnsan bir kere hakikate susamaya görsün,hararetini, hasretini hiçbir şey kesmezdi menzile varmadan…

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 24 Kas 2010, 17:49
gönderen N.K.Caferi
[align=center]Resim

ENEL HAKK

Hallac-ı Mansur ”Enel Hak” sırrını ifşa edince önce zindana, sonra darağacına mahkûm edilen o büyük yüreği düşündü… Kolları bacakları kesilirken kahkaha attığı naklediliyordu. İşkence edilirken nasıl gülerdi insan?!.. Bu nasıl bir şeydi?... Aşk; acıları sevince, sıkıntıları felaha, derdi huzura, ateşi suya, belayı nimete, cehennemi cennete dönüştürür derlerdi ama anlaşılır gibi değildi… Zaten aşkı kim anlayabilmişti ki yaşayandan başka?!..…[/align]

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2010, 17:57
gönderen N.K.Caferi
Resim

“Ben Kimim?”İnsanlığın en şiddetli, en kadim, en vazgeçilemez, en cevaplanamaz sorusu…İnsanlık tarihi boyunca bu soru bağlamında iki tip tavırla karşılaşırız. Birincisi kendisini bildiğini, tanıdığını zanneden, ve kainatı anlamaya, anlamlandırmaya, ve bu yolla da Yaratıcıya bir yol bulmaya çalışan insan tavrıdır. insan bu yolda adımlarını attıkça anlar ki “ben” dediğinden bihaberdir. Ve bu “ben” bir tek “ben” değildir de, başka her şeydir
Yalnız, bittecrübe yaşadıklarından, hissettiklerinden, bildiklerinden, belki bildiğini sandıklarından hareketle, ben kimim sorusunu cevaplama yöntemini size anlatabilir. Kendi izlediği yolu tarif edebilir. İlk benlik yırtılmasından söz edebilir. Ve bu yırtılmanın varacağı yere göz ucuyla işaret edebilir. Çünkü acizane sadece göz ucuyla bakmayı başarabildi…

İsimler adedince soru çözüm yolları vardır, belki çoğu benim bulduğumdan daha kestirme, daha geniş ve daha rahattır. Ama dedim ya, ben sadece bunu biliyorum.Kanaatim odur ki, “Ben kimim?” sorusunu aşkla cevaplamak mümkündür.İnsan ilk yaratıldığında ve kendisine benlik verildiğinde, Yaratıcı’nın “Ben kimim, sen kimsin?” sualine şöyle cevap verdiği söylenir. “Ben benim, sen de sensin”. insan koca kainatta Allah’ın dışında “benlik” sahibi tek varlıktır. İnsan (Nefis)bu cevabı üzerine cehenneme atılır, ve tekrar sual edilir,tekrar aynı cevabı verir, ancak açlıkla sınanınca benliğini vazgeçmese de teslim eder ve “Sen Rabbimsin, ben de senin kulunum” der. Burada dahi “ben” cümlenin içine dahildir, ancak Efendi’ye teslim edilmiştir. Zaten Allah “ben”i yok etmemiz için değil teslim etmemiz için vermiştir. Zira o yok edilemeyecek kadar değerli bir şey’dir ki sadece halifeye verilmiştir.İnsanın açlıkla sınanması, aslına bakarsanız aczi ile, fakrı ile, ihtiyacı ile sınanmasından başka bir şey değildir. “Ekmek” tüm ihtiyaçları temsil eder. Üstelik Hz. İsa’dan ders alırsak sadece maddi değil manevi ihtiyaçların da sembolü ekmektir. Göksel ekmek, göksel sofra bunlara işaret eder. Sevgi de ekmektir, merhamet de, yardım da ekmektir, tebessüm de…İnsan melek gibi değildir. Onlar yemez içmez, bir şeye ihtiyaç duymazlar. Muhtaç olmayan birine bir de “ben” verseniz onu firavundan beter edersiniz. Bu yüzden Allah “ben”i mahlukatın en acizi olan, unsurların en altında bulunan topraktan yapılmış, en kırılgan, en naif varlığa teslim etmiştir...
devam edecek...

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 25 Kas 2010, 20:16
gönderen biralevi
N.K Can
İrfani ilim dediğimiz yolda epeyce yol katettiğin anlaşılıyor
bunu bizimle paylaştgığınız için teşk..

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 26 Kas 2010, 10:11
gönderen N.K.Caferi
biralevi yazdı:N.K Can
İrfani ilim dediğimiz yolda epeyce yol katettiğin anlaşılıyor
bunu bizimle paylaştgığınız için teşk..
Est. abi ... Hamdolsun Rabbime Rabbimin Lütfuyla düşe kalka ilerlemeye çalışıyoruz ... Allah (c.c) razı olsun takip ettiğinize sevindim şevkimi artırdı teşekkür ederim . :wink:

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 22 Ara 2010, 15:32
gönderen N.K.Caferi
[align=center]Resim


“Pervane uçtu, döndü, eritti kendini.
Resimsiz, cisimsiz, unvansız hale geldi.
Artık ne için dönecekti şekillere?
Vuslattan sonra hangi hal vardı ki!”.

Hallac-ı Mansur[/align]

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 22 Ara 2010, 15:34
gönderen N.K.Caferi
[align=center]Bir alime sorulur
Aşık kimdir ve hali nedir
Cevap verir.
İnsanlarla az haşir –neşir olur.Rabbı iledaha çok baş başa kalır .Görünüşü sezsizdir,.fakat devamlı tefekkür halindedir.Baktıgi zaman, görmez. Çagrıldıgı zaman, işitmez. Konuşuldugu zaman, anlamaz.Aç kalsa açlık hissetmez . Allah'dan (c.c) başkasından korkmaz.. Dünyalık yüzünden ehli dünya ile çekişmez.[/align]

Re: Muhabbet Ehli

Gönderilme zamanı: 22 Ara 2010, 15:40
gönderen N.K.Caferi
[align=center]Ey Gönül! Sana Hakk (cc) izniyle lâl olmuş dilimi aşabilirsem dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim.. Benlik bir miftah, kıstas, ölçüdür ki benliğini keşfeden kişi Hakk'ı (cc) istidâdı nisbetinde tanıyabilir ve O'nun karşısında hiçliğini idrak edebilir.. Hakk (cc) sana ayrı farazi, aslında olmayan benlik zannı verirken kendi esmâlarını kâinatta keşfet, seyret diye vermiştir. Hakk'ın (cc) hududsuzluğunu ve sonsuzluğunu bir nebze olsun sana algılatacak hayali bir sınır olan benlik perdesine takılıp da onun layıkıyla kullanamazsan ve sahte değil de gerçek sanarsan Hakk'ın (cc) tasarruflarını sahiplenir de Firavun'u aratmayacak tavırlara girersin.. Bilmem ki Gönül, bu sonsuz deryanın hangi kıyısından seni denize sokayım da oradaki cezbeyle coşturayım da birliğe koşturayım[/align]