E-posta ile gönderilmiş iletidir:
"Bitkisel sunu" olarak kutsal ‘ilk ürün’de (Turfanda) olduğu gibi, "hayvan kurban" sunumunda da eski toplumun en gerçek yaşamsal ilişkilerini buluyoruz.
Eski toplumda insan, giderek ‘insan kurbanı’ halini alacak olan başlangıçtaki yamyamlık geleneğinin dışına çıkabilme yollarını bulmaya çalışmış olmalıydı. Eski Toplumda, canlı ve ölü bireylerle ilgili olan ‘iç veya dış yamyamlık’ biçimlerinden uzaklaşabilmenin bir çözüm biçimi olarak, insan (kurbanı) yerine geçmek üzere, hayvan ve bitki ‘geçişmesi’ (substitution) geliştirilmiş görünmektedir. Tarihte totem tapınmasının ortaya çıkışı, eski toplumun yamyamlıktan uzaklaşmaya başladığı işte bu dönemi de işaret eder.
Toplum yaşamındaki rol ve görünümleri incelenince, hayvan ve bitkilere sunulmuş kutsiyetin hiç de karşılıksız olmadığı anlaşılıyor. Bu kutsallık örtüsünün hemen altında, toplum birimlerin hayvan veya bitki totemlerinin insan yaşamını kurtarıcı özelliği ile karşılaşırız.
Eski toplumda, ‘insan yerine’ geçirilerek, yamyamlığın giderilmesi doğrultusunda bir çözüm aracı olarak kullanılan hayvan ve bitki, bunun karşılığında da insan tarafından kutsanmıştır.
Kutsal totem olarak, "kurtarıcı hayvan ve bitki", işte bu nedenle tapınmaya hak kazanmışlardı. En 'ilkelinden' en gelişmişine değin, bugünkü bütün toplumların yaratılış öykülerinde, bayraklarında, yöresel sembollerinde, eski toplumun giyim-kuşam biçimlerinde ve şaman-büyücü-cadı araç-gereçlerinde sistemli bir biçimde hayvan veya bitki motifi bulunuyor olmasının altında onların insanı yamyamlıktan kurtarma derin etkisi yatar.
Yaşamını borçlu olduğu "kurtarıcı totem"i olan hayvan ve bitkiye verdiği kutsallığın asıl kaynağı, hiçbir şekilde eski insanın, cehalet veya kurguları değildir. Tersine, eski insan, yamyamlığı aşabilmeyi hayvan ve bitki dünyası aracılığıyla sağlayabildiğine göre, bugünkü torunlar, atalarında deha keşfetmeliydiler. (*1)
Eski toplumun canlı ve ölü yamyamlığı, göreneklerde en ağır izleri taşıyan bir uygulamadır. Farklı isim veya görünümleriyle “İsa'nın göğe çekilişi”, ‘Nevruz’, ‘Kurban bayramı’ veya değişik karnavallar vb. üzerinden günümüzde de yaşamaya devam eden bozulmuş görenek kalıntıları, eski toplumun ilk ve son yaz ittifak yenileme buluşmalarının devamıdır ve bu görenekler şu veya bu şekilde eski yamyamlık ve daha sonra onun yerine geçmiş olan insan kurban uygulamalarını yansıtırlar. Bunu bütün tören, bayram veya özel günlerin yeme ve içme (kurban) ile sıkı sıkıya bağlı olan yapılarında da izleriz.
Törensel yiyeceklerin dağıtım ve pişirme biçimleri de (çiğ, kızartma, haşlama vb. ) doğrudan doğruya eski toplumun kurban sunma biçimleriyle bağlantı halindedir. Kurbanın kanını akıtma veya kan akıtmaksızın boğma yoluyla öldürülmüş kurban sunma da eski toplum birimlerin geçmiş yamyamlık geleneklerine bağlanır. Ölü ruhuna sunulan yemekler ise ölü yamyamlığının yerine, zamanla geçirilmiş bir uygulama gibi görünmektedir. (*2)
Toplulukların bayrak veya yöresel sembollerinde totem hayvan veya bitkinin eski toplumda böylesine önemli olmasının asıl nedeni, bu bakımdan onların, insan kurbanını engellemeye yardımcı olma özelliğinden başka bir yerde bulunmaz.
‘Kurban’ (sunu) ile ‘insan’ geçişmesi, dilbilimsel bakımdan da izlenebilir. Bütün toplulukların yaşamında derin etkilere sahip olan 'Kurban' sözü, Hintçede, kurban edileni olduğu kadar kurban edeni de içeren bir anlatım özelliği taşımaktadır; kurban eden, kendi için, kendi adına kurban edilen anlamına gelmektedir. Bay Olivier Herrenschmidt şöyle diyor:
''Gerçekten de, kurban eden (sacrifiant), yajamana, kurban etmek (Yaj) fiilinin şimdiki çekilmiş zamanıdır. Kurban eden, kendi için kurban edilendir...
Kurban olayının merkezindeki şahsiyet, bizim 'kurban sunucu' dediğimiz şahsiyet, sonuçlarını kendisi için toplamak üzere kurban sunan, kurbanın merkezindeki şahsiyettir...
Kurban sunucunun (Yajamana) kurban sunması kendisi için ve kendi etrafında örgütlenen bir eylemdir. " (Olivier Herrenschmidt: L'homme. Janvier-Juin 1978. S. 8)
Kurban kelimesi, Sümercede de "puhu", yani ‘insanın yerine geçen’ demektir. Dahası, "dinanu" olarak da adlandırılmaktadır ki, burada artık sunulan kurban ile kurban sunucu aynılaşan bir anlam taşımaya başlamaktadır:
“Koyun (urişu), insanın (dinanu) bizzat kendisidir: insan hayatı için bir koyun sunacak; koyun başını insan başı için, koyun boynunu insan boynu için, koyun ğöğsünü insan göğsü için (yerine) sunacak.” (E. Dhorme. Les Religions de Babylonie et d’Assyrie. Page. 229)
İnsan ile hayvan geçişmesini, kuzey Afrika’daki latince yazılarda da buluyoruz. Burada kurban, ‘vicarius’ (vicaire) olarak adlandırılmaktadır ki, bu tam olarak ‘yerine geçen’ demektir. (a.g.e - s. 230)
Kuran’da ise ‘kurban gerdanlığı’ sözcüğü, insan-kurban geçişmesinin şekilsel bir izi olarak bulunmaktadır:
“Ey iman edenler, Allah'ın (koyduğu dini) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. ”
Kuran'ın burada saygı gösterilmesini istediği ve gerçek anlamı daha Muhammed zamanında sislere gömülmüş olması gereken 'kurban gerdanlığı', sonraları ‘kurbanın süslenmesi’nin parçası olarak devam etmiştir. Bu ‘kurban süsleme’ işlemi gerçekte, bireyin (aidi olduğu toplum birimin) kimlik belirlenim sembollerinin (renk, totem, damga vb. biçiminde) kendi yerine, kendi adına ve kendi olarak kurban ettiği hayvana taktığı araçlardan başka bir şey değildir.
13.04.2004
Safa Kacmaz
******
NOTLAR...
(*1) Gelgelelim, ünlü AnaBritannica’nın kurban sunma kurumunun kökenini anlamaya ilişkin tavsiyeleri hala, ‘kurgusal’ alanda dolanmaya devam etmektedir:
“İnsanın kutsal gerçekliğe ilişkin deneyiminin bir görünümü olarak kurbanın dinsel bilinçte derin kökleri vardır. Bu nedenle kurban geleneğinin olası kökenleriyle ilgili her önerme, dinin kökenleriyle ilgili önermeler gibi büyük ölçüde kurguya dayanmak zorundadır. ”
(Cilt 14, sayfa 72)
Kurbanın ve eski toplumun bir çeşit yasal düzenlenmesi olan dinin kökenini cehalette, düşler ve korkular dünyasında aramaya pek meraklı 20. yüzyıl bilim dünyasının genel eğilimini de ifade eden bu tavsiye eski toplumun, dolayısıyla yeni toplumun gerçek ilişki yasalarının anlaşılmasının önünü tıkamaktan başka bir işe yaramaz. Nitekim, AnaBritannica okurunu ‘kurgulara’ yönelten tavsiyelerinin sonucunun ne olduğununu da, peşi sıra, büyük bir içtenlikle ve kibarca itiraf etmektedir:
“Özellikle E.B. Taylor, W. Robertson Smith ve J. G. Frazer'ın bu konudaki araştırmaları kurban geleneğinin anlaşılmasına büyük katkılarda bulunmuş, ama doyurucu sonuç vermemiştir. ”
(*2) Kuran’ın 7. yüzyılda hala, insan ‘ölü eti yemekten’ bahseden sözlerini tarihsel bir tanıklık sayabiliriz:
‘Ey iman edenler... Sizden biriniz, kardeşinin ölü (halindeki) etini yemek ister mi hiç? Demek tiksindiniz! O halde Allah' tan korkun, çünkü Allah, tevbeyi çok kabul edendir. Çok bağışlayıcıdır. ’
(Hucürat Suresi- 12)
*****
http://toplumvetarih.blogcu.com/hayvan- ... ri/9092518
http://www.facebook.com/photo.php?fbid= ... =1&theater
Hayvan Kurban Sunma Ayinlerinin Kökenleri
Gündemdeki haber ve konular...
-
- Mesajlar: 241
- Kayıt: 22 Ara 2006, 16:06
- Konum: 12 İmam Yolcusu
- İletişim:
Geçiş yap
- Alevilik
- ↳ Aleviliğin Tanımı, Tarifi
- ↳ Alevi Ahlak ve İrfanı
- ↳ Ehli Beyt'ten Hadisler
- ↳ Alevi Kurumsallaşması
- Aleviliğin Temel Esasları
- ↳ Allah (Tevhid) İnancı
- ↳ Allah'ın Adaleti (Adl) İnancı
- ↳ Peygamberlik (Nübüvvet) İnancı
- ↳ 12 İmam (İmamet) İnancı
- ↳ Ahiret (Mead) İnancı
- Aleviliğin İbadet Hükümleri
- ↳ Namaz
- ↳ Oruç
- ↳ Hac
- ↳ Zekat
- ↳ Humus
- ↳ Cihad
- ↳ Emri Bil Maruf (İyiliği Emretmek)
- ↳ Nehyi Anil Münker (Kötülükten Sakındırmak)
- ↳ Tevella ve Teberra
- Aleviliğin Temel Yazılı Kaynakları
- ↳ Kuran
- ↳ Nehcül Belaga
- ↳ Kafi
- ↳ Diğer Yazılı Kaynaklar
- ↳ Araştırma ve Makaleler
- Alevilikte Önemli Konular
- ↳ Peygamberimizi (s.a.a) Tanıyalım
- ↳ Oniki İmamlar'ın Hayatı
- ↳ Hz. Fatımayı (s.a) Tanıyalım
- ↳ Gadiri Hum
- ↳ Kerbela
- ↳ Ehlibeyt
- ↳ Hz. Ali'nin Çok Özel Dostları
- ↳ Alevilikte Özel Gün ve Geceler
- ↳ Aleviler Şiimidir?
- ↳ Anadolu Aleviliği Masalı
- ↳ Kırklar Cemi Masalı
- ↳ Alevilik - Bektaşilik Ayrımı
- ↳ Alevilerin Duaları
- ↳ Osmanlı'nın Gerçek Yüzü
- ↳ Vahdet Yazıları
- ↳ Aleviliği Çarpıtan Yazılar
- ↳ Alevi Katliamları
- ↳ Ramazan Ayı ve Oruç
- ↳ Alevilikte Cenaze Hükümleri
- Güncel Alevi Yayınları
- ↳ Kitaplar
- ↳ Cd'ler
- ↳ Tv, Gazete ve Dergiler
- Alevi Edebiyatı
- ↳ Şiir, Ağıt ve Sinezenler
- ↳ Hikaye, Kıssa ve Nükteler
- ↳ Alevi Halk Ozanları
- ↳ Edebiyat Odası
- ↳ İslamî Şiir ve Edebî Metinler
- ↳ Anne Konulu Şiir ve Edebî Metinler
- ↳ Aşk Konulu Şiir ve Edebî Metinler
- ↳ Tabiat Konulu Şiir ve Edebî Metinler
- ↳ Vatan Konulu Şiir ve Edebî Metinler
- ↳ Diğer Şiir ve Edebî Metinler
- ↳ Önemli Şairler ve Yazarlar
- ↳ Kitap Tanıtımları
- Alevilerin Siyasi (Politika) Köşesi
- ↳ İç Siyaset (Politika)
- ↳ DTP, PKK Yazıları...
- ↳ Dış Siyaset (Politika)
- Tarih
- ↳ Dünya Tarihi
- ↳ İslam Tarihi
- ↳ Osmanlı Tarihi
- ↳ Cumhuriyet Tarihi
- Alevi Yerleşim Birimleri
- ↳ Kutsal Mekanlar ve Ziyaret Yerleri
- ↳ Ülkeler
- ↳ Türkiye
- Bektaşilik
- ↳ Bektaşilik Nedir?
- ↳ Hacı Bektaş Kimdir?
- ↳ Hacı Bektaş Kasabası
- ↳ Cem, Semah ve Saz
- ↳ Osmanlı - Bektaşi İlişkisi
- ↳ Bektaşi-Yahudi-Sebatayist-Mason İlişkileri
- ↳ Bektaşi Fıkraları
- ↳ Bektaşi Kaynakları
- ↳ Dedelik - Seyyitlik Farkı
- ↳ Vakai Hayriye Olayı
- Genel
- ↳ Güncel
- ↳ Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji
- ↳ Bilgisayar, İnternet
- ↳ Mizah ve Eğlence
- ↳ Karikatür
- ↳ Sağlık
- ↳ Bilim ve Teknik
- ↳ Serbest Kürsü
- ↳ Tanıyalım - Tanışalım
- ↳ Tanıtım, Tavsiye
- ↳ Geri Dönüşüm Kutusu
- ↳ Askıdaki Konular
- Hobiler
- ↳ Spor
- ↳ Vizyondaki Filmler ve Sinema
- ↳ Gezi Rehberi
- ↳ Yemekler, Lezzetler ve Tarifler
- ↳ Oyun
- Dinler
- ↳ Hristiyanlık
- ↳ Musevilik
- ↳ Budizm
- ↳ Hinduizm
- ↳ Ateizm
- Multimedya
- ↳ Videolar
- ↳ Dosyalar
- ↳ Resimler
- Forum Hakkında
- ↳ Duyurular
- ↳ Öneri, Eleştiri ve İstekleriniz
- ↳ Forum Kuralları