1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Nevruz Gerçeği ?

Gönderilme zamanı: 20 Mar 2013, 21:38
gönderen alone_man
Sabahattin Türkyılmaz hocamızın yazısını aktarıyorum


NEVRUZUN HAKİKATI
Bismillahirrahmanirrahim

İslam’ın zengin kültürü bir çok güzel ve önemli günleri, zuhur ettiği günden beri içinde barındırmaktadır. Evrensel ve bütün kültür ve medeniyetlerden üstün olan mukaddes İslam dininin başka kültür, örf ve adetlere ihtiyacı olmadığı şüphe götürmez bir gerçektir.

Diğer inanç ve kültürlerin bayram ve değer verdikleri önemli günlere son derece saygı gösterip değer vermesi İslam dininın güzelliğini ve kapsayıcılığını gösterir. Bütün güzellikleri benimseyen bu mukaddes dinin temelini sevgi ve muhabbet oluşturur. İmam Sadık’ın (a.s), “din sevgi ve muhabbetten başka bir şey midir?”, diye buyurması, bu dinin temelinde sevgi ve muhabbet olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla toplumda insanlar arasında sevgi ve muhabbet tohumları ekilmesine sebep olan her olayı ve davranışı benimsemekte ve onaylamaktadır.

Ama İslam, bütün kültürlerin milli ve inançlarından doğan bayramlarını dinin herhangi bir hükmüyle çelişmediği zaman onaylamasının yanısıra diğerlerinin getirdiği bu güzelliklere önem verip yaşatmaktan ziyade kendisi sevgi tohumlarını inanan ve inanmayan toplumlarda ekmeyi irade etmektedir.

Dünyada birçok toplumun sahiplendiği Nevruz Bayramı acaba bunlardan biri midir? Bu makalede bunu faydalı olur ümidiyle genişce ele almayı istedik. Nevruz hakkında çelişkili görüşler ileri sürülmüştür. Dini bir bayram olup olmamasında farklı düşünceler beyan edilir ve hakkında zahiren tezat oluşturan rivayetler aktarılır.

Bazıları Nevruza kutsallık yükleyerek İslami olduğunu söylemeye çalışırlar. Bazıları halkın arasına yerleşmış bir bayram olduğundan maslahat icabı sürdürülmesinde bir beis görmezler. İslami olduğunu söylemese de bu konuda sessiz kalmayı tercih ederler. Bazıları ateşperestlerden kalmış bir bayram olduğunu vurgulayıp İslam ile hiçbir alakası olmadığında ısrar ederken bazıları ise kültürel ve milli bir bayram olduğunu savunurlar.

Bütün bu görüşleri dikkate alarak Nevruz’un hakikati nedir, sorusuna cevap olabilecek bu kısa araştırmayı sunuyoruz.

Nevruzun çıkış zamanı ve tarihi seyri:

Nevruz ne demektir? Nevruz Farsca bir kelime olup, “nev” ( yeni) ve “ ruz” (gün) kelimelerinden oluşur, yeni gün manasının taşıyan bu kelime, aslında “Ruz-e Nev”dur ama çok kullanıldığından “Nev” kelimesi öne geçmiş ve “Nevruz” halini almıştır.

Nevruz hangi gündür? Eski İran kültüründe, toplumda çok önemli ve hatırlardan silinmeyecek bir olay gerçekleştiği zaman o güne Nevruz deniliyordu; padişahaların taç giydiği, savaşta zafer kazanıldığı gün Nevruz olarak adlandırılırdı. ( Ferheng-i Muin)

Nevruz, Şemsi ( Güneş ) takvimin başlangıcı:

Dünyada meşhur iki takvim hesaplama şekli vardır; biri „ Şemsi“ ve diğeri „Kameri“. Şemsi, dünyanın güneş etrafında dönüşüne göre hesap edilir ve 365 günlük sure olan bir yıl on ikiye bölünerek aylar ortaya çıkar. Kameri ise, ayın, dünyanın etrafında oniki defa dönmesine göre hesap edilir. Kameri takvimin başlangıcı ve sonu bellidir. Ama Şemsi takvimin başlangıcı ve sonu hesap edilememektedir. Bundan dolayı Şemsi takvimin günleri , saatleri, dakikaları hakkında uzmanlar ve rasathaneler arasında fikir ayrılığı göze çarpmaktadır. Şemsi takvimin, başlangıcı Nevruz olarak hesab edilirdi. Şemsi takvimin başlangıcı devamlı değişken ve olayların gerçekleşmesine göre ayarlandığından, bazıları baharda başlatır, bazıları yaz mevsiminde başlatır, bazıları da sonbaharda. Bundan dolayı Nevruz, eski İran kültüründe sabit ve her yıl aynı günde değil de değişik zamanlarda kutlanırdı.

Nevruz ilk defa İran padişahlarından Pervizin oğlu Keyhusrev tarafından kutlanmıştır. Çünkü bu günde padişahlık tacını giymiş ve hükümdar olmuştur. ( Cahiz )

İran padişahlarından Cemşid, Azerbaycan bölgesine yaptığı gezide, Şahlar şahı tacını giymek icin merasim tertipler, büyük görkemli bir taht yapmalarını emr eder ve doğuya doğru yerleştirmelerini emreder. Hazırlıklar bittikten sonra Cemşid tacını giyip tahta oturur. Bu görkemli kutlama ve padişahlık merasimi o günden sonra Nevruz diye adlandırılır ve Şemsi yılın başlangıcı olarak karar verilir. ( Dehhuda)

Eski İranlılar, Sasanilerden önce baharın birinci gününü yılın başlangıcı olarak bilirlerdi. Bazen ise yıl, yazın başlamasıyla başlardı. ( Dr.Muin) Şemsi takvimin başlangıcı yılın mevsimlerine göre değişiyordu, mevsimlerin hiçbiriyle mutabık değildi. Sasaniler zamanında Şemsi takvimi, ne yılın mevsimlerinde sabitti, ne de Kameri ve Şemsi Rumi takvimiyle bağdaşıyordu.( Allame Meclisi)

İranlılar, her Sasani şahının tahta oturduğu günü Nevruz olarak kutlardı. Her birinin kendisine özel merasim ve eğlencesi olan bu tahta oturma günü Nevruz, en son olarak Şehriyar’ın oğlu 3.Yazdgerd tahta oturduğu 27 Hordad ( 17 Haziran) ayında kutlanmıştır. O günden sonra Nevruz her dört yılda, bir gün geç kutlanmaya başlanmıştır.(Ebu Reyhan – Asar-ul Bakiyat)

Devamlı değişik başlayan Şemsi takvimi ve değişik günlerde kutlanan Nevruz’u, Selçuklu padişahı Melikşah, 467- 471.H. Kameri yılında, zamanın müneccimleri ve matematikcilerine rasathanelerde hesaplattırarak, Ferverdin ayını birinci ay ve Nevruz’u da ilk günü ve baharın başlangıcı olarak sabitleştirmiş oldu.(Dr.Muin)

Şemsi Takvimi 1925 yılında İran’da resmi takvim olarak kabul edilmiştir. Nevruz ve Şemsi takvim hakkında görüş belirtenlerin düşüncelerinden şu noktaları anlıyoruz:

1- Nevruzu ilk tesis eden İran şahlarıdır.

2- Nevruz, İranlıların kültüründe önemli ve unutulmayacak güne deniyor.

3- Nevruz, tarihte sabit bir gün değil bilakis değişken ve yılın her mevsiminde kutlanan bir gündü.

4- Nevruz eski İran kültüründe baharın başlangıcı değil şahların taç giydiği güne deniliyordu.

5- Nevruz, hangi mevsim veya hangi gün olursa olsun Şemsi takvimin başlangıcı olarak kabul edilirdi ve Şemsi takvimin başlangıcı devamlı değişirdi.

6- Nevruz, Şemsi takvimin ilk ayı olan Ferverdin’in ilk gününe denir.

7- Nevruz, 467- 471 H.Kameri yılına kadar değişik gün, ay ve mevsimde kutlanırdı ve bu tarihten sonra sabitleştirildi.

8- Nevruz, tarihte İran dışında hiç bir yerde sözkonusu olmamış ve bayram olarak kutlanmamıştır.




İslam Tarihinde Nevruz:

Asr-ı Sadette, Resulullah (s.a.a) zamanında Nevruz hiç sözkonusu olmamış ve hakkında konuşulmamıştır. Çünkü o zaman henüz İran fethedilmemiş ve onların kutladığı Nevruz bayramı gündeme gelmemişdi. Nevruz, ilk defa Hz.Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Mecusilerin, Hz.Ali’ye(a.s) hediye getirdikleri zaman gündeme gelmiştir. Birgün Mecusiler Hz.Ali’ye(a.s) hediye getirirler, İmam Ali(a.s), bu hediyelerin sebebini sorduğunda, Nevruz münasebetiyle olduğunu söylediklerinde, İmam bu hediyelerin, onlardan (Gayr-i müslim olan Mecusiler) alınan cizyenin yerine hesab edilmesini emreder.(Mecme-ul Bahreyn)

Başka bir rivayette, Hz.Ali’ye (a.s) Falude veya Faluzec( İranlılara has bir tatlı) adında bir tatlı hediye edildiğinde, ne için olduğunu sorar, Nevruz bayramı dolayısıyla olduğunu söylediklerinde „Her günümüz Nevruz olsun diye buyurur“ ( Men la Yehzuruh-ul Fakih cild.3 S/ 300)

Bu rivayetleri ve daha sonra zikr edeceğimiz rivayetleri ileride inceleyeceğiz inşallah. Özetle Nevruz ilk defa Hz.Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde İslam aleminde gündeme gelmiştir.

Emeviler döneminde Nevruz:

Emeviler döneminde Muaviye‘nin hilafeti gasb ettiği dönemde Nevruz, müslümanlardan vergi, gayri müslimlerden cizye almak için resmileştirildi ve Nevruz merasimleri düzenlenmeye başlandı. Haccac bin Yufus bu geleneği yaygınlaştırıp sağlamlaştırmıştır. Ömer bin Abdulaziz’ın yapmış olduğu ıslahatlardan biri de, Nevruz münasebetiyle alınan vergilerden dolayı halkı zor durumda bırakan Nevruz geleneğini ortadan kaldırmasıdır.( Yakubi Tarihi Cild 2 S / 306)

Ebu Muslim Horasani‘nin kıyamından sonra ve Abbasilerin başa geçmesiyle, Bermekilerin ve İranlı vezirlerin Abbasi saltanatındaki nüfuzu, Tahiriyan ve Safevilerin desteği ile Nevruz kutlamaları tekrar yaygınlaştırlmıştır.(Asar-ul Bakıyat / Ebu Reyahni Biruni)

Emevi ve Abbasi saltanatlarının, İslam’in değerli bayramları yerine Nevruz’u yaygınlaştırmaları, ne kadar dinden uzak ve kendi saltanatlarını sağlamlaştırmak için çaba gösterdiklerinin bir delilidir.

Nevruz Dini veya Şii bayramı mıdır?

Nevruz konusunda birçok rivayet nakl edilmiştir. İlk olarak, „Ma ruviye fi Yevmin Nevruz“ (Nevruz hakkında nakl edilenler) adlı kitabta bu rivayetler nakledilmiştir.( Rical-un Necaşi s/428).

Nevruz hakkında nakl edilen rivayetler iki kısımdır; Nevruz’u onayladığı iddia edilen rivayetler ve Nevruz’u redettiği iddia edilen rivayetler.

a) Nevruz’u onayladığı iddia edilen rivayetler:

Mualla bin Huneys dedi ki, Nevruz günü İmam Cafer es-Sadık (as)'ın huzuruna vardım. Bana buyurdu ki: “Bu günü bilir misin? Dedim ki: "Sana feda olayım, bu günü Acemler kutsayıp büyütürler ve birbirleriyle hediyeleşirler." İmam Sadık (as) buyurdu ki: “Ey Mualla, Mekke’deki eski ev ( Kabe ) de sadece eski bir emir üzere olmuştur. Sana (bu günü) açıklayayım ki, anlayasın." Dedim ki: "Senden bunu bilmek, bana benim ölülerimin dirilmesinden ve düşmanlarımın ölmesinden daha sevimlidir." Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ey Mualla, Nevruz, Allah’u Teala’nın kulların ahitini aldığı gündür, ona ibadet edip ona ortak koşmamaları, Ona, peygamberlerine, hüccetlerine ve İmamlar(oniki imam)’a iman etmeleri için ahit aldığı gündür. O gün, güneşin ilk defa doğduğu, rüzgarların hareket ettiği, yerin çiçeklerinin yaratıldığı gündür. Nuh’un gemisinin Cudi dağına konduğu gündür. Resulullah (saa)’ın İmam Ali’yi omzunda taşıdığı ve İmam Ali’nin Kabe’nin üstünden Kureyş putlarını yera atıp parçaladığı gündür, aynı zamanda İbrahim(as) de putları bu günde parçalamıştı, bugün, Resulullah (saa)'ın ashabına İmam Ali'ye Emirül Müminin olarak beyat etmelerini emrettiği gündür, bu gün, Resulullah(saa)'ın İmam Ali (as)'yi Cin vadisine gönderdiği ve onlardan beyat almalarını emrettiği gündür, İmam Ali’nin Nehrivan ehline (haricilere) karşı savaşı kazandığı gündür, bizim Kaim (el-mehdi)'in ve emir sahiplerinin zuhur edeceği ve Kaimimizin (el-Mehdi)' Deccal'a karşı zafer kazanacağı gündür, onu Kufe'nin süpürüntüsünde çarmıha gerecek, O gün, bizim ve Şiamızın günlerindendir. Bu günü, Acem’ler korudu, ama siz kaybettiniz. Peygamberlerden birisi Allahu Teala'dan yurtlarından çıkan kavmin nasıl diriltileceğini sordu (Bakara 243) . Allahu Teala da ona onların üstüne su dökmelerini bu günde vahyetmişti, bu gün Farsların (İran) yıllarının ilk günüdür. Onların sayıları otuzbin iken (diriltilip) yaşadılar. Nevruz günü su dökmek adet oldu.... ” “Bihar’ül Envar” C.56, S.91-93, Bab: 22

-İmam Cafer-iSadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, Nuh’un gemisinin Cudi dağına konduğu gündür.” ( “Bihar’ül Envar” c.11, s.342)

-İmam Cafer-i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, İbrahim (a.s) kavminin putlarını kırdığı gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.12, s.43)

-İmam Cafer –i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, Hz. Ali’nin haricilere karşı savaşırken savaşı kazandığı gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.33, s.404) -İmam Cafer-i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, Resulullah (saa)’ın İmam Ali’yi omzunda taşıdığı ve İmam Ali’nin Kabe’deki Kureyş putlarını yera atıp kırdığı gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.38, s.86)

-İmam Cafer-i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, el-Kaim Mehdi’nin zuhur edeceği gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.52, s.276)

-İmam Cafer-i Sadık (as) buyurdu ki: “Ey Mualla, Nevruz, Allah’u Teala’nın kullarına ona ibadet edip ona ortak koşmamaları, O’na, peygamberlerine, hüccetlerine ve İmamlar’a (oniki imam) iman etmeleri için ahit aldığı gündür. O gün, güneşin ilk defa doğduğu gündür. O gün, bizim ve şialarımızın günüdür. Bu günü, Acem’ler korudu, ama siz kaybettiniz....” ( “Mizan’ül Hikme” c.3, s.2197)

Nevruz hakkında nakl edilen diğer birçok rivayet daha mevcuttur ama hepsi aynı doğrultuda olduğundan bu kadarıyla yetiniyoruz.

Sened Yönünden incelenmesi: Rivayetler konusunda inceleme yapılırken ulema ilk olarak rivayetın senedi, kaynağının sağlam olup olmadığı, ravinin güvenilir olup olmadığı gibi konuları incelerler. Ve daha sonra rivayetin metnini incelerler; masumun sözlerini tefsir ve beyan etmeye çalışırlar. Yukarıda nakledilen rivayetlerin senet yönünden insana itminan, güven verecek bir kaynağa sahip olmadığı ulema tarafından beyan edilmiştir. Rivayetleri nakl eden ravinin de yüzde yüz sözüne güvenilir raviler olmadığı açıklanmıştır. Elbette rivayetlerin senetlerinin sağlam olmaması ve ravilerin yüzde yüz güvenilir olmamaları, nakledilen rivayetlerin yalan ve uydurma olduğunu söyleme hakkını kimseye vermez ve ulema da böyle bir yol izlememişlerdir. Sadece bu rivayetlere güvenerek hüküm verilemeyeceğini gösterir. Yani bu rivayetlerle Nevruz’un dini ve İslami bir bayram olduğu hükmü verilemez.

Metin Yönünden İncelenmesi: Rivayetlerin metin yönünden incelenmesi, senedin sağlamlığından sonra yapılan bir incelemedir. Rivayetin senedi sağlam ise, metni de dakik ve büyük bir titizlikle yapılır. Mualla bin Huneys’ın rivayetini sağlam olarak kabul etsek bile metnine dikkat edilmediği görülmektedir. Metnin zahirine bakarak hüküm verenler rivayetin söylenildiği zamana, hakkında söylenen konunun o zamanda ne mana taşıdığına ve İmam’ın sözlerinin Arap edebiyatında nasıl tefsir edilmesine dikkat etmemiş olacaklar ki, rivayetlerin günümüzdeki Nevruzu onayladığı sonucuna varmışlardır.

1- Nevruzun, günümüzde kullanılan manasıyla İmam Sadık’ın (a.s) zamanında kullanılan manası aynı değildir. İmam Sadık (a.s) zamanında Nevruz, baharın başlangıcı olarak değil, önemli bir olayın gerçekleştiği “yeni gün” olarak kutlanıyordu. Dolayısıyla İmam Sadık’ın (a.s) rivayette buyurduğu Nevruz ile günümüzde kutlanan Nevruz arasında fark vardır. 2- İmam Sadık (a.s), bazılarının anladığı şekilde nevruzda vuku bulan olayları sayıp beyan etmiyorlar. Bilakis nevruzun ne zaman olduğunu buyuruyor, yani kutlanması gereken, hediye verilmesi gereken, tebrik edilmesi gereken nevruzun –yenigün- ne zaman olduğunu buyuruyorlar. -"Ey Mualla, Nevruz, Allah’u Teala’nın kulların ahitini aldığı gündür”, İmam (a.s), “Kullardan ahid Nevruz gününde alınmıştır” buyurmuyor, “Nevruz, Allah’ın kullardan ahitini alındığı gündür”, buyuruyor. Yani kutlanması gereken yeni gün “Allah’u Teala’nın kulların ahitini aldığı gündür “. Her iki cümlenın Arap edebiyatında farkı olduğu gibi Türkçe’de de farkı edebiyatçılar tarafından beyan edilmiştir. Rivayetin devamında anlatılan bütün olaylar da aynı şekilde beyan edilmektedir; olaylar Nevruz’da meydana gelmemiştir, olayın geçekleşdiği günlerin Nevruz, yani yenigün olduğu ve kutlanması gereken gün olduğunu buyuruyor.

2- Rivayetlerin metnine dikkat edilirse İmam’ın (a.s) Nevruz’dan maksadı, ravinin anladığı veya rivayeti okuyanların anladığı manada değildir. İmam (a.s) Nevruz’a yeni bir mana yüklüyor. Eski İran kültüründe meşhur olan mana kasd edilmemektedir, eski İran kültüründe irade edilen ve asırlar sonra değiştirilen mana ise kesinlikle kastedilmemektedir.

3- Rivayetlerde, eğer kutlanması gereken bir gün varsa, bayram yapılması gereken bir gün ve yaşatılması gereken bir gün varsa, o gün rivayette belirtilen günler olması gerektiğini beyan buyurmaktadır.

4- Müslümanların Nevruz’u bayram olarak kutlaması gereken gün; .... Nuh’un gemisinin Cudi dağına konduğu gündür.”,.... İbrahim (a.s) kavminin putlarını kırdığı gündür.” .... Hz. Ali’nin haricilere karşı savaşırken savaşı kazandığı gündür.”.... Resulullah (saa)’ın İmam Ali’yi omzunda taşıdığı ve İmam Ali’nin Kabe’deki Kureyş putlarını yere atıp kırdığı gündür.” 6- Özellikle rivayetin sonunda; ... bizim Kaim’in (el-Mehdi) ve emir sahiplerinin zuhur edeceği ve Kaimimizin (el-Mehdi)' Deccal'a karşı zafer kazanacağı gündür,” cümlesi İmam’ın (a.s) müslümanların bayram gününün zuhur günü olduğunu ve o günün “Nevruz”, “yenigün” , kutlanması gereken, yaşatılması gereken gün olduğunu belirttiği anlaşılıyor. Rivayeti asrımızın alimlerinin bu şekilde yorumladıkları ve tefsir ettikleri görülmektedir.

Ayetullah Hamenei Nevruz konuşmasında şöyle buyuruyor;... bazıları İmam’ın (a.s) bu rivayette, Hz. Adem'in yeryüzüne inmesini, Hz. Emir'ul-Muminin Ali'nin velayetinin bugünde vaki olduğunu vs. şeyleri naklederek tarih beyan ettiğini sanıyorlar. Ben bu rivayet hakkında böyle düşünmüyorum. Ben şöyle düşünüyorum: İmam Cafer Sadık (a.s) bu rivayette Nevruzun ne demek olduğunu ve ondan kastın ne olduğunu beyan ediyor. Hz. Adem ve Hz. Havva'nın yeryüzüne ayak bastıkları gün, adem oğulları için yeni gündür. Hz. Nuh’un (a.s), tufandan sonra gemisinin karaya oturduğu ve kurtuldukları gün yeni gündür ve o gün insanların yaşamında yeni bir sayfa açılmıştır. Kur'an'ın Hz. Peygamber’e (s.a.a) nazil olduğu gün beşeriyet için yeni bir gündür. Olayın gerçeği budur. Emir'ul-Muminin Hz. Ali'nin velayet makamına atandığı gün yeni bir gündür. Bunların hepsi Nevruz’dur. Bunlar ister Şemsi tarihine göre "hamel" (ferverdinin ilk günü) ayıyla mutabık olsun ister olmasın. İmam Cafer Sadık (a.s) bu olayların Ferverdin ayının ilk gününde vaki olduğunu buyurmak istemiyor. İmam (a.s), bu özelikler hangi günde olursa olsun o gün Nevruz ve yeni gündür buyurmak istiyor. Bu olaylar ister Ferverdin'in ayının ilk gününde olsun ister yılın diğer günlerinde olsun fark etmez. Bunların hepsi Nevruz’dur; ister Şemsi tarihi açısından Ferverdin ayının ilk günüyle mutabık olsun ister mutabık olmasın. Ben şimdi size arzediyorum; İnkılabın zafere ulaştığı gün Nevruz’dur, o gün yeni bir gündü. İmam Humeyni (Paris'ten) İran'a geldiğinde bizim için yeni bir gündü. Bizim mümin ve fedakar gençlerimizin savaş cephelerinde –Nato, Varşova, ABD, Sovyetler Birliği ve diğer güçler tarafından desteklenen Irak ordusuna karşı- büyük fetih ve zaferler elde ettikleri gün Nevruz ve yeni gündür…"

Nevruzu onayladığı iddia edilen rivayetlere bakıldığında sened yönünden sağlam ve güvenilir olsa dahi metninden aslında Nevruz’u redettiği ve dini bir bayram olmadığı anlaşılmaktadır. Nevruzun manasının ne olduğunun, İmam Sadık’dan (a.s) nakl edilen rivayetin ne manaya geldiğinin, Rehberin sözleri doğrultusunda açıklığa kavuştuğunu düşünüyoruz.

b) Nevruz’un onaylanmadığını beyan eden rivayetler- Nakledildiği üzere Mansur, Musa b. Ca’fer’den (a.s) nevruz günü halkın kendisini kutlaması ve kendisi için getirdikleri hediyeleri kabul etmesi için evinde oturmasını isteyince, İmam Musa b. Ca’fer (a.s) şöyle buyurdu: “Ben ceddim Peygamber’in (s.a.a) hadislerini araştırdım, ama bugün hakkında bir hadis bulamadım. Nevruz İranlıların adetidir, İslam onu neshetmiştir. Dolayısıyla İslam’ın ortadan kaldırdığı bir şeyi diriltmekten Allah’a sığınırım.”

Mansur şöyle dedi: “Biz bu işi sadece askerlerimiz için yapıyoruz. Bu yüzden Allah için oturmanı istiyorum.” İmam (a.s) da kabul etti ve oturdu…

- İmam Ali (a.s), Nevruz bayramında kendisine bir hediye getirdiklerinde şöyle buyurmuştur: “Bu nedir?” Şöyle arzettiler: “Ey Müminlerin Emiri! Bugün nevruz günüdür.” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Her günü bizler için Nevruz kılınız.” - Birgün Mecusiler Hz.Ali’ye (a.s) hediye getirirler, İmam Ali(a.s), bu hediyelerin sebebini sorduğunda, Nevruz münasebetiyle olduğunu söylediklerinde, İmam bu hediyelerin, onlardan (Gayr-i müslim olan Mecusiler) alınan cizyenin yerine hesab edilmesini emreder. Bu ve benzeri rivayetlerin açık ve üstü kapalı olarak Nevruz‘u redettiği anlaşılmaktadır. Sened yönünden önceki rivayetler gibi sağlam ve doğruluğunda şüphe olmasa da, güvenirliği yüzde yüz değildir. Metinlerin incelenmesi konusunda ise rivayetlerin bazılarının manasının yoruma ihtiyacı vardır. Hz. Ali’den nakl edilen rivayette, Nevruz münasebetiyle getirilen hediyelerin cizye olarak kabul etmesi iki önemli noktayı beyan ediyor; biri, onların hediyelerinin rededilmemesi, diğeri ise bu hediyeleri kabul etme sebebinin Nevruz‘u resmiyette tanımadığını, müslümanların bu hediyeleri alarak Nevruz‘u resmileştirmemeleri gerektiği. Kendisine getirilen hediyeleri cizye olarak alması bunu gösteriyor. İmam’ın(a.s), “Her günü bizler için Nevruz kılınız”, sözü, nevruzun onların istediği gibi belli bir günde kutlanmaması gerktiğini beyan ediyor. İmam Musa bin Cafer’den (a.s) nakledilen rivayette ise, “Ben ceddim Peygamber’in (s.a.a) hadislerini araştırdım, ama bugün hakkında bir hadis bulamadım. Nevruz İranlıların adetidir, İslam onu neshetmiştir. Dolayısıyla İslam’ın ortadan kaldırdığı bir şeyi diriltmekten Allah’a sığınırım” yorum ve tefsire gerek olmadığını düşünüyoruz. Rivayette açık ve sarih bir şekilde Nevruz’un ne olduğu, nasıl değerlendirilmesi gerektiği beyan edilmiştir. Rivayetin metninden şu noktalar anlaşılmaktadır:

1- Nevruzun İslam kaynaklarında olmadığı

2- İranlıların adeti olduğu

3- İslamın bunu nesh ettiği

5- Bunu diriltmenin yanlış olduğu.

Her iki grup rivayetlere bakıldığında aralarında çelişki ve tezad olmadığı gürülmektedir. Rivayetler arasında çelişki ve tezad görülürse (her iki grup rivayetlerin senedleri güvenilir olur ve metinleri arasında cem’ etme imkanı olmazsa) birinin takiyyeye haml edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Ama bu konudaki rivayetlerin bir grubunun takiyyeye haml edilmesine gerek olduğunu sanmıyoruz. ( Allah daha iyisini bilir)




kazanacağı gündür,” cümlesi İmam’ın (a.s) müslümanların bayram gününün Zuhur günü olduğunu ve o günün “Nevruz”, “yenigün” , kutlanması gereken, yaşatılması gereken gün olduğunu belirttiği anlaşılıyor. Rivayeti asrımızın alimlerinin bu şekilde yorumladıkları ve tefsir ettikleri görülmektedir. Rehber Ayetullah Hamenei Nevruz konuşmasında şöyle buyuruyor;... bazıları İmam’ın (a.s) bu rivayette, Hz. Adem'in yeryüzüne inmesini, Hz. Emir'ul-Muminin Ali'nin velayetinin bugünde vaki olduğunu vs. şeyleri naklederek tarih beyan ettiğini sanıyorlar. Ben bu rivayet hakkında böyle düşünmüyorum. Ben şöyle düşünüyorum: İmam Cafer Sadık (a.s) bu rivayette Nevruzun ne demek olduğunu ve ondan kastın ne olduğunu beyan ediyor. Hz. Adem ve Hz. Havva'nın yeryüzüne ayak bastıkları gün, beni adem için yeni gündür. Hz. Nuh’un (a.s), tufandan sonra gemisinin karaya oturduğu ve kurtuldukları gün yeni gündür ve o gün insanların yaşamında yeni bir sayfa açılmıştır. Kur'an'ın Hz. Peygamber’e (s.a.a) nazil olduğu gün beşeriyet için yeni bir gündür. Olayın gerçeği budur. Emir'ul-Muminin Hz. Ali'nin velayet makamına atandığı gün yeni bir gündür. Bunların hepsi Nevruz’dur. Bunlar ister Şemsi tarihine göre "hamel" (ferverdinin ilk günü) ayıyla mutabık olsun ister olmasın. İmam Cafer Sadık (a.s) bu olayların Ferverdin ayının ilk gününde vaki olduğunu buyurmak istemiyor. İmam (a.s), bu özelikler hangi günde olursa olsun o gün Nevruz ve yeni gündür buyurmak istiyor. Bu olaylar ister Ferverdin'in ayının ilk gününde olsun ister yılın diğer günlerinde olsun fark etmez. Bunların hepsi Nevruz’dur; ister Şemsi tarihi açısından Ferverdin ayının ilk günüyle mutabık olsun ister mutabık olmasın. Ben şimdi size arzediyorum; İnkılabın zafere ulaştığı gün Nevruz’dur, o gün yeni bir gündü. İmam Humeyni (Paris'ten) İran'a geldiğinde bizim için yeni bir gündü. Bizim Mumin ve fedakar gençlerimizin savaş cephelerinde –Nato, Varşova, ABD, Sovyetler Birliği ve diğer güçler tarafından desteklenen Irak ordusuna karşı- büyük fetih ve zaferler elde ettikleri gün Nevruz ve yeni gündür…" Nevruzu onayladığı iddia edilen rivayetlere bakıldığında sened yönünden sağlam ve güvenilir olsa dahi metninden aslında Nevruz’u redettiği ve dini bir bayram olmadığı anlaşılmaktadır. Nevruzun manasının ne olduğunun, İmam Sadık’dan (a.s) nakl edilen rivayetin ne manaya geldiğinin, Rehberin sözleri doğrultusunda açıklığa kavuştuğunu düşünüyoruz. b) Nevruz’un onaylanmadığını beyan eden rivayetler - Nakledildiği üzere Mansur, Musa b. Ca’fer’den (a.s) nevruz günü halkın kendisini kutlaması ve kendisi için getirdikleri hediyeleri kabul etmesi için evinde oturmasını isteyince, İmam Musa b. Ca’fer (a.s) şöyle buyurdu: “Ben ceddim Peygamber’in (s.a.a) hadislerini araştırdım, ama bugün hakkında bir hadis bulamadım. Nevruz İranlıların adetidir, İslam onu neshetmiştir. Dolayısıyla İslam’ın ortadan kaldırdığı bir şeyi diriltmekten Allah’a sığınırım.” Mansur şöyle dedi: “Biz bu işi sadece askerlerimiz için yapıyoruz. Bu yüzden Allah için oturmanı istiyorum.” İmam (a.s) da kabul etti ve oturdu… - İmam Ali (a.s), Nevruz bayramında kendisine bir hediye getirdiklerinde şöyle buyurmuştur: “Bu nedir?” Şöyle arzettiler: “Ey Müminlerin Emiri! Bu gün nevruz günüdür.” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Her günü bizler için Nevruz kılınız.” - Birgün Mecusiler Hz.Ali’ye (a.s) hediye getiriyorlar, İmam Ali(a.s), bu hediyelerin sebebini sorduğunda, Nevruz münasebetiyle olduğunu söylediklerinde, İmam bu hediyelerin, onlardan ( Gayr-i müslüm olan Mecusiler) alınan cizyenin yerine hesab edilmesini emr ediyor. Bu ve benzeri rivayetler açık ve üstü kapalı Nevruz‘u redettiği iddia edilmektedir. Sened yönünden önceki rivayetler gibi sağlam ve doğruluğunda şüphe olmasa da, güvenirliği yüzde yüz değildir. Metinlerin incelenmesi konusunda ise rivayetlerin bazılarının manasının yoruma ihtiyacı vardır. Hz. Ali’den nakl edilen rivayette, Nevruz münasebetiyle getirilen hediyelerin cizye olarak kabul etmesi iki önemli noktayı beyan ediyor; biri, onların hediyelerinin rededilmemesi, diğeri ise bu hediyeleri kabul etme sebebinin Nevruz‘u resmiyette tanımadığını, müslümanların bu hediyeleri alarak Nevruz‘u resmileştirmemeleri gerektiği. Kendisine getirilen hediyeleri cizye olarak alması bunu gösteriyor. İmam’ın(a.s), “Her günü bizler için Nevruz kılınız”, sözü, nevruzun onların istediği gibi belli bir günde kutlanmaması gerktiğini beyan ediyor. İmam Musa bin Cafer’den (a.s) nakl edilen rivayetin ise, “Ben ceddim Peygamber’in (s.a.a) hadislerini araştırdım, ama bugün hakkında bir hadis bulamadım. Nevruz İranlıların adetidir, İslam onu neshetmiştir. Dolayısıyla İslam’ın ortadan kaldırdığı bir şeyi diriltmekten Allah’a sığınırım” yorum ve tefsire gerek olmadığını düşünüyoruz. Rivayette açık ve sarih bir şekilde Nevruz’un ne olduğu, nasıl değerlendirilmesi gerektiği beyan edilmiştir. Rivayetin metninden şu noktalar anlaşılmaktadır 1- Nevruzun İslam kaynaklarında olmadığı 2- İranlıların adeti olduğu 3- İslamın bunu nesh ettiği 4- Bunu diriltmenin yanlış olduğu Her iki grup rivayetlere bakıldığında aralarında çelişki ve tezad olmadığı gürülmektedir. Rivayetler arasında çelişki ve tezad görülürse ( her iki grup rivayetlerin senedleri güvenilir olur ve metinleri arasında cem’ etme imkanı olmazsa) birinin takiyyeye haml edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Ama bu konudaki rivayetlerin bir grubunun takiyyeye haml edilmesine gerek olduğunu sanmıyoruz. Allah daha iyisini bilir.




Sabahattin Türkyılmaz

Re: Nevruz Gerçeği ?

Gönderilme zamanı: 03 Nis 2013, 13:38
gönderen Çeri
Nevruzun zaten peygamberimiz zamanın`da olması mantıksız olurdu.Çünkü Arabistan`da kış mevsimi varmı ki Bahar Bayramı olsun.Hem Arabistan`da Ay Takvimi kullanılıyordu.Yakutistan`da kutlanıyor ama onlar Nevruz demiyorlar."Ulugün" diyorlar.
Nevruzun Farsça bir kelime olması Fars Bayramı olduğunu göstermez.Nevruz çok geniş bir coğrafya`da ve pek çok adla kutlanan bir bayram.Insanlar tarih boyunca Bahar Bayramları kutlamışlardır.Anadolu`da Frigler Bahar Bayramı kutlarlarmış.Bu bayram aynı zaman`da Ana Tanrıça Kibele ile eşinin birleşmesini simgelermiş.Kendilerini Kibeleye adayan rahipler törenler sırasın`da kendilerin`den geçerek kendi kendilerini hadım ederlermiş.Hristiyanların kutladığı Paskalya Bayramının Bahara denk gelmesinin(Şimdi Paskalya Zamanları) nedeni`de Anadolu Halkı`nın Hristiyan olmasına rağmen bu geleneği yaşatmak istemesidir.Zaten Meryem Ana`da Ana Tanrıça Kibele`nin devamı.

Nevruz Bayramı her şey`den önce bir Bahar Bayramıdır.Bir Doğa Bayramıdır.Tabiatın uyanışını simgeler.Tabiatı`da en iyi göçebe yani doğa ile iç içe yaşıyan kavimler, topluluklar tanır.Çünkü onların hayatı tamamen doğa ile mücadele ile geçer.Hayatlarını doğaya göre ayarlarlar.Zaten Şamanizm denilen şey`de bir nevi doğa`ya tapmak demektir.Ben küçükken ekmek yaparlarken ateşin içine kopardığım otları atmıştım hemşehrimiz ve komşumuz olan bir Yörük kadını bana "Ateşin içine yeşil atılmaz.Günah olur." demişti.Çünkü yeşil canlıdır.Hayatı simgeler.

Azerbaycan`da ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerin`de "HÜDA" çok kullanılıyor.Tanrı`dan çok daha fazla kullanılıyor.Hatta Allah`tan bile daha çok kullanılıyor.Ama Hoca Ahmet Yesevinin şiirlerin`de "TENGRi(Tanrı)" diye geçiyor.Demek ki Hoca Ahmet Yesevi zamanın`da Tengri daha çok kullanılıyormuş.Şimdi birinin çıkıp "Bunlar Tanrı-ilah kavramını Farslar`dan öğrendiler önce`den öyle bir kavramı bile bilmiyorlardı. diye konuşmasın`dan bir farkı olmaz.