İstanbuldaki Bektaşi Dergahları

biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

İstanbuldaki Bektaşi Dergahları

Mesaj gönderen biralevi »

OSMANLI BAŞKENTİNDEN 1826 YILI MANZARASI:

Araştırmacı Hasluck 'Bektaşi tetkikleri' isimli eserinde 1826 olaylarında İstanbulda ki 14 bektaşi tekkesinin 9 tanesinin tahrifata uğradığını yazar ve tahrifata uğrayanların isimlerini sayar:
1-Yedikule(kazlıçeşme)
2-Eyyüp(Karyağdı)
3-Sütlüce
4-Karaağaç
5-Rumelihisarı(Şehitler)
6-ÇAmlıca
7-Merdivenköy(Şahkulu sultan)
8-Öküz limanı
9-Üsküdar dergahı

devamında ise bunların yedisinin tekrar canlandırıldığını söyler.

Bektaşilerin son halifededebabası Bedri noyan ise 'Bütün yönleriyle bektaşilik ve alevilik 'isimli eserinin 5.cildinde "Baz kaynaklara göre yalnız üsküdarda 47 bektaşi tekkesi vardı der ve hatta diğer bazı nakşi,kadiri,rufai tekkesi olarak tanınan tekkelerde baslında bektaşi tekkeleriydi,bektaşi erkanı yürütürlerdi diye ekler.

Tüm tarih kitapları 2.Bayezid,Yavuz selim ve kanuni dönemlerinde yüzbinlerce Alevinin 'rafizi,kızılbaş'diye katledildiğini yazar.O halde Alevilik ile bektaşiliğirn bir olduğunu savunanlara soralım:

Peki bu durumda bu dönemlerin hemen akabinde 1826 yılında İstanbulda Sünni osmanlı imparatorluğunun başkentinde bu kadar çok bektaşi tekkesinin varlığı nasıl izah edilebilir?

Alevilerden öldüresiye nefret eden osmanlı 1826 yılına kadar başkentinde bu kadar çok bektaşi tekkesine nasıl tahammül etmiştir?Ve bir müddet sonra bunların yeniden açılmasına neden izin vermiştir?

Bu sorunun mantıklı,tutarlı tekbir cevabı vardır:

Çünkü Osmanlı gözünde Bektaşilik sünni bir tarikat sayılıyordu.
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

sayın birAlevi rumuzla can. bende bektaşileri sevmem ama siz fazlaca bektaşilerin üzerine gitmişsiniz. osmanlı devleti yavuz saltanatına dek ülkesindeki bazı istisnai isyanlar haricinde Şii alevilerle bir sorun yaşamamıştır. bektaşilerin vatanperver oldukları ne geçmişte ne günümzde gizlenemez bunun içindirki bektaşilerde birçok kez osmanlı ordusunda yer almışlardır. 16.yya dek osmanlı imparatorluğu sadece islami bir devlet unvanıyla yaşamış daha sonra sünniliği resmi mezhep olarak kabul etmiştir. yani bektaşilerin var oluşu osmanlıya fazla batmamıştır hatta çaldıranda safevilere değilde osmanlıya yardım etmişlerdir.
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Mesaj gönderen alone_man »

KARAPAPAK MURAT yazdı: yani bektaşilerin var oluşu osmanlıya fazla batmamıştır hatta çaldıranda safevilere değilde osmanlıya yardım etmişlerdir.
eee zaten bizde bunu söylüyoruz bektaşiler osmanlının sünni tarikatıdır bu nedenle yeniçeriliğin bağlı olmasına ,safeviye karşı savaşa katılmasına şaşırmayın diyoruz.hem bunları bilip hemde bu noktada didişmek ne anlama geliyor?
konak
Mesajlar: 24
Kayıt: 01 Şub 2008, 22:06

Mesaj gönderen konak »

Bektasiligin, osmanlida tamamen yasaklanmamasinin onemli bir nedenini atlamisiniz diye dusunuyorum....

osmanilyla bekktasiligin ozdes titulmasi sunni gosterimesi dogru deyil.

Konuya tarihi gelisim acisindan bakinca mesele netlesecektir.

Haci Bektas ve onceleri (yine ayni cizgide bulunan baba isak,ilyas gibi) Hz.Ali ve Ehlibeyte yonelik ne sovlemde pratikte yakinliklari yoktur.
Haci Bektasi velinin tarikat olusturmak gibi amaci derdi yoktu.


Tarikat olgusu ve Hz.Ali Ehlibeyt yakinlasmasi Balim sultan doneminde baslamistir...Bu donem oyle bir zamana rastlarki, caldiranda Sah ismail yenilmis,kiyim siddetlenmistir,ya tamamen sunniligin icinde asimile olunacak veya uygun soylem gelsitirilecektir.

Iste olumunden cok sonra sekillendirilen tarikat olgusu,yazilimi olan malakat ,vilayetname bu donemlere rastlar...Bu girisimlerin sekillenmenin sonucu,sunni osmanli tarafindan uysalllasan yakinlasan, Bektasilik sorun olmaktan cikmistir..

ileriki surecte osmanliya ters olan Yenicerilerin tasviye nedenleri,Surekli entrikalarin baskaldirilarin,istanbuldaki asayissizligin sonucu ve daha onemlisi gelisen ordulasma anlayisina ayak uyduramamalaridir...Tabiki onlari yola getirirken Bektasi tekkelerininde nasibini almasi kacinilmazdi....Bu osmanlinin Bektasiligi tamamen tasviye ettigi anlami cikmayacagi gibi,sunni bir anlayista deyildir..
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Mesaj gönderen biralevi »

Sevgili Konak can,düşünmen önerisiyle fikirlerimi yazıyorum:

Kod: Tümünü seç

Haci Bektas ve onceleri (yine  ayni cizgide bulunan baba isak,ilyas gibi) 

Hacı bektaş ile babailyas ve baba isakın aynı çizgide olduğunun tarihi hiçbir kanıtı yoktur,elimizde hacı bektaşın bazı eserleri(tabi ona ait ise)var ama baba ilyas ve ishaka ait hiçbir yazılı eser yok yani mukayeseyle aynı çizgideler şeklinde böyle bir sonuca varamıyoruz.
Sadece aşıkpaşa tarihi diye bilinen eserde bektaşın onlarla görüştüğü yazıyor,sonrasında gelip sulucakarahüyüke yerleşiyor.Ne görüştükleri,neden görüştükleri,neler konuştukları,gerçekten görüşüp görüşmedikleri,kaç gün saat yada saniye görüştüklerini bilmiyoruz.Kardeşi menteşin öldürüldüğü yazılıyor ama neden nerede niçin öldürüldüğünü bilmiyoruz.Ayrıca Osmanlı bektaşı seviyor yüceltiyor ama baba ilyas ve ishakı yok sayıyor.
Yani bu bilgilerle aynı çizgideler demek doğru değil,ama yarın yeni bilgiler seni doğrularsa bilmem ama şu aşamada böyle bir cümle kurmak doğru değil.

Kod: Tümünü seç

Hz.Ali ve Ehlibeyte yonelik ne sovlemde pratikte yakinliklari yoktur. 

Aynı fikirdeyim,hiçbir kanıt yokken byle bir iddiada bulunmak doğru değildir,bu noktada sana katılıyorum.

Kod: Tümünü seç

Haci Bektasi velinin tarikat olusturmak gibi amaci derdi yoktu.
Benzer fikirdeyim,kendi halinde kendi kasabasında yaşayan birisi sözkonusu.Onun yaşamında tarikat kurduğuna yönelik bir kanıt yok.Aşıkpaşada böyle bir cümleyle onun tarikt kurmadığını söylüyor.Ama dar çevresinde tanınan birisi olduğu,dönemine göre bilgi bakımından daha üst düzeyde olduğu söylenebilir.

Kod: Tümünü seç

Tarikat olgusu ve Hz.Ali Ehlibeyt yakinlasmasi  Balim sultan doneminde baslamistir...Bu donem oyle bir zamana rastlarki,   caldiranda Sah ismail yenilmis,kiyim siddetlenmistir,ya tamamen sunniligin icinde asimile olunacak  veya uygun soylem gelsitirilecektir.
Tarikatı Osmanlı sultanı 2.Bayezid kuruyor,bunun için dimetokadan çağırdığı balım sultanı görevlendiriyor.Ama tarikatın içine hz.ali yada ehli beyt unsurlarını tarikata bu dönemden başlayarak girmeye başlayan alevi halk ozanları kitleleri sokuyor.Ayrıca zaten anadoludaki Sünni tarikatların içinde hz.ali sevgisi ve ehli beyt zaten bulunuyr.Bu iki nokta önemlidir.
Kıyımın şiddetinden dolayı alevi kitlelerde buraya azda olsa yönelmeye başlıyorlar ve kendi kültür ve inançlarını taşıyorlar,bunlar üç beşyüz yıllık süreçte devam ediyor.Osmanlının amacı yabancı unsurları(türk Türkmen,kürt vs v)denetlemek ,otoriteye bağlamak zaman içinde İslamlaştırmak yani kendilerine göre Sünnileştirmek.Bunun için bu kurdukları tarikatı destekliyorlar,bektaşı yüceltiyorlar adanı masal kitapları yazdırıyorlar,tarikata arazi bağışlıyorlar,maddi yardım yapıyorlar,yani burasını bir Kızılbaş merkezi olarak görmüyorlar burasını kendilerine bağlı bir ocak olarak kabul ediyorlar.


Kod: Tümünü seç

   Iste olumunden cok sonra sekillendirilen tarikat olgusu,yazilimi olan malakat ,vilayetname bu donemlere rastlar...Bu  girisimlerin sekillenmenin sonucu,sunni osmanli tarafindan uysalllasan yakinlasan, Bektasilik sorun olmaktan cikmistir.. 
  ileriki surecte osmanliya ters olan Yenicerilerin  tasviye  nedenleri,Surekli entrikalarin baskaldirilarin,istanbuldaki asayissizligin sonucu  ve daha onemlisi gelisen ordulasma anlayisina ayak uyduramamalaridir...Tabiki onlari yola getirirken Bektasi tekkelerininde nasibini almasi kacinilmazdi....Bu osmanlinin Bektasiligi tamamen tasviye ettigi anlami cikmayacagi gibi,sunni bir anlayista deyildir..

Yani tarikat yoktuki Osmanlı onu uysallaştırsın,tarikatı kuran zaten Osmanlıdır,Osmanlı bu tarikatı kurmasaydı bugün kimse Bektaşiliği bilmeyecekti.Araştırmacılar dışındada kimse bektaşı tanımayacaktı.Bektaşilik hiçbir sorun değildi,sorun hiç olmamıştı,sorun yeniçerelikteydi,kazan kaldıranlardaydı ve bektaşilikte istanbulda bunlarla çok iç içe olduğu için zarar görmüştür.forumda vakayi Hayriye bölümünü okumanı öneriyorum.1826 da bile Bektaşilik tavsiye edilmedi,bazıları sürgüne gönderildi ama tarikatın yaşaması için çaba harcandı,nakşilik ve Bektaşilik yesevi ekolünün iki kolu kabul edildiği içinde tarikat merkezine nakşi şeyhleri atandı,zaten nakşilerin çoğu kendini aynı zamanda Bektaşi kabul ediyorlardı(tabi o yıllarda,bugün ayrım çok nettir.)
Osmanlı Bektaşiliği Kızılbaş yada şii kabul etseydi hiçbir şekilde byle oluşumlara tahammül etmezdi,zaten rakibi Şiilik değimliydi? Bunca Bektaşi tekkesinin hemde başkentte olmasına devletçe desteklenmesine razı olunurmuydu?anadolunun göbeğinde Kızılbaş merkezini yaşatırlarmıydı?ittihatçılara kadar hiç kimse kasabaya Kızılbaşların merkezi dememiştir.ittihatçılara kadar hiçkimse bektaşa Kızılbaş dememiştir,Bektaşiliğe Kızılbaş tarikat denmemiştir.
Çünkü bu tarikatı Sünni tarikat kabul ediyorlardı.sence Osmanlı yüzyıllarca yanılmışmıydı?
konak
Mesajlar: 24
Kayıt: 01 Şub 2008, 22:06

Mesaj gönderen konak »

Baba ilyas Yesevilik goruslerinden etkilenmis olup anadoluya Horasandan gocmustur..vahteti vucuda inandigi gibi,,dusunce temelini,"tanri sevgisi katikurallarla deyil, sevgiyle olusacagi" dir.

Onun dusuncesine inanan haleflerinden biride Edibali dir.Baba ilyas oldugunde genc biri olan Haci Bektasin yesevi cizgisinde olan birinden etkilemesi kacinilmazdir.

kaynaklar,,,prf,Faruk Sumer(Oguzlar),,,,prf,Osman Turan (Selcuklu tarihi) ,,,Taner Timur (kurulus yukselis doneminde osmanlilar),,,prf ,irina melikof,(Haci bektas gercegi),,,

Balim sultan evet tarihcilerin agirlikli orak savundugu tez,2. beyazit tarafindan,,turkmen lere kizilbaslara ve iran etkisini kontrol amaciyla atadigidir ..Yanliz kurumsallasmasini saglayan Balim sultanda ,haci bektasi veli gibi,,vahteti vucuda inanir,,,Enal hak demistir,,,bu sunni islama terstir,,nasil olurda sunni tarikat kurum olabilir...

Ama haklisiniz asil amac Haci Bektasi 5bektasileri)tamamen kati sunni cizgiye cekmekti,,,, Kaba deyimle dogru Yeni cerliler kontrolden cikmis devlet icinde devlet gibi davranmak istemislerdir...
biralevi
Mesajlar: 1487
Kayıt: 24 Ara 2006, 14:02

Mesaj gönderen biralevi »

konak yazdı:Baba ilyas Yesevilik goruslerinden etkilenmis olup anadoluya Horasandan gocmustur..vahteti vucuda inandigi gibi,,dusunce temelini,"tanri sevgisi katikurallarla deyil, sevgiyle olusacagi" dir.

Onun dusuncesine inanan haleflerinden biride Edibali dir.Baba ilyas oldugunde genc biri olan Haci Bektasin yesevi cizgisinde olan birinden etkilemesi kacinilmazdir.

kaynaklar,,,prf,Faruk Sumer(Oguzlar),,,,prf,Osman Turan (Selcuklu tarihi) ,,,Taner Timur (kurulus yukselis doneminde osmanlilar),,,prf ,irina melikof,(Haci bektas gercegi),,,

Balim sultan evet tarihcilerin agirlikli orak savundugu tez,2. beyazit tarafindan,,turkmen lere kizilbaslara ve iran etkisini kontrol amaciyla atadigidir ..Yanliz kurumsallasmasini saglayan Balim sultanda ,haci bektasi veli gibi,,vahteti vucuda inanir,,,Enal hak demistir,,,bu sunni islama terstir,,nasil olurda sunni tarikat kurum olabilir...

Ama haklisiniz asil amac Haci Bektasi 5bektasileri)tamamen kati sunni cizgiye cekmekti,,,, Kaba deyimle dogru Yeni cerliler kontrolden cikmis devlet icinde devlet gibi davranmak istemislerdir...
Konak can
Onların elindede baba ilyas yada ishaka ait yazılı kaynak eser yada söz yok,onlar kitaplarında sadece yorum yapıyorlar,inanıp inanmamakta serbestsin,
Ayrıca vahdeti vücud sünni tasavvuftada oldukça yer tutan bir inançtır,bu inancı alevilik olarak kabul edemeyiz yada sünnilikte bu yok diyemeyiz,
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

bu konuda cehaletiniz ikinizde de doruğa yükselmiş durumda. BABAİLİK VE ŞİA adlı bölümü umursamayıp Alevileri kökünden koparma işleminize devam ediyorsunuz.

Moğol İstilası sırasında Horasan’dan Anadolu’ya gelen Baba İlyas Horasanî, Seyyid Ebu’l Vefa’nın[12] halifesi olan Dede Garkın’ın[13] halifesidir.[14] Seyyid Ebu’l Vefa’ya gelince Sihabuddin Ahmet Vasıti’nin Menakıbnamesine göre O, yaşadığı zaman diliminde bir hayli tanınmış; halk tarafından sevilmiş; Ehl-i Sünneti eleştirmiş; Allah’a, Resulüne, Ehl-i Beyt’e bağlanmış,[15] On iki İmamcı bir Şiî’dir. Yine Menakıbnamede Tacülarifin Seyyid Ebu’l Vefa kendi yandaşlarına On iki İmamların İslam’a yapmış oldukları hizmetleri anlatır; Ehl-i Beyt’in faziletlerini aktarır; On iki İmamlara yapılan haksızlıkları eleştirir.[16] Hatta Seyyid Ebu’l Vefa, Hanefi, Maliki, Şafi ve Hanbelî âlimlerinden oluşan kırk kişilik bir gurupla ilmi tartışmalar girer ve hepsini ilmiyle susturur.[17] İşte Baba İlyas’ın halifesi olduğu Ebu’l Vefa böyle birisidir.
Baba İlyas Anadolu’ya geldikten sonra Amasya yakınlarında –bugün İlyas Köyü olarak bilinen- Çat Köyü’ne yerleşir. Burada bir zaviye açarak Şiî halkı kendi etrafında örgütler.

Baba İshak Kefersudî adıyla maruf bu şeyh, aslen Urfa’nın Sumeysa ilçesine bağlı Kefersud nahiyesinden-dir. Baba İshak’ın eğitim ve kişiliğine yön veren ilk âlim bilindiği kadarıyla Muyhuddin Muhammed bin Ahmet Temimi’dir. Muyhuttin Temimi Şiraz’da ikamet ederken Baba İshak Şiraz’a gider; dini ve felsefi konularda bu şeyhten ders alır. Eğitimini tamamladıktan sonra Kefersud’a dönen Baba İshak, Muyhuttin Temimi’nin Sivas kadılığına tayin edildiğini duyunca Sivas’a doğru hareket eder. Filozof, âlim ve iyi bir hatip olan Muhammed Temimi, Şiî mezhebine mensuptur.[18]

Baba İshak hocası Muyhuttin Temimi’nin vefat etmesi üzerine Amasya’ya yönelir ve burada bir başka Şiî şeyhine Baba İlyas Horasani’ye[19] mürit olur. Kısa bir süre sonra da şeyhinin yakın arkadaşları arasına girer.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin resmi tarih yazıcıları, bir kısmı zinakâr, sarhoş, alkolik, ehli keyf, âlemci ve sapık olan sultanlarını ‘Müminlerin emiri, Sultan hazretleri’ diye yüceltmiş ve onlara methiyeler düzmüşlerdir. Ancak amaçlarını şer’i şerifi yeniden icra etmek ve adaleti tesis etmek olarak açıklayan Babaîleri, Şiî oldukları için ‘mülhit, şarlatan, yalancı, Rafızî’ gibi sözlerle karalamaya çalışmışlardır. Acaba bu gerçekleri ters-yüz etmekten başka bir şey midir?

KAYNAKLAR

[12] Ebu’l Vefa’nın seyyit olamdığını söyleyenlerde vardır. Bir örnek için bkz.:
Cemşit BENDER, 1993, Kürt Uygarlığında Alevîlik, Kaynak Yay., s. 78
[13] Ahmet Yaşar OCAK, ‘Baba İlyas’, İ.A.
[14] Aşıkpaşaoğlu da baba İlyas’ı Ebul Vefa’ya bağlı gösterir. Bkz.:
Nihal ATSIZ, Aşılpaşaoğlu Tarihi, MEB. Yay., s. 11
[15] Menakıbnameden naklen,
BENDER, a.g.e., s. 84-85
[16] ibid
[17] Menakıbnameden naklen,
BENDER, a.g.e., s. 82-84
[18] H. Hüsamettin, Amasya Tarihi, 2/363
NOT; numaralar kaynakları gösterir
KARAPAPAK MURAT
Mesajlar: 325
Kayıt: 20 Ara 2007, 17:22

Mesaj gönderen KARAPAPAK MURAT »

baba ishak,baba ilyas hakkında kaynak yoktur demeniz tamamen kaçıştırmadır size gönderdiğim bu bilgiler sizin Kızılbaşların tarihine olan düşmanlığını ortaya atmaktadır. Hacı bektaş veli hakkındada geçiştirmeli bilgileriniz ve iftiralarınız artık çürümüştür tabi gönül gözü körleşmiş-taşlaşmış kişilere benim ypabilecek birşeyim yoktur Cahil hep cahildir.[/list]
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

KARAPAPAK MURAT yazdı:
Baba İlyas Horasanî, Seyyid Ebu’l Vefa’nın halifesi olan Dede Garkın’ın halifesidir. Seyyid Ebu’l Vefa’ya gelince Sihabuddin Ahmet Vasıti’nin Menakıbnamesine göre . Yine Menakıbnamede Tacülarifin Seyyid Ebu’l Vefa Hatta Seyyid Ebu’l Vefa, İşte Baba İlyas’ın halifesi olduğu Ebu’l Vefa böyle birisidir.

Baba İshak Kefersudî adıyla maruf bu şeyh, Baba İshak’ın eğitim ve kişiliğine yön veren ilk âlim bilindiği kadarıyla Muyhuddin Muhammed bin Ahmet Temimi’dir. Muyhuttin Temimi Şiraz’da ikamet ederken Baba İshak Şiraz’a gider; Baba İshak, Muyhuttin Temimi’nin Sivas kadılığına tayin edildiğini duyunca Sivas’a doğru hareket eder. Filozof, âlim ve iyi bir hatip olan Muhammed Temimi, Şiî mezhebine mensuptur
Baba İshak hocası Muyhuttin Temimi’nin
vaLLAHİ biralevinin seninle ilgili teşhisi doğruymuş
SEnin sorunun aklında değil muhakeme yeteneğindedir ve kalbindedir her ikisinede bizim yapacağımız birşey yoktur,yazdıklarını tek tek çürütmeninde anlamı yok zira umursamıyorsun çünkü amacın 12 imamların önüne bir sürü ıvır zıvır adamı set çekerek aydınlanmayı geciktirmek niyetindesin.

Hiçbir kitabı eseri olmayan adamlar hakkında yapılan yorumlarla bir yere ulaşacağını sanıyorsan yanılıyorsun.SElçuklu döneminde anadoluda şii-sünni ihtilafı yoktu çünkü şii yada sünni diyebileceğimiz çok az insan vardı kitleler namazı abdesti bile bilmeyen üstün körü müslümanlardı okul yok kitap yok büyük kentler dışında cami yok bir sürü hiristiyan yahudi rum karman çorban yaşıyordu tek dertleri geçimdi osmanlıdan sonra dinler renkler çizgiler zamanla ayrışmaya başladı AMA BÜTÜN BUNLARI ANALİZ EDECEK MUHAKEME SENDE OLMADIĞI İÇİN anlaman beklenemez.Menakıbname masallarıyla hareket et dur bakalım mahşerin nice olacak,
BEHEY ....... ,madem bu kadar çok şii topluluk var neden edebiyatta müzükte sanatta baskılı eserde caferi namazı abdesti yazmıyor?neden kimse el bağlamadan namaz kılmayı bilmiyor?neden bun u pratiği yok?
Behey beyinsiz osmanlı varken bile sünniler sünniliklerini cumhuriyet döneminde öğrenmeye başladılar okul diyanet ilahiyatla,
muhalefette kalan asılan kesilen okulu olmayan eseri olmayan insanlar şiiliği nasıl öğrenecektide önüne geleni şii diye sunuyorsun?

Bre dngldk,
elinde KUran sana yetmiyormu?
N.belaga, kafi kitapları sana yetmiyormu?müçtehitlerin fıkıh kitapları yetmiyormu?
12 imamların onca türkçeye çevrilmiş kitabı sana yetmiyormu da

halen ilyas idi ishak idi ebul vefa idi garkın idi diye saçmalayıp duruyorsun

TAMAM O ZAMAN sen ehli beyt yolunayukarıda isimleri saydığın adamların ve verdiğin kaYNAKLARIN peşine takılarak git bizde sahih kaynakların VE MÜÇTEHİTLERİN peşine takılarak gidelim orada görüşürüz bakalım kim varmış kim varamamış.
Cevapla

“Osmanlı - Bektaşi İlişkisi” sayfasına dön