ergenekon söyleşileri 1-2

Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

ergenekon söyleşileri 1-2

Mesaj gönderen MERDAN »

http://davethaber.com/haber_12024_Ergen ... Video.html

Ergenekon Video-Söyleşi serisinin ilk iki bölümü. Genç Birikim Dergisi'nden Ali Kaçar'la yapılan, ergenekonun kuruluşundan günümüze karanlık tarihinin anlatıldığı Video-Söyleşiler.
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Mesaj gönderen Hasan Akça »

bu karanlık amaçlı adamları chp nin cumhuriyeti gazetesinin ve birçok solcu geçinenin desteklemesi çok daha ilginç demekki bunlar da karanlık ruhlara sahipmiş ve bu insanlar alevileride hep böyle kandırıyorlar


kimbilir dinki vuranı danıştaya saldıranı nasıl hangi vaadlerle kandırdılar
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Mesaj gönderen alone_man »

belki yarın başlayacak ergenekon davasından yeni şeyler öğreniriz
alone_man
Mesajlar: 1769
Kayıt: 13 Oca 2008, 21:28

Mesaj gönderen alone_man »

duruşmalar başlayıp ifadeler verilmeye başlayınca ilginç şeyler öğrenebileceğiz dün gece star da konuşan susurluk polis şeflerinden ayhan çarkın susurluk ergenekonu aydınlattı dedi
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

alone_man yazdı:duruşmalar başlayıp ifadeler verilmeye başlayınca ilginç şeyler öğrenebileceğiz dün gece star da konuşan susurluk polis şeflerinden ayhan çarkın susurluk ergenekonu aydınlattı dedi
Evet o proğramı tv den bende dinledim. Aşağıya Dündar-çarkın söyleşisini ekliyorum. Konuyla ilgili bilgilerini artırmak isteyenler satır aralarında çok ilginç şeyler bulabilirler.


Ergenekon'un korkunç cinayetleri 'Ayhan Çarkın'la medyada


Resim


Ergenekon'un Susurluk damarı herkesin bildiği 1000 ölümü itiraf etti... Sabah, Vatan gazeteleri bugün Arena programındaki itirafları yazdı. İşte o yazılar:

Eski timciden şok itiraflar

Susurluk davasına adı karışan eski özel harekatçı Ayhan Çarkın, Çatlı'nın Ergenekon'a karşı çıktığı için öldürüldüğünü söyledi
Önceki gece gazeteci Nedim Şener'in de katıldığı programda Uğur Dündar'a konuşan Çarkın, Susurluk kazasının Ergenekon'u aydınlatan bir lamba olduğunu öne sürdü. Çarkın ayrıca Uğur Dündar için de 'ölüm emri'verildiğini, ancak Abdullah Çatlı'nın buna karşı çıktığını açıkladı.

İşte eski özel harekatçıdan çarpıcı açıklamalar...

U.D: Öldürülen Oğuz Yorulmaz'ın annesiyle konuştuğumuzda, ben oğlumu pırlanta gibi teslim ettim onu çeteci olarak aldım dedi...

Çarkın: Aynen öyle, aynen öyle doğrudur.

U.D: Kaç olayınız vardır?

Çarkın: Çok abi hangisini söyleyeyim. Sırf İstanbul değil. Ne 100'ü ne 200'ü geç abi. Bu komplike bir mücadele.

Çarkın: Biz Susurluk Kazası'nın Ergenekon'u aydınlatan lambasıyız. Burada bedel ödedik. Kimisinin canı, kimisinin bağrı yandı. Yanmaya da devam eder. Biz bir lütufuz, ben bir lütufum Çatlı bir lütuf. Çatlı, Ergenekon'un gerçek yüzünü gördükten sonra bunlara dikildi ve sonunu hazırladı.

U.D.: Hüseyin Kocadağ o kadar hızla gitmemiş olsa, kamyonun altına girmese...

Çarkın: O kamyonun altına girmese ileride başka bir kamyonun altına girerdi. Mutlaka girecekti. Bundan kesinlikle emin olun.

U.D.: Bunu dünyanın hangi gizli gücü organize edebilir?

Çarkın: Ergenekon gibi gizli güçler. Ama şu var. Diyelim ki bu oluşumun içindeyiz sözgelimi. Allah korusun zaten de korudu da ortaya çıktı.

Dündar için ölüm emri

U.D.: Çatlı'nın sonunu Ergenekon mu hazırladı?

Çarkın: Evet. Çatlı'nın namuslu, onurlu bir adam olduğunu, başlarına bela olacağını anladıkları anda bu zihniyet. O şoför, Hasan Gökçe yok mu o çok iyi biliyor. Ona o kamyon oradan çıkarken sen sola bakacaksın sağ serbest diyen de var. Bunu çok iyi biliyor.

U.D.: Çatlı'ya devlet birtakım işler yaptırmış. Kanlı eylemlerde kullanmış. Devletin bunu itiraf etmesi mümkün mü?

Çarkın: Ama devlet sırrı altında sen orada şan şöhret sürecek, burada masum insanlar eziyet çekecekse kusura bakmasın. Bunun devlet sırrıyla ilgisi yok. Her şey ortada.

U.D.: Zaten beni Allah korudu.

Çarkın: Senin için ölüm emri verildi. Abdullah Çatlı'ya. Bir siyasetçi verdi. Benim için de var. Ama Çatlı, Uğur Dündar vatanını seven biridir diye kabul etmedi. O zamandan sonra zaten film koptu.

Nedim Şener: Siz niye Ergenekon olmuyorsunuz da onlar oluyor? Siz de devlet adına bir şeyler yaptınız.

Çarkın: Ben niye Ergenekon olayım. Ben devlet adına yaptım. Devlet açıklasın. Onlar da devlet adına yapmışsa bugün benim de onların yanında olmam gerekmiyor mu? Devlet, millet adına başlayıp sonra menfaat adına dönen çok şey var ve ortada. Ne yapmışlar devlet adına. PKK ile işbirliği. Ahtopot gibi. Ben iddia etmiyorum bu iddianame doğru. Allah huzurunda yemin ederim ki doğru. Bu işin terörü yok. Hepsi Ergenekon olmuş bunların Bir kolu PKK, bir kolu Dev-Yol, bir kolu Dev-Sol, bir kolu Hizbullah'ta. Millete kan döktürüp silah satmışlar.

Bence Tarık Ümit yaşıyor

N.Ş.: Tarık Ümit'e (kayıp eski MİT'çi) ne olmuş olabilir?

Çarkın: Tarık Ümit ölmüşse ölmüştür ölmemişse de canı sağ olsun. Kim ki? Niye Tarık Ümit kim? Tarık Ümit'le ilgili soru işareti çok önemli değil ki. Peki yaşıyorsa, yok mu böyle bir ihtimal. Bence var gibi. Bence yaşıyor, bilgim var. Benimle alakalı değil. Canıyla bedel ödesin. Herkese ajanlık yapmış.

U.D.: O dönemde uyuşturucu kaçakçısı olduğu bilinen ve PKK'ya da para yardımı yaptığı söylenen Kürt işadamları da öldürüldü. Onların faili meçhul cinayetlere kurban gitmesiyle ilgili sizde bir bilgi var mı?

Çarkın: Dönemin siyasetçisinin elinde liste var. Bunlara hesap soracağım dedi. Bu açıklamayı kim yapmışsa, devlet sırrı arkasına saklanan kimse arşivleri açsınlar gerçekten biz var mıyız, hesabını versinler. Yok abi kanunla olmuyor. Soruyorum sana. İşbirliği içinde olan bir zihniyetle nasıl enterne edeceksin. Neyi edeceksin. Çoluk çocuğun katledildiği yerde hangi hukuku arıyorsun.

U.D.: Terör örgütüne insanlarla mücadele yapılmıyor. Parayı veren hayatını sürdürüyor vermeyenler infaz ediliyor.

Çarkın: Aynen. Parayı paylaşamamışlar. Bunlarda onur, itibar yok! İğrenç insanlar.

Şoföre 'Sen sola bak, sağ serbest' dediler

AYHAN Çarkın, 3 Kasım 1996'da içinde eski özel harekatçı Hüseyin Kocadağ, Abdullah Çatlı, sevgilisi Gonca Us ve Sedat Bucak'ın olduğu Mercedes'e çarpan kamyon şoförünün de komplonun içinde olduğunu öne sürdü: "O şoför, Hasan Gökçe yok mu o çok iyi biliyor. Ona o kamyon oradan çıkarken sen sola bakacaksın sağ serbest diyen de var. Bunu çok iyi biliyor."

ÇARKIN KİMDİR ?:

Bucak'ın korumasıydı

"46 yaşındaki Ayhan Çarkın, 12 Eylül öncesi terör nedeniyle lise eğitimini tamamlayamadı. 1985'te polis oldu. Gönüllü olarak Özel Harekat kursuna gitti ve Korkut Eken'in verdiği derslerin ardından Diyarbakır'da 4 yıl görev yaptı. İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nde çalışırken operasyonlarda 15 kişinin ölümüne yol açtığı iddiasıyla yargılandı. DYP milletvekili Sedat Bucak'ın korumalığını yaptığı sırada 28 Temmuz 1996'da kumarhane işletmecisi Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi olayına adı karıştı. 4 ay sonra 3 Kasım 1996'da Susurluk'taki kaza bu dosyanın açılmasına neden olunca tutuklandı. Susurluk davasında 8 ay sonra tahliye edildi. Yargılama sonunda 2001'de 4 yıl ceza aldı. Karar kesinleşince teslim oldu 296 gün hapis yattı. Topal'ın öldürülmesi davasından da beraat etti." (Vatan)
Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın, "1000 kişi öldürdüm" itirafıyla 12 yıl sonra yeniden gündemde. Çarkın, geçmişte Güneydoğu ve Sapanca üçgenindeki cinayetler ile Perpa baskınının kilit ismiydi..

1000 kişiyi öldürmüş

Aslında onu en iyi anlatacak sözcük "Rambo" olmalı. Zaten birlikte operasyona gittiği arkadaşlarından kendisine "Rambo" demelerini istiyordu. "1000 kişiyi öldürdüm" diyen bir kişi başka nasıl tanımlanabilir ki... Ama bunu itiraf ederken mutlaka yanına şu notu düşüyor: "Bütün bunları emir komuta zinciri içinde yaptım."

HOCASI KORKUT EKEN

"Öldürmek görevimdi" diyen Ayhan Çarkın, Erzurum'da yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1962'de doğdu. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle liseyi bitiremedi. Ama yıllar sonra, Susurluk davası sırasında o günleri çabuk unutmuş olacak ki liseyi bitirememe gerekçesini "terör" diye açıkladı. Çarkın'ın hayatı PKK'nın 1984'te eylemlerine başlamasıyla değişti. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde PKK'yla mücadele amacıyla açılan "Özel Harekâtçı" kursuna katılmasıyla 1985'te polislik mesleğine adım attı.

YARGISIZ İNFAZ

Özel Harekât kursundaki hocası 'efsane yarbay' Korkut Eken'di. Kırsal alanda da operasyon yapma ve her türlü silahı kullanacak şekilde eğitim alan Çarkın, mezun olur olmaz da Özel Tim polisi olarak Diyarbakır'da göreve başladı. Çarkın, Özel Timcilerin Güneydoğu'daki amiri İbrahim Şahin'in en sevdiği isimdi. Şahin'e göre Çarkın, "Tanıdığı en korkusuz polis"ti. 4 yıl görev yaptığı Güneydoğu'da kent içinde düzenlenen sayısız hücre evi operasyonuna katıldı. Bu süre içinde 'ünlü' bir polis olmuştu; görev aldığı ev baskınları en fazla beş dakika sürüyor ve evlerden sağ çıkan olmuyordu. Ama baskın düzenlendiği evlerin kaçının örgüt evi olduğu, kaçında da masum insanların yaşadığı hala tartışmalı. Amiri İbrahim Şahin, İstanbul'a geldiğinde Çarkın'ı da yanına aldı. Yeni görevi Dev-Sol operasyonlarıydı. İlk olarak 12 Temmuz 1 9 9 1 ' d e N i ş a n t a - şı'nda bir eve düzenlenen ve 11 kişinin öldürüldüğü operasyona katıldı. Öldürülen kişilerin yakınlarının başvurusu üzerine AİHM, Türkiye'yi bu operasyonda yargısız infaz yapıldığı gerekçesiyle mahkûm etti. Çarkın'ın görev yaptığı ikinci operasyon ise 16 Nisan 1992'da Çiftehavuzlar'daki eve yapıldı. Evdeki 3 kişi öldürüldü.

BERAAT ETTİ

Çarkın ve 20 polis yargısız infaz gerekçesiyle yargılandı ancak beraat ettiler. Çarkın ardından bu kez de faili meçhul cinayetlerle ortaya çıktı. Katliam hükümlüsü Abdullah Çatlı'nın ekibindeydi artık. Yanında kendisi gibi Özel Timci olan Ayhan Akça, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy da vardı. Bolu-Sapanca- Düzce üçgeninde Kürt işadamlarının öldürülmesinde görev aldığı konuşuldu.

Perpa baskını...

13 Ağustos 1993'de İstanbul Perpa'da bir kafeye düzenlenen baskında Dev-Sol üyesi oldukları gerekçesiyle Selma Çıtlak, Mehmet Salgın, Sabri Atılmış, Hakan Kasa ve Mehmet Akyürek öldürüldü. Çarkın'ın baş aktör olduğu operasyonda, çatışma yaşanmadan bu kişilerin öldürüldüğü ortaya çıktı. Çarkın ve 8 polis bu operasyon nedeniyle kasten adam öldürmek suçundan hâkim karşısına çıktı. Mahkeme, Çarkın ve 4 polisi önce idama mahkûm etti ardından indirimler yaparak 3 yıl 10 ay ağır hapis cezasına çarptırdı. Ama Yargıtay sanıkların beraat etmelerini istedi.

Susurluk davasından yargılandı 20 ay yattı

Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal suikastında yer almakla suçlandı. 27 Ağustos 1996'da Topal cinayeti nedeniyle Ersoy ve Yorulmaz'la birlikte asayiş ekipleri tarafından gözaltına alındı. Ama dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın talimatı üzerine serbest bırakıldı. Sonra yeniden Topal cinayeti suçlamasıyla mahkeme önüne çıktı. Telefon kayıtlarından cinayetin Çatlı tarafından planlandığı, Çarkın ve diğer Özel Timciler tarafından da gerçekleştirildiği net olarak anlaşılıyordu. Ama telefon kayıtlarının delil kabul edilmemesi nedeniyle beraat etti. Çarkın, Susurluk davasının da kilit ismi oldu. Çetenin gerçekleştirdiği eylemlerin uygulayıcısı olmakla suçlandı. Dava sonunda 4 yıl ceza aldı. 20 ay cezaevinde yattı.

350 TAKDİRNAME

Çarkın, cezaevinden çıktığı andan itibaren kendi deyimiyle "Yolun sonuna" gelmişti. Devletin kendilerine sahip çıkmaması nedeniyle kırgındı. Bir de parasızdı. Hurdacılık yapmaya başladı. Şimdi ise itiraflarıyla gündemde. Peki, niçin şimdi konuşuyor? Birincisi, bu itiraflar sırasında her zaman düştüğü "emir-komuta zinciri" notuyla ilgili. Kendisine emir verenlerin dokunulmazlığı yüzünden kendisini güvende hissediyor. Çünkü evinde her operasyondan sonra üstlerinin verdiği 350 takdirname var. İkincisi ise kendisini 'efsaneleştiren' korkusuzluğu. Aslında onun konuşması bizi şaşırtmamalı. Çarkın, her zaman yaptığı operasyonları her yerde ballandıra ballandıra anlattı. Ama itiraflarına aldanmayın. Çünkü en mutlu olduğu anı, "Kendimi en iyi hissettiğim an, operasyon (öldürme) anıdır..." diye tarif ediyor.

GAZİ'DE BİLE GÖRÜNMÜŞTÜ

Yargısız infaz operasyonların bitmesinden sonra Ayhan Çarkın'ın bu kez Gazi olaylarına katıldığı iddia edildi. 1995 yılında yaşanan Gazi olaylarında 17 kişi öldürüldü onlarca kişi de yaralandı. Olaylar o tarihli gazetelerde ayrıntılı yer aldı.

(Bu haber Vatan ve Sabah'tan derlenmiştir)
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

bu polisin belli noktalarda kamuoyunu yanıltmak için böyle konuştuğunu düşünüyorum yani
yönlendirmek istiyor olabilir tabi yıllar sonra daha iyi anlayacağız ama bilgiler elinde olanlar daha iyi anlamışlardır sanırım sorgulanması için girişimde olmuş bakalım buradan ne çıkacak
Kullanıcı avatarı
MERDAN
Mesajlar: 956
Kayıt: 01 May 2007, 22:14

Mesaj gönderen MERDAN »

Musa Özateş yazdı:bu polisin belli noktalarda kamuoyunu yanıltmak için böyle konuştuğunu düşünüyorum yani
yönlendirmek istiyor olabilir tabi yıllar sonra daha iyi anlayacağız ama bilgiler elinde olanlar daha iyi anlamışlardır sanırım sorgulanması için girişimde olmuş bakalım buradan ne çıkacak
Ve dahası, bir takım parçalar bir araya getirilerek büyük fotoğraf görülmeye çalışıldığında, bu türden piskopat ve sadist ruhlu çete adamlarının, 80 öncesinde maraş çorum gibi katliamlarda ve yakın yıllarda da sivasta gazide ve birçok faili meçhul cinayetlerde vs kullanıldıkları ve halende karanlık amaçlı güçler tarafından kullanılmakta oldukları apaçık hissediliyor.
Önümüzdeki aylarda yada yıllarda, sisler dağılmaya başladıkça daha birçok şeyi net olarak görebileceğiz belki ama korkarım ki yine bilmediklerimiz bildiklerimizden her zaman fazla olacak gibi sanki.
Allahım bana adaletinle değil, merhametinle davran. İMAM ALİ (A.S)
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Kod: Tümünü seç

Radikal gazetesinden alıntıdır
Ayhan çarkın analizi sanırım adam yardım istiyor devletten yoksa daha çok konuşurum diyor yazıda bu yönde
Yıldırım Türker/Radikal

İçişleri'nin Namusu

Türk aklıseliminin resmi temsilcisi Uğur Dündar soruyor. Hani gazeteciler çoğu zaman cevap almayı beklemedikleri soruları, sıkıştırmak için sorarlar ya. Ama Ayhan Çarkın’dan elcevap: “Çok abi, hangisini söyleyeyim? Terörle mücadele için belki bin kişi öldürmüşümdür. 12 tane idamla yargılandım. Hiç bir özlük hakkım yok. İçişlerinden rica ediyorum, ben sizin namusunuzum, bana sahip çıkın.”

Bu arada ilginç bir noktaya dikkatimizi çekti geçen gün bianet. Ergenekon davası dosyasında Uğur Dündar ile Sami Hoştan’ın (Arnavut Sami) arasında geçen telefon görüşmesenini kayıtları da var. Uğur Dündar orada Hoştan’a kendisini kimin öldürmek istediğini soruyor. Hoştan da ona Çarkın’dan söz ediyor: “Ya benim kontrolümdeki bir adam. Benden habersiz bir şey olmaz ya. Zaten böyle şeyler yapmaz.” Sonra da Dündar, “Valla yani o konuşmak isterse ben de konuşurum” diyor. Bu da memleketin ve çeşitli kesimlerden insanların loş mu loş ilişkilerinin meraklıları için bir nottu.

Arnavut Sami, Susurluk kahramanlarından. Artık sürekli hayırla yad ettiğimiz Tansu Çiller’in şereflilerinden. Hoştan, Ömer Lütfi Topal cinayetiyle ilgili olduğu iddiasıyla Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde taammüden adam öldürmek suçuyla Haluk Kırcı, Serdar Özdağ, Ali Fevzi Bir, Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz, Ercan Ersoy, Mustafa Altunok ile birlikte yargılandı. Bu davadan Mart 1998’da tahliye olan Hoştan, tutuksuz olarak yargılanıyor. Hoştan, 11 Nisan 2000’de de uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Kendisi zengin ve şerefli bir Türk. Hoştan’ın toplam servetinin 2,5 trilyon olduğu belirlendi.

Namlı Türk katillerinden Ayhan Çarkın’ın er meydanına çıkıp bütün marifetlerini ortalığa saçıvermesi yurdun hiçbir kesiminde şaşkınlıkla karşılanmadı elbet. Sadece birkaç günlük bir gündem işgali, bir baskın olarak adlandırabiliriz, yarattığı yankıyı.

Çarkın’ı tanımayanlar, marifetlerini unutmuş olanlar varsa bir ucundan hatırlatmakta yarar var. Çünkü zat-ı muhteremin kendini ortaya atıvermesindeki meydan okuyuşu sezmemek mümkün değil. Onu İçişlerinin namusu haline getiren süreci ne kadar iyi bilsek de devletine borcunu hatırlatan katil kahramanların salvolarının da bir şeylerin işaretçisi olduğu malumumuz.

Çarkın, kendi açıklamasıyla ‘terör’ nedeniyle liseyi bitirememiş. Ama ne gam. Daha sonra ustası Korkut Eken’den Özel Harekât kursunda aldığı dersler, onu tarihe yazacak bir yolu açtı. Korkut Eken hakkında da birkaç dip notu buraya çıkaralım bari.

Korkut Eken’in, Susurluk çetesinin elebaşlarından biri olduğu sabit görüldüğü için ceza aldığını, bu cezaya, devletinin ‘bekası’ için her türlü karanlık çete örgütlenmesini mubah görenlerin nasıl karşı çıktığını hatırlarsınız. Çatlı, Kırcı gibi kimi namlı ülkücü katillerle, kumarhane kralları, mafya babalarıyla el ele vererek silah, uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve cinayet şebekesi olarak çalışan bu ‘Türkiye’nin gururu’ örgütlenmesinin PKK’yla mücadele etmişliği sebebiyle vicdanlarda aklanıvermesi için az çaba sarf edilmedi. Son koz olarak da biri eski Genelkurmay Başkanı olmak üzere dört emekli general ortaya çıkıp Eken’i savundular. Doğan Güreş, “Korkut Eken ne yaptıysa bilgimiz dahilinde yaptı, o hiçbir zaman verilen emirlerin dışına çıkmadı” diyordu. Böylelikle Genelkurmay’ın da çeteden haberdar olmakla kalmayıp bu oluşumu onayladığını öğrenmiş oluyorduk.
Eken’in hapishane çıkışında 41 pare top atışlı, mehter takımlı, Atatürk ve kendisinin fotograflarını taşıyan paraşütçülerin gösterileri eşliğinde gerçekleşen karşılama törenini “Milli Yol” dergisi düzenlemişti. Adı da 2. Ergenekon’du.

Hocasından Çarkın’a dönelim. Kursunu pekiyiyle bitirince özel tim polisi olarak Diyarbakır’da göreve başladı. 4 yıl görev yaptığı Güneydoğu’da kent içinde düzenlenen sayısız hücre evi operasyonuna katıldı. Bin kişilik olduğunu söylediği kişisel mezarlığını orada inşa etmeye başladı. Ecevit Kılıç’ın haberine göre ‘görev aldığı ev baskınları en fazla beş dakika sürüyor ve evlerden sağ çıkan olmuyordu’.

Çarkın’ın evinde her operasyondan sonra üstlerinin verdiği 350 takdirname olduğunu da biliyoruz. Kısacası muhteşem bir devlet memuru.
Daha sonraları kanlı izini İstanbul’da sürüyoruz. Bize kadar yansımış olan bir performansı, 12 Temmuz 1991’de Nişantaşı’nda bir eve düzenlenen ve 11 kişinin öldürüldüğü operasyon. Öldürülen kişilerin yakınlarının başvurusu üzerine AİHM, Türkiye’yi bu operasyonda yargısız infaz yapıldığı gerekçesiyle mahkûm etti. Devletin bu cezalar karşısındaki savsözü her zaman, ‘öldürür, parası neyse öderiz’ olmuştur. Bunu da biliyoruz. Öyle değil mi?

Ayhan Çarkın’ın ertesi yılkı ünlü operasyonu ise 16 Nisan 1992’da Çiftehavuzlar’daki bir eve yapıldı. Evdeki Sabahat Karataş, Eda Yüksel ve Taşkın Usta öldürüldü. Çarkın ve 20 polis yargısız infaz gerekçesiyle yargılandı ancak, o zaman da şaşırmamıştınız, beraat ettiler. Halkın Hukuk Bürosu bu konuda bir açıklama yapmıştı: “Katiller hakkında göstermelik dava açıldı. İlk duruşmada halkın yoğun katılımı ve sahiplenmesiyle dava Kayseri’ye nakledilmesine neden oldu. Davanın göstermelik olduğu o kadar açıktı ki yargılanan işkenceciler duruşmada hâkime ‘bu mahkemeyi hizaya getirmek lazım’ dediler” diyordu.

Çarkın ve arkadaşları bu memleketteki herkesi ve her kurumu (yargı dahil) hizaya getirmeye talip ve niyetliydi. Bolu-Sapanca-Düzce üçgeninde öldürülen Kürt işadamlarının katillerinden biri olduğu da iddia ediliyordu.
Ama Gazi Mahallesi olaylarında rol aldığı kesin. Oğuz Yorulmaz ile birlikte Gazi Mahallesi’nde halkın üzerine ateş açtığını gösteren fotoğraflar var. haydi unutkan okur için Gazi mahallesi katliamını da kısaca hatırlatalım. 1995’in 12 Mart günü akşam saatlerinde Alevilerin yaşadığı İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesi’ne bağlı Gazi Mahallesi’nde üç kahvehane ve bir işyeri aynı anda otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Halil Kaya hayatını kaybederken, beşi ağır yirmi beş kişi yaralandı. Mahalleli polisin geç müdahale ettiklerini öne sürerek karakola yürüdü. Polis grubun üzerine ateş açtı. Ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. Yani, Çarkın’ın bin leşinden 17’si Gazi Mahallesi’nden.

Çarkın bir de Ömer Lütfü Topal suikastında yer almakla suçlandı. Ondan da beraat etti. Çarkın, Susurluk Çetesinin gerçekleştirdiği eylemlerin uygulayıcısı olmakla suçlandı. Dava sonunda 4 yıl ceza aldı. 20 ay cezaevinde yattı. Yargılanırken, “Bu benim savaşım değildi, Türkiye Cumhuriyeti’nin savaşıydı. Susurluk davası nedeniyle 19 yıllık görevimden alındım. Savunmasız bırakıldım” diye yakınıyordu.

13 Ağustos 1993’de İstanbul Perpa’da bir kafeye düzenlenen baskında Dev-Sol üyesi oldukları gerekçesiyle beş kişi öldürüldü. Çarkın bu infazın da başrolündeydi. Operasyonda, bu kişilerin çatışma yaşanmadan öldürüldüğü ortaya çıktı.

Çarkın bir kez daha 8 arkadaşıyla birlikte kasten adam öldürmek suçundan hâkim karşısına çıktı. Mahkeme, Çarkın ve 4 polisi önce idama mahkûm etti ardından indirimler yaparak 3 yıl 10 ay ağır hapis cezasına çarptırdı. Ama Yargıtay vatansever katillerin imdadına koştu. Sanıkların beraatini istedi.
Gördüğünüz gibi kolay kolay İçişlerinin namusu olunmuyor.

Devletimiz katil diye çağrılmaya hiç tahammül edemez ama katillerini fevkalade derin bir sadakatle koruyor.
Hasan Akça
Mesajlar: 1745
Kayıt: 05 May 2008, 22:02

Mesaj gönderen Hasan Akça »

Kod: Tümünü seç

 starda uğur dündarın proğramında mehmet eymürün söyledikleri:

MİT eski yöneticilerinden Mehmet Eymür'den çarpıcı açıklamalar geldi. Eymür Ergenekon'un siyasetçilere de uzanacağını söyledi.
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın efsane yöneticilerinden Mehmet Eymür, Star TV'de dün gece yayınlanan Arena programında Uğur Dündar'a gündemi sarsacak açıklamalar yaptı. Kontrterör Dairesi eski Başkanı Eymür, Ergenekon, Deniz Feneri ve Öcalan hakkında şu çarpıcı bilgileri verdi:

DENİZ FENERİ İSTİHBARAT İŞİ

"Ergenekon ve Deniz Feneri operasyonu dış istihbarat servislerinin işi. Ergenekon'a karşı Deniz Feneri olabilir mi? Nereden çıktı? Almanya'dan, Amerikan karşıtı bir örgüt olabilir. Karşılık yapılıyormuş gibi düşündüm. İyi bir gizli servis neyin neden yapıldığını belli etmeden yapar."
ERGENEKON SİYASETÇİLERE UZANACAK

"Susurluk'a önem verilseydi Ergenekon olmazdı. Hatta Daha da geriye gidelim. Birinci MİT raporu olayından sonra tedbir alınsaydı bugünkü manzara çıkmazdı ortaya. Ergenekon'un yeni dalgalarında siyasetçiler de olabilir. Ben, hakiki bir örgütlenmenin bu kadar kısır olabileceğini sanmıyorum. Ben Amerikada iken bir internet sayfasında yazarken Ergenekon'la ilgili bilgiler bulmuştum. Nereden bulduğumu da hatırlamıyorum. Hatta onların örgütlenmelerini falan o zaman gördüm."

VELİ KÜÇÜK UYARILDI

"Yeşil ve Tarık Ümit'in yıllardır ortaya çıkmamasının nedeni bence öldürülmüş olmaları. Öldürülüp bir yere gömülmüşlerdir. Veli Küçük devletin ilgili birimleri tarafından iki kez uyarıldı. Hem MİT hem de asker onu uyardı. Hatta korumaları ve zırhlı aracı elinden alındı"

APO'YU ÖLDÜRECEKTİK

"Teröristbaşı Suriye'deyken suikast planını bizim daire planladı. Başarılı olamama sebebi ise, tamamen bir arabanın yanlış yere park etmesi ve o anda kapının önünde başka arabaların olması. Ama bu operasyonun Öcalan'ın Suriye'den çıkarılmasında büyük rolü oldu. Öcalan eğer öldürülmüş olsaydı, PKK bu durumda olamazdı. Liderler öldükten sonra, örgütler karışır. Çünkü liderler çok önemlidir."
Musa Özateş
Mesajlar: 1205
Kayıt: 17 Mar 2007, 01:17

Mesaj gönderen Musa Özateş »

dilipak köşesinde yazmış aktarıyorum:



Bir başka açıdan Ergenekon olayı!...
28/10/2008 - 08:13



Abdurrahman Dilipak






Aslında daha önce de yazdım. Bu bir iç hesaplaşma olayı.. Yoksa bu işler bir anda durup dururken olmadı. Susurluk, Çiller’i iktidara taşıyanlara karşı derin bir müdahaleydi aslında. Bu günkü Ergenekon da Susurluk’un intikamı.. Evet “Ergenekon davası, Susurlukçuların, Susurluk'u ortaya çıkaranlardan intikamıdır.”
Bu “Ergenekoncuların masum olduğu” ya da “Ergenekonculara yapılan operasyonun yanlış olduğu” anlamına gelmiyor.. Bu durum derin devletin kendi iç hesaplaşması, bir grup ötekileri tasfiye ederek bu yapıyı yeniden dizayn etmek istiyor.. Bu fraksiyonları destekleyen dış unsurlar da var.. Yani bunun anlamı şu: Türk derin devletini ele geçirmek ve karşı kanatları tasfiye etmek için Türkiye üzerinde ciddi bir operasyon sürüyor.. Bu tartışmada ben nerede duruyorum: Ben bu kanlı ve kirli örgütün, tümü ile tasfiye edilmesinden yanayım..
Bu yapıyı ABD kurdu. NATO yönetiyordu. NATO çözülünce, batıdaki bu yapılar tasfiye edildi. Türkiye’deki ise kontrol dışı kaldı.. Kontrol dışı unsurlar kendi içinde çatışmaya başladı.. Sistemin içinde media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, DTÖ, asker, sivil herkes var.. Kadrolu şeyhler, hocalar, müftüler, ilahiyatçı proflar.. Olmayanı yok ki!
Bu yapı dünya derin devletinin bir uzantısı. 1950 sonrası NATO yapılanması içinde reorganize edilmiş olsa da, Osmanlı İttihat Terakkisi’nden Cumhuriyet elitlerine, Beyaz Türklerle, Masonik örgütlere kadar herkesin işin içinde olduğu bir yapı vardı. O zaman da bu yapı, dünya sistemi ile temas içindeydi.. İngiliz, Fransız, Amerikan unsurları ağırlıktaydı.. Siyonist ve Masonik örgütler üzerinden, Tapınakçılara kadar uzanan bir tarihi derinliğe sahipti..
Lozan bu sistemin ürünü idi aslında.. Tek Parti rejimi de, çok parti rejimi de, darbeler de aynı merkezin bilgisi altında gerçekleştirildi. AB süreci de böyle başlatıldı..
Ergenekon hesaplaşmasının derinlerinde bu olayların izlerini görebilirsiniz.
Yakın tarihe gelelim.. Gelinen noktada Apo ile Yeşil’in sistem içindeki sadece rolleri farklı.. Apo’nun rolü kötü adamı oynamak.. Daha doğrusu Komkar ve Rızgari’yi tasfiye için örgütlenmiş bir antikürt hareketi, Kürt milliyetçiliğinin lideri oldu.. Bu Moiz Kohen’in, Tekinalp adı ile Türk milliyetçiliğinin fikir babası olması gibi bir şey. Ya da Ziya Gökalp gibi bir Kürdün, Türk milliyetçiliğinin esasları(?!)nı yazıyor olmasından farklı değil..
Ama “tabi”ler bazı gerçekleri görmek istemiyorlar. Bizde bazen örgüt, lider, aile, ırk, tarikat, şeyh bağlılığı o hale geliyor ki, insanlar herkesin gördüğü gerçekleri görmek istemiyorlar.. Tabiî o zaman da görmek istemeyenden daha kör kim olabilir.. Görmeleri şöyle dursun en küçük eleştiriye ya da lider ve örgütlerine karşı saygı ifade eden sıfatları kullanmasanız bile tepki gösteriyorlar..
Hani bir zamanlar PKK'nın haraç aldığı Kürt işadamlarının listesi vardı. Bu liste MİT raporuna da yansımıştı.. Tansu Çiller elindeki bu listeyi sallayarak: "Liste elimizde, hapsini biliyoruz, gereğini yapacağız" demişti ya. “Ölen de, öldüren de, öldürülen de bizim adamımızdı”.. Öyle diyordu Çiller ve bu kadroları selamlıyordu.. Ve gereği yapıldı: Listede adı bulunan Kürt işadamları teker teker öldürülüp Hendek-Düzce civarındaki "Şeytan Üçgeni"nde yol kenarlarına bırakıldılar. İddiaya göre sağ kalan Kürt işadamlarından haracı bu katiller almaya başladı. O zamanlar Perinçek “Çiller Özel Örgütü” diye bu yapıdan sözetti.. Bu kanat o kanada savaş açmıştı. Susurluk’taki kaza, sıradan bir kaza değildi.. Ucu Ergenekon’a uzanan bir hesaplaşmaydı sanki.. Susurluk'taki kaza bu örgütü ortaya çıkardı. Şimdi Ergenekoncular soruyor: “Madem Ergenekon "derin devlet", sanıkların içinde Susurlukçular niye yok? Bu cinayetlerden sorumlu olmaları gereken sorumlu mevkilerdeki kişiler neden yok? Tansu Çiller neden yok? Mehmet Ağar neden yok? Korkut Eken neden yok? Mehmet Eymür neden yok? Sedat Bucak neden yok? Meral Akşener neden yok? Dr. Orhan Özcanlı neden yok? Susurluk'u ortaya çıkaranlar neden Ergenekon'dan tutuklu? Doğu Perinçek, Ferit İlsever, Hikmet Çiçek, Adnan Akfırat neden tutuklu?”
Sahi, Ergenekon davasında Susurlukçular neden yok? 1993 yılında MİT hükümete bir rapor sunmuştu hani. Peki sonra ne oldu?. Şu sorunun da cevabını düşünün: Susurluk’ta sokağa dökülenler, Ergenekon konusunda neden seslerini kısıyorlar?
Bakın bir de işin Amerika boyutu var. Amerika artık yoluna ılımlı İslâmcılarla devam etmek istiyor.. Sarışın ya da Beyaz Türkler kıskançlık histerisine kapıldılar.. Hadise bu..
Bu gün “Demokrat(mış)” gibi yapanlar, yarın ipler eline geçince siyasi rakiplerine karşı dişlerini gösterirlerse şaşmamak gerek..
Ergenekoncular operasyonun sadece kendilerine karşı yapılmasından rahatsız. Onun için ötekiler hakkında bilgi sızdırmaya başladılar.. Karşı taraf da Ergenekoncular hakkında veryansın ediyor.. Gerçekse ikisinin de açıkladıklarının toplamından çok daha vahim!
Oysa bunlar, daha düne kadar ABD’nin örgütlediği bir çatı altında birlikte çalışıyorlardı.. Şimdi 40 parçaya bölündüler ve kendi aralarında hesaplaşıyorlar.. ABD derin devleti de Türkiye’de “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” mantığı ile, kontrol dışı unsurları tasfiye ederek “sadıklar”dan oluşan, bu defa daha küçük, kontrol edilebilir, denetlenebilir, yönetilebilir, işin içinde ılımlı İslâmcıların da olduğu yeni karma bir yapı oluşturmaya çalışıyor bu arada..
Bir Ergenekoncu mail atmış, diyor ki: “Şimdi diyeceksiniz ki, Ergenekon’da Veli Küçük niçin var? Cevabı çok basit. Diğerleri gibi Amerikancı değil de ondan! Eşref Bitlis suikastından sonra muvazzaf bir general, muvazzaf albayların önünde açıkladı: "Eşref Bitlis'i Amerika öldürdü" diye. Bu haber, generalin ismi verilmeden yayımlandı. Veli Küçük Ergenekondan tutuklandığı zaman, Doğu Perinçek açıkladı, “O general Veli Küçük idi” diye. Org. Karadayı, Susurluk olayını açığa çıkarmak için uğraştı. Bunun için Veli Küçük ile işbirliği yapıldı. Veli Küçük sayesinde çete açığa çıkarıldı. Onun için Veli Küçük tutuklu. Çiller, Ağar, Eken ve diğer tescilli Amerikancılar onun için tutuklu değil. Gladyo'nun, Susurlukçuların suçları, Gladyo'ya, Susurluk'a karşı mücadele edenlerin üzerine yıkılmak isteniyor” diyor.
Al birini vur ötekine!. “Tencere dinin kara, seninki benden kara” hesabı. Eski ortaklar, şimdi suçu birbirinin üzerine atıyorlar, sonuçta!
Şu iddiayı da yabana tatmayın! Ergenekon davası, Susurlukçuların, Gladyo'nun açığa çıkarılması için değil, bu ekibin rakip takımı tasfiyesi ve kendi ellerini güçlendirmek adına ve kendilerini gizlemek için yapılıyor olmasın sakın! Tek başına sınırlı bir Ergenekon soruşturması bu dev yapıyı anlamak ve tasfiye etmek için yeterli değil. Birileri Ergenekon davası üzerinden “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden karşı tarafa mesaj vererek, onları kontrol altına almak istiyor.. Eğer bu beladan kurtulmak istiyorsak, Ergenekon davası bir başlangıç olabilir, ama bu işin sonunu getirmeye yetmez. Ergenekon davasının doğru yönde ileri doğru bir adım olduğunda kuşku yok. Ancak tek başına bu adım çok da anlamlı olmayabilir..
Bana göre önümüzdeki günlerde çeteler arası sıcak bir savaş başlarsa şaşmamak gerek.. Selam ve dua ile..
Cevapla

“İç Siyaset (Politika)” sayfasına dön